30 Nisan 2011 Cumartesi

Beşiktaş-Galatasaray aklımda kaldığı kadarıyla (2-0)




Uzun zamandır ilk kez bir derbiyi bu kadar heyecansız beklediğimi hatırlamıyorum.İki takımın bu seneki durumları bunda en önemli etken tabiki.Ne maçtan önce maç havasına girebildim ne maç öncesi yorumları izledim nede arkadaşlar arasında maç sohbetlerine girdim.Maç saati geldiğinde İstiklal Marşı sırasında televizyonu açıp maçı izlemeye oturdum.

Kuruluşunun üzerinden 100 sene geçen ve ezeli rakip olarak adlandırılan iki klübün maçının ben ve gözlemlediğim bir çok kişi üzerinde bu şekilde etki bırakması birşeylerin eksik olduğunu gösteriyordu aslında.

Ligde beklediği yere gelememiş,avrupaya veda etmiş,taraftarını kahretmiş bu takımlar ligin son haftalarında bir prestij maçına çıktılar.Maçın ilk yarısı,maça karşı duyulmayan ilginin başlıca sebebini zaten kendi anlatıyordu.Rekabete yabancı olan biri izlese alt düzey bir maç olduğunu söyler ve neden heyecan duymadığımızı anlardı herhalde.

İlk yarıda iki takımın oyuncularıda biz neden buradayız ? adım atsam mı atmasam mı ? düşünceleri içinde kaybolmuşken koca bir 45 dk izleyenleri uyuttular.

İkinci yarının başlamasıyla özellikle Quaresma'nın bireysel yetenekleri ve bulunduğu kanadı iyi kullanmasıyla getirdiği toplarla biraz hareketlenir gibi olduk.Quaresma'nın bireysel çabasına biraz Bobo,biraz da Simao uyunca Galatasaray kalesinde etkili olmaya başladık.Nitekim 1 dk içinde gelen 2 golle vasat geçen maçta rahat bir galibiyet aldık.Biraz da oyuncular ;

-Bobo fizik olarak çok yorgun ve zihinsel olarak da birşeyler eksik gibi.Sezon sonu gidecekmi kalacakmı,Türk vatandaşı olma durumu gibi belirsizlikler var.Quaresma'nın kaleden dönen şutunu boş kale yerine direğe vurması,Aykut'tan kurtardığı topu geveleyip kaçırmısı fiziksel ve zihinsel eksikliklerinin direk göstergesi.Durumunun belirlenmesi şart.

-Aurelio iyi niyetli fakat eski tanıdığımız Aurelio değil.En azından fiziksel olarak çok eksik.Bu sezon takıma gelirken gelişini hiç istememiştim.Hatta blogda da bir sen eksiktin diye bir yazı yazmıştım.Bu maçta attığı gol ve verdiği hizmetten dolayı teşekkür edilip yollar ayrılmalı.

-Simao A.Madrid takımında oynarken beğendiğim ve takip ettiğim bir oyuncuydu.Beşiktaş'ta oraya göre biraz daha sorumluluktan kaçıyor gibi bir hali var.Oyuncu kalitesine birşey demek mümkün değil fakat sorumluluk ve takımı sahiplenme konusunda Quaresma'ya biraz daha yaklaşsa herşey daha güzel olacak gibi.

-Rıdvan'ı bir sezon sonra sahada görmek çok güzeldi.Umarım sakatlığın ektisinden tamamen kurtulup,güzel bir hazırlık dönemi geçirip Beşiktaş kadrosunda kendisine yer bulur.Çok ihtiyacımız olan bir bölgeye gelmesi açısından önemli.

-Guti'nin oyundan çıktıktan sonra takındığı tavır ve davranış şekli bir taraftar olarak hiç hoşuma gitmedi.Oyundan alındıktan sonra soyunma odasına direk gidip maç bitmeden de stadı terk etmiş.Bu hareketi ciddi bir soruna işaret ediyor.Gelecek sezon sözleşmesi bulunduğu halde twitter'dan yazdıkları ve yaptığı hareketlerle acaba ? sorusu insanın aklına gelmiyor değil.Dillendirmek istemiyorum ama 14 numaramız umarım gitmez.




+Fotoğraflar:www.ntvspor.net

25 Nisan 2011 Pazartesi

Gololurr Banu Yelkovan Röportajı



Merhaba sevgili Gololurr okurları.Bundan yaklaşık 1-1.5 ay önce sayın Banu Yelkovan'la gerçekleştirmiş olduğumuz röportajı bugün sizlere sunuyoruz.Röportajın üstünden bu kadar geçmesine rağmen beklememizin sebebi ise blogların kapatılması mevzusu yüzünden.Bu kadar süre geçmesine rağmen hala açılmadığı içinde umutlarımız tükendi ve sezonun bitişide yaklaştığı için yayına sunmaya karar verdik buyrun ;



Gololurr: İnternette sizin kişisel bilgilerinizle ilgili pek fazla içerik bulamadık o yüzden öncelikle klasik sorularla başlayalım..Nerede doğdunuz ?

Banu Yelkovan: İstanbul doğumluyum.İstanbul'da doğdum,İstanbul'da büyüdüm.Başka bir şehirde doğup,başka şehirde büyümüş gibi değil.Ful İstanbul yani.


Gololurr: Veni Vidi Vici programında Fransa bölümünde Fransızca konuşmuştunuz.Okurlarımızın mail olarak sorduğu sorulardan biride Fransızca'yı okuldamı yoksa iş dolayısıylamı öğrendiğiniz yönünde ?


Banu Yelkovan: Okulda öğrendim.Fransız orta okulu ve Fransız lisesi mezunuyum.Sonrasında Fransızcamı faal tutmak için uğraştım.Çok yabancı yayın okur ve yabancı film izlerim.Üniversite yıllarımda tercümanlık yaptım,Fransız konsolosluğunda çalıştım böylece Fransızcamı kaybetmemiş oldum.


Gololurr: Okurlardan gelen bir başka soruda şu yönde.Kadınların çoğu futbolla pek araları olduğu söylenemez.Fakat siz oldukça ilgilisiniz.Sizin futbola olan bu ilginiz nereden geliyor ? Aileden gelen bir sevgimi ?


Banu Yelkovan: Kesinlikle aileden geliyor.Babam bu kadar sporla ilgili olmasaydı,ben kesinlikle futbolu bu derece sevmezdim.Evimizde her türlü spor müsabakası seyredilirdi.Buda sonuç olarak bir ilgi doğurdu.Ben kadınların futbola ilgi duymamalarının tek sebebi olduğunu düşünüyorum,maça gitmemişlerdir.. Bir kadının futbolu sevebilmesi için maça gitmesi yeter.Televizyondan maç izlerken yönetmen size tek bir şeyi,sadece maçı gösterir fakat stada gittiğinizde ilgilenebileceğiniz bir çok şey vardır.Rakip seyirciye,sadece topa,tribünlere bakabilirsiniz.Bir erkeğin bir kadına futbolu sevdirmesi de çok zordur.Fakat işin içine detay katarak yani;şu futbolcu şöyle bir geçmişten geliyor,şu futbolcu şöyle hayır sever,bu takımın tarihi böyle.. gibi detaylar katarsa eğer kadının futbola ilgisi başlayabilir.



Gololurr: Eşinizin futbola olan ilgisi ne derece ? Evde futbol üzerine sohbetler,muhabbetler oluyormu ?


Banu Yelkovan: Bizim evde sürekli maç seyredilir.Eşim benden çok daha fazla ilgilidir.Bir yandan maç seyrederken,diğer yandan internetten skorlara bakar.Bizim evde eğer o anda canlı bir maç varsa mutlaka o maç seyredilir,ligin hiç önemi yok.Açılan 3-4 kanal etrafında hayatımızı sürdürürüz.


Gololurr: İşiniz dolayısıyla dünyada bir çok stadyumda ve tribünde bulundunuz.Sizin kendi adınıza içinde bulunduğunuz stadlarda tribün organizasyonu olarak en beğendiğiniz takım hangisi ?


Banu Yelkovan: Çoğu taraftar grubu kendini dünyanın en iyisi olarak tanımlar.Dünyada hangi maça gitsem çok ilginç bir ortak nokta olarak gördüğüm şey taraftarların kendi takımına duyduğu aşkla rakibine duyduğu nefret aynı.Kendi adıma Güney Amerika'ya hiç gitmedim orayı ayrı tutarsak (ayrıca ekliyor en ateşlilerin orada olduğuna eminim) St.Ettienne çok ateşlilerdi. Onlarda koreografi açısından çok iyilerdi.Aslında klişe bir cevap gibi olacak ama şuana kadar gittiğim maçlarda takımını 90dk susmadan tezahüratlarla,şarkılarla destekleyen bir tek bizi gördüm.



Gololurr: Sevilerek izlenen programınız Veni Vidi Vici'nin fikri nereden çıktı ?


Banu Yelkovan: Ntvspor'daki bütün programların ana fikri Fuat Akdağ'dan çıkar.Bizim yenilsende yensende'nin de aslında fikir babası odur.O programı kimle yapacağını kafasında şekillendirir ve kimle yapacaksa o kişi devreye girmesiyle program hazırlanır.


Gololurr: Program dahilinde şahit olduğunuz ve en çok şaşırdığınız bir olay desem ?


Banu Yelkovan: St.Ettien store'a çok şaşırdım.Ürün çeşitliliği ve büyüklüğü olarak çok güzeldi.Ayrıca Hollanda bölümümüzde Hollanda'lı taraftarlar beni çok şaşırttı.Onları hiç böyle bilmezdim.Maça hazırlanmaları,maça gelişleri hepsi enteresandı.Şuana kadar gittiklerim arasından birini seçmem gerekirsede Celtic-Glasgow'u seçerdim.Para biriktirip aktarmalıda olsa o maça git derim.Maç zamanı ortam çok renkli.Publar,şehir,taraftarlar süperler,biz çok çok sevdik.



Gololurr: Galatasaray'lılığınız nereden geliyor ?


Banu Yelkovan: Aslında Galatasaray bizim semt takımı.Ben Florya'da büyüdüm.Takımın her idmanını seyredebiliyordum.Ben insanların kendi şehirlerinin takımını tutmaları gerektiğini düşünenlerdenim.Futbolun böyle büyüyeceğini düşünüyorum.Dolayısıyla bende ya Şenlikköyspor'u yada Galatasaray'ı tutabilirdim bende Galatasaray'ı seçtim.Ama basına girdikten sonra eskisi kadar taraftarlık kalmıyor.Bunu ilk günden beri söyledim.


Gololurr: Anladığım kadarıyla romantik bir taraftarsınız.Ali Samiyen'de unutamadığınız bir anı ?


Banu Yelkovan: Tabiki var.Benim ilk gittiğim maç Neuchatel Xamax maçıdır.Hatta ilk ve tek defa kale arkasında izlemiştim.En arkada başladığım maçı her gol öne gide gide en önde tellere yapışmış vaziyette bitirdim.O zaman bu stadda maç izlenecekse o tribün kesinlikle kapalı tribündür kararını verdim.Galatasaray tarihinin önemli maç denebilecek hemen hemen her maçında oradaydım.Kız kardeşimle ikimiz birlikte giderdik.Bazen söylerek bazen başka yere gittiğimizi söyleyip maça giderdik .Stadın kapısında sabahladığımız oldu.Maça gitmeyi çok önemserim ve fırsat bulduğumda da mutlaka giderim.Stad atmosferini küçüklüğümden beri çok sevdim.Mesela oğlum hiç birşey anlamayacak yaşta olmasına rağmen 2 kere maça götürdüm.




Gololurr: Malum blogun genel duruşu Beşiktaş üzerine,o yüzden biraz Beşiktaş'tan konuşalım istiyorum.Beşiktaş bu kadar transfer yaptı ve belli bir emek harcadı.Fakat beklenen başarı gelmedi bununla ilgili ne söyleyebilirsiniz ?


Banu Yelkovan: Bu kadar yıldız transferi benim futbol anlayışıma uygun birşey değil.Bir klüpte yönetici olsam 5-6 yıldızı tek kalemde getirmektense alt yapıya ciddi emek harcayıp,1-2 tanede takımı sırtlayacak,hem o klübün karakterine uygun,hemde vizyonu geniş oyuncuları almaya çalışırdım.Gerçi Türkiye'de bu söylediklerim pek mümkün gözükmüyor.Altyapı hamlesi aslında çok da ütopik değil,yinede bir yerden başlamak gerekir.


Gololurr : Altyapı hamlesi fikir olarak güzel olsada pratikte ütopik görünüyor.2-3 maç kaybeden takımda hemen hocanın bileti kesilirken altyapı hamlesi beklemek biraz uçuk gibi ?


Banu Yelkovan: Altyapı bizde biraz eski futbolcular boş durmasınlar değerlendirelim merkezi gibi.Mesela İbrahim Üzülmez takımla ilişkisi kesilirken gel sen altyapı da başla denebiliyor.Dönemsel başarıların dışında sürekli olarak bir başarı sağlayamıyoruz bu konuda.



Gololurr: Son olarak Blog kapatılmalarıyla ilgili görüşlerinizi alabilirmiyiz ?


Banu Yelkovan : Ben artık medyayı bile haber siteleri yerine bloglardan takip ediyorum.Burada Lig tv suçludur diyemem burada Lig tv hakkını korumaya çalışıyor.Fakat bu bir kişi küfür etti diye koca stadyumu kapatmak,yada bir futbolcu rakibine sert girdi diye bütün takıma kırmızı kart vermek gibi oldu.Çok kişi mağdur oldu bu konuda.Bloglar arasında yemek blogu olan,gezi blogu olan,çocuğunun büyümesini anlatan bile bloglar var.Bu kadar geniş bir yelpazede olan birşeyi şalter indirir gibi kapatmak ve mağdur etmek çok haksız bir uygulama.






Not: Sevgili Banu Yelkovan'a buluşmanın başından sonuna kadar gösterdiği sıcak tavır,içtenliği,bunca yoğunluğunda bana zaman ayırıp ilgilendiği ve bu güzel röportajı gerçekleştirmemizi sağladığı için sonsuz teşekkürler..

23 Nisan 2011 Cumartesi

Mestalla'nın Uğuru



İspanya liginde futbol sahalarında ender rastlanan bir maç oynandı bu akşam.Valencia deplasmanında Madrid sahadan 6-3 gibi enteresan bir skorla galip ayrıldı.Bütün iddaa programları ve yorumcularının Madrid'in yarıştan koptuğu ve puan kaybetmesine oynanmasını öğütlediği ve emin olduğu maçta bu skorun çıkması aslında abilerin birazda ezbere konuştuğunun kanıtı gibi.

Barcelona'nın arkasında takipçi olarak geçen sezonda geçen hafta yine bu stadda alınan Kral Kupası ve ardından yine aynı yerde alınan bu ilginç galibiyet önümüzdeki hafta içi oynanacak olan Barcelona-R.Madrid şampiyonlar ligi maçlarında bizi neyin beklediğinin küçük belirtileri gibi.




Alakasız not: Bloglar sanırım bu sefer gerçekten açıldı.Pazartesi yada salı günü sevgili Banu Yelkovan'la gerçekleştirdiğimiz röportaj yayında olacak.Bloglar açılmış olsada olmasada bu sefer yayına koyacağız.Banu Yelkovan severleri,o'nun Beşiktaş yorumlarını,özel hayatıyla ilgili kısa bilgileri,futbol aşkını bulabileceğiniz bir röportaj.Tanıtımımızı da yaptık postu bitirelim artık..

15 Nisan 2011 Cuma

Beşiktaş-Gençlerbirliği aklımda kaldığı kadarıyla



Uzun zamandır bloglar kapatıldığından beri 'aklımda kaldığı kadarıyla' yazılarına ara vermiştim.Takımıda son zamanlarda dikkatli izleyemiyordum açıkçası.Bu maçla beraber dönelim aklımda kaldığı kadarıyla yazılarına istedim.



-Herşeyden önce takım ilk yarıda bu sezon çok az gösterdiği istek,mücadele ve hırsı sahada gösterdi.

-Quaresma'sız,Guti'siz de takımın oynamayı öğrenmesi,onlarsız da hücum taktikleri geliştirmesi ve oyun oturtması açısından önemliydi.Nitekim ilk yarıda bu 2 yıldız oyuncumuzu pek aradığımız söylenemez.

-Simao'nun Q7'nin yokluğunda daha fazla sorumluluk alması ve İsmail'in kendini aşarak ona destek vermesiyle sol kanadımız takır takır işler haldeydi ilk yarıda.

-İlk yarıda yaptığımız baskının ve pozisyonların getirisi olarak golüde Simao'nun ayağından bulduk.İlk yarıdaki gaz ve baskının esintileri,devamı olarak 2.yarıda 2.golü atınca farkı açmamız gerekirken olanlar oldu..



-Kupa maçında Antep'i Simao'nun attığı frikik golüyle nasıl açtıysak bugün aynı şey bizim başımıza geldi.Beklenmeyen frikik golünden sonra takımın saçmalaması ve ardından yediğimiz 2.golle beraber takım iyice şuursuzlaştı.Nitekim sonradan yaptığımız baskılardan sonuç çıkmadı ve üstünede 3.golü yeme tehlikesi atlatınca beraberlik maçın hakkıydı diyebiliriz.Birazda oyuncuları yazalım;

-Bobo ; Kafası sezon sonunda bitecek olan sözleşmesinde.Basında gideceği yönünde çıkan haberlerde sanırım doğruyu yansıtıyor.Oda yavaş yavaş kafasından Beşiktaş'ı silip minimum sakatlık ve aksilikle kendini yeni takımına hazırlamaya çalışıyor gibi bir görüntüsü var.

-Simao ; Q7'nin yokluğunda takımı ileri taşıyan,ateşleyici rolünü ilk yarı ağırlıklı olmak üzere üstlendi.2.yarıda düşen takımla beraber oda ilk yarıdaki kadar etkili olamadı.

-Almeida ; Beşiktaş'a geldiğinden,sahaya ilk çıktığından beri Almeida'nın her zaman iyi niyetli olduğuna inandım.Hiçbir zaman mücadeleden kaçmıyor,oynamaya birşeyler yapmaya çalışıyor.Fakat anlatamadığım birşey eksik gibi.Takım uyumu desem geleli 10 haftadan fazla geçti,kafası transferde desem mevcut durumda R.Madrid mümkün gibi gözükmüyor,para sıkıntısı desem oda yok.Aklıma gelenler şimdilik bunlar fakat hiçbirini konduramadım.Fikri olan paylaşsın.Nedir bu eksiklik ?

-Nihat ; Koca sezonu hibe ettikten,bütün hayallerimizi çöpe gönderdikten sonra onuda nihayet sahada görebildik.İlk yarıda oldukça istekliydi.Vuruşları,çabası sanki oyunu özlemiş gibiydi golde atsa çok güzel olurdu fakat şimdimi aklına geldi be Nihat'ım ?

-Toraman ; Bugün Almeida'dan çok daha fazla gol pozisyonuna girdi ve golünüde attı ama asıl olması gerek yeri savunmayı boş bırakınca Pektemek affetmedi.Hücuma verdiği katkı gol çabası tabiki güzel fakat asıl olması gereken yeri boşlayınca olmuyor hocam.

-Tayfur Havutçu ; Hocamız duruş olarak,davranış olarak Beşiktaş'a gerçekten yakışıyor.İçimizden gelmesi ve efsane 100.yıl kadrosunun kaptanı olmasınında verdiği karizmayla o kulübeye çok yakışıyor.Belki ortam daha rahat,takım bu kadar yatırımdan sonra bu halde olmasaydı kafasındakileri sahaya daha iyi yansıtabilirdi.Tüm sezonun saçmalıklarını son birkaç haftada teselli etmek isteyen iyi niyetli biri sadece.

-Ernst ; Yazmaya gerek bile yok.Her zamanki gibi çabalayan,çalışan Alman panzerimiz yine aynıydı.






Uzun zamandan sonra yazdığım maç yazısı beğenilmeyecek olabilir.Ara vermiş olmamdan dolayı hamlamış olmama yorulsun bu.Tekrardan ısınıp daha iyi şeyler yazmaya çalışacağım.Her zaman heryerde en büyük Kartal..

7 Nisan 2011 Perşembe

Günün fotoğrafı 07.04.2011





Karşıyaka taraftarı basketbol sevgisi ve takımına olan bağlılığıyla Arena'yı tıklım tıklım doldurmuş,rakibe sahayı dar ederken..

6 Nisan 2011 Çarşamba

Nice Yıllara Başkan



Beşiktaş'lı duruşunun vücuda gelmiş hali,büyük başkan doğum günün kutlu olsun..

4 Nisan 2011 Pazartesi

Sonunda HİDAYET'e Erdik




Milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu dün gece Raptors’a karşı oynadığı maçta attığı 11 sayı ile ligde aktif olarak bulunun 10 bin sayıyı aşmış 50 oyuncudan biri oldu. Böylece “En çok para kazanan Türk sporcusu” ve “ NBA’de en uzun süre kalan Türk basketbolcusu” unvanlarının yanına şimdi de “En çok sayı atan Türk oyuncu” unvanını katmış oldu. Tebrik ediyor, başarılarının devamı diliyoruz. Bu yazıyı da kendisinin “maddi-manevi” aradığı desteğin “maneviyatını” göstermek için burada kesiyoruz. Darısı diğerlerinin başına…