31 Aralık 2010 Cuma

Gololurr Yeni Yıl Mesajı



Evet sevgili dostlar bir yılıda bu akşam geride bırakıp yeni bir yıla giriş yapacağız.Tüm spor severlerin yeni yılını buradan kutlayalım.Hepinize bol sporlu,kıran kırana mücadeleli süper bir yıl diliyorum.

Ekstra kendi adıma bir dilek olarakta Beşiktaş'ın UEFA kupasını almasını istiyorum.Resim de görülen Dublin biletini kapızlamasını gitmişkende kupayı alıp gelmesini diliyorum.Hepinize iyi yıllar...

29 Aralık 2010 Çarşamba

Timsah Değil Ayısınız



Bursaspor taraftarı yada taraftar demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama işte o'nlar yine gösterdiler kendilerini.Bu gün oynanan Tofaş-Beşiktaş C.T. maçına yaptıklarıyla damga vurdular resmen.

Sahaya atılan ses bombaları,küfürlü tezahüratlar,çeşitli tahrikler sahada ne ararsanız hepsi mevcuttu.Böyle yaparak içlerinde eziklik duygusunu,kabul edilmeyişlerinin dışa vurumu düpedüz.

Sahada oynayan takım Tofaş'tı ama tribündekiler Bursaspor taraftarıydı.Üzerlerinde Bursa formaları,Texas pankartlarıyla tam takım oradaydı kendini bilmezler.Buram buram kokan eziklik duygusunu en güzel şekilde dışarı vurmayı başardılar.Kendi ufacık beyinlerinde yarattıkları sanal düşmana,yine kendi kafalarının el verdiği şekilde saldırdılar.

Tribüne gelmişlerdi ama ne için geldikleri zaten baştan belliydi.Sahadaki Tofaş takımından 3 oyuncu saymalarını istesen o an tribünde olan elemanlardan %90'ı sayamaz o derece aciz ve bulundukları durumdan habersizler.Bulundukları yeri stadyum sanan kişiler geçtiğimiz haftalarda İnönü'de oynanan maçta,maça gelen kimseye zararı olmayan ailelere yaptıkları gibi Bursa'da da ailelerin burnundan getirdiler.

Aslında salona girerken bozuk para,kesici-delici alet ve hayvan sokulması yasak ama demekki aramada problem var hepsi içeride mevcuttu.

Yani anlatmaya çalıştığım şey şu ki; Yıllardır başarılamayan bir şeyi geçen sezon başararak Anadolu'dan şampiyon çıkardıklarındaki topladıkları bütün sempatiyi bütün sıcaklığı gitgide kaybediyorlar.Şampiyon olduklarında bende çoğu fanatizmden uzak spor sever gibi sevinmiştim şampiyonluklarına.Fakat bu şampiyonluk içlerinde tuttukları,bastırılamayan duygularının açığa çıkmasına sebep oldu demekki.Git gide o sıcak Anadolu takımı,Anadolu şampiyonu takım görüntüsü kaybedip fanatizme bulanmış,işi spor izlemek değil kavga çıkarmak olan itici bir taraftar topluluğu ve takıma dönüşüyorlar.Nasıl ki Fenerbahçe taraftarının yaptığı iticilikle takımlarından bugün kendilerinden başka herkesin nefret etmesini sağladılarsa Bursa'da bu yolda ilerliyor.

Böyle yapmaya devam edin sevgili kardeşiniz Ankaragücü'yle kardeş kardeş geçinip gidersiniz.Kendi kafanızda aptalca sebeplere dayandırarak yarattığınız sanal düşmanla,kafanızın el verdiği şekilde mücadele etmeye devam edin..

28 Aralık 2010 Salı

Tatlı Rüyalar - Alper Canıgüz



Blogun takipçisi olanlar önce bu başlığı ve yazıyı gördüklerinde garipseyeceklerdir.Haklılarda aslında çünkü bu satırlarda ilk kez spor dışında bir post açıyorum,postu atmanın sebebide Alper Canıgüz'ün Tatlı Rüyalar isimli romanı.

Bu harika romanı henüz bitirdim ve bitirir bitirmezde gelip buraya yazmak,okurlarla paylaşmak,okumamış olanlarada bir nebze öneride bulunmak için yazıyorum.Kitap uzun zamandır elimdeydi fakat bir türlü fırsat bulamıyordum okumaya.Nihayet dün sabah evden çıkarken onuda attım sırt çantama.Boş zamanlarda bakar,vaktimi değerlendiririm diye düşünürken daha ilk bölümden başlayarak kitabın içinde düştüm desem yanlış söylemiş olmam.

Sonuç olarak ta iki gündür çok yoğun olmama rağmen kitabı 2.günde bitirdim.Alper Canıgüz'ün ilginç bir dili ve anlatma yöntemi var.Sanki okuduğunuz bir roman değilde,çocukluğunuzdan beri arkadaşınız olan bir adamın size anlattığı bir hikayeyi dinler gibi hissediyor insan.Hikayenin akışına göre argo,küfür kullanmaktan yada bilimsel tabirler kullanmaktan hiç çekinmiyor ki işin garibi bu tabirler öyle güzel oturtulmuş ki kitaba ayrı bir renk katıyor.Okurken insanda acaba sonraki sayfalarda ne olacak karşımıza daha ne çıkacak duygularını sonuna kadar yaşatıyor.Birde kitabı başkalarına anlatma,okumuş insanlarla kitap üzerine konuşmak gibi çok değişik duygularda veriyor.

Konusu ne ? sorusunu duyar gibi oluyorum.İşte burada bunu ifade etmek o kadar zor ki..Kısaca ifade etmek gerekirse bir profesör,bir hırsız,bir Fransız kökenli Türk birde rüyalarıyla başı dertte olan adam ve bunlara eklenen yan karakterlerle herşeyin iç içe geçtiği aslında hepsinin tek birşeyin peşinde olduğu ama diğer yandan bakınca herkesin farklı birşey aradığı sıradışı bir hikaye olmuş.Açıklama biraz anlamsız gelmiş olabilir ama bu anlamsız açıklamayıda çözmek isteyenler tavsiye üzerine kitabı hemen edinip okusunlar,emin olsunlar ki bir solukta okunacak.İyi eğlenceler..


İlgilenenler içinse kitabın resmi tanıtımı burada :http://www.iletisim.com.tr/kitap/tatl%C4%B1-r%C3%BCyalar-512.aspx

26 Aralık 2010 Pazar

Q7 ve Çetesi



Çarşı ve Forza'nın hazırlamış olduğu tehditkar ve güzel fotoğraf.Quaresma,Simao,Almeida,Fernandes'den oluşan Portekiz çetesinin rakip defansları haraca bağlamaları dileğiyle.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Karşıyaka Türk Bayrağıdır

Karşıyaka Türk Bayrağıdır


Güzel İzmir'li adam gibi adam Yılmaz Özdil'in 24 aralık 2010 tarihli gazetedeki yazısında Karşıyaka ve Türk bayrağı hakkındaki yazısı gerçekten olağanüstü olmuş.Yazıya yorum yapmak bize düşmez sadece okumayanlar için aşağıda sporla ilgili olan kısmını paylaşıyorum.(yazının son bölümü spordan bağımsız olduğu ve blogun spor blogu dışında içeriğe yer vermemesinden dolayı orayı koymadık)



Karşıyaka… Türk bayrağıdır
Karşıyaka’nın uğradığı saldırıyı, sportif şiddet olarak algılayan, Allah’ın geri zekâlısıdır.

Karşıyaka, Türk bayrağıdır.

Mustafa Kemal tarafından armasında ay-yıldız taşıma
onuru verilen ilk ve tek kulüptür.

(İkincisi Kasımpaşa…
1948 Londra Olimpiyatı’nda
6 güreşçimiz altın aldı,
Gazanfer Bilge, Mehmet Oktav, Ahmet Kireççi, Kasımpaşa’nın
sporcularıydı. Kasımpaşalı Başbakan’ın “faşist” dediği İsmet İnönü, Kasımpaşa’yaarmasında
ay-yıldız taşıma hakkı verdi.)

(Üçüncüsü Beşiktaş: 1952’de Yunanistan karşısına “milli
takım” olarak sahaya çıktı. Dönemin başbakanı Adnan Menderes, armasında ay-yıldıztaşıma onuru verdi Beşiktaş’a.)

(Resmi olarak bu üç kulüp, bayraktır… Diğer kulüplerimiz,
ay-yıldızı anca göğsünde taşır,
isterse 100 kere şampiyon
olsun, armasına koyamaz.)

İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran bir başka şehir yoktur dünyada İzmir’den başka… Karşıyaka, İzmir’inTürkler tarafından kurulan ilk spor kulübüdür. Bütün sporcuları Kuvayı Milliye kahramanıdır.Galip Hoca lakaplı Celal Bayar’la birlikte, Ege dağlarında vuruştular. 9 Eylül’de İzmir’e ilkgirenler arasındaydılar.
Bu nedenle, armasında ay-yıldız taşıma onuru verildi. Bu onuru Mustafa Kemal’in elindenalan,
ilk ve tek kulüptür. Başka yoktur.

Hani meşhur ibret öyküsü
vardır ya… İşgal sırasında
İzmir’e gelen Yunan Kralı,
ayağına serilen Türk bayrağını
ezip geçmiş, sonra aynı köşkte
kalan Mustafa Kemal’in ayağına Yunan bayrağı serilince, “Bize
yakışmaz” deyip, kaldırtmıştır… Karşıyaka’da yaşandı o hadise.

Atatürk’ün manevi kızı, tarih profesörü Afet İnan, bizzat anlatmıştır… “Ben sporcunun, zeki,çevik ve ahlaklısını severim” sözünü, Karşıyaka
Spor Külübü’nü cumhurbaşkanı olarak ziyaret edip, pırıl pırıl kızlarımızın tenis idmanınıseyrettikten sonra söylemiştir.

Kutsal emanet Karşıyaka’dadır.

Zübeyde Hanım orada yatar.

Başka?

Rum Kesimi’ne onlarca Türk takımı gitti bugüne kadar, futbol, basketbol, voleybol, hentbol…
Çıt çıkmadı… Peki, Karşıyaka’dan başka bi tek hangi takım saldırıya uğradı? İzmir Tuborg!

Rumların İzmir alerjisidir bu.

9 Eylül’ün kuyruk acısıdır.

Başka?

İzmir işgal edildiğinde,
İzmir Metropoliti etekleri uçuşa uçuşa gelmiş, diz çökerek, işgal komutanının çizmesini öpmüş, elindeki haçı havaya kaldırarak, “Evlatlarım, ne kadar Türk
kanı içerseniz, o kadar
sevaba girersiniz” diye haykırarak, kıyımı başlatmıştı.

Adı neydi o arkadaşın?

Hrisostomos.

Asıl adı, Kalafatis’ti…

Konstantinopolis başpiskoposu Hrisostomos’un adını lakap olarak almıştı. Onu yaşatıyordu.

Peki, Rum Kesimi’nin “Türkiye düşmanımızdır” diyen metropolitinin kullandığı lakap ne?

Hrisostomos!

Kinlerini yaşatıyorlar.

İzmir’deki Hrisostomos, komşularını katletmenin bedelini ödedi… Sonra ne oldu? Türk kıyımıiçin dua eden bu arkadaş, 1993’te, Yunan kilisesi tarafından “aziz” ilan edildi.

Başka?

İzmir’deki Hrisostomos,
Aya Fotini Kilisesi’nin
papazıydı. İbadethane filan değildi orası, cephanelikti, teşkilat merkeziydi. 9 Eylül’de yıkıldı. Sonra ne oldu? Atina’da
Nea Smyrna, yani Yeni İzmir diye bi semt var. Aya Fotini’nin bire bir kopyası dikildi oraya… İsmi, Aya Fotini… Önüne de Hrisostomos’un heykelini dikip, altına şunu
yazdılar: “İzmir şehidi!”

Başka?

İzmir’de Hollandalıların Protestan kilisesi vardı, sivri, üçgen çatı mimarisiyle “Ben Protestankilisesiyim” diye bağırır adeta…
Bu kilise Rum cemaatine verildi.
Adı ne kondu? Aya Fotini!

(Üç beş Rumumuz kaldı. Bu memleketi en az benim kadar severler. Pek çok Türk’ten daha hayırlı yurttaşlardır. Amacım,
onları rencide etmek değil. Ama, bizi keriz yerine koymaya kalkanlara, arada bir nostaljiyapmak lazım… Özellikle, son dönemde, Hrisostomos hakkında kitaplar yayınlayan ve nekadar iyi insan olduğunu anlatmaya çalışan
İzmirli işadamları var mesela…
Ne yapmaya çalıştıklarının farkında olduğumuzu bilmelerini isterim.)

Demem o ki…

Karşıyaka’nın uğradığı
saldırıyı sportif şiddet olarak algılayan, ahmaktır.

24 Aralık 2010 Cuma

Willkommen Almeida !



Yıllardır İnönü'nün yanındaki gökkafesi eleştirir dururduk.Şimdi gökkafesi İnönü'nün ortasına diktik.Portekiz'lileri dörtledik hepimize hayırlı olsun..


Almeida'nın Beşiktaş'a maliyeti hakkında resmi açıklama şöyle:


Şirketimiz Hugo Miguel Pereira de Almeida'nın transferi konusunda kulübü Werder Bremen ile 2 milyon avro sözleşme fesih bedeli karşılığı anlaşmıştır.

2010-2011 yarım sezonu için 1 milyon 650 bin Euro, kalan 3 sezon için (2011-2012, 2012-2013 ve 2013-2014 sezonları) sezon başına 2.5 milyon Euro garanti ücret ödenecektir

23 Aralık 2010 Perşembe

Bem-vindo Simao !



Rıdvan Dilmen :Şimdi bir Alex değil.

Gololurr:Evet ondan daha fazlası..


Klüpten yapılan resmi açıklamayıda verelim tam olsun:

"Atletico Madrid oyuncusu Simao Pedro Fonseca Sabrosa’nın transferi konusunda, kendisi ve kulübü ile anlaşılarak, oyuncu ile 2,5 yıllık sözleşme imzalanmıştır. Futbolcuya sözleşme bedeli olarak 2010-2011 yarım sezonu için 2.200.000.€, 2011-2012 sezonu için 2.500.000.€ ve 2012-2013 sezonu için ise 2.500.000.€ ücret ödenecek olup; kulübü Atletico Madrid’e ise 900.000.€ sözleşme fesih bedeli ödenecektir."

22 Aralık 2010 Çarşamba

Kimin Barbar Olduğu Ortada !!



Dün akşam oynanan Apoel-Karşıyaka maçında bitişten hemen sonra KSK'lı oyunculara daha önceden organize ve planı yapılmış şekilde saldırıldı.Karşıyaka'lı oyunculara,Türkiye'ye maç boyuncu ırkçı,küfürlü ve tahrik edici tezahüratlar yapılmış.Maç bittikten sonrada kendilerine taşlarla,sopalarla,gaz bombaları ve çeşitli kesici,delici aletle saldıran hayvanlardan canlarını zor kurtarmışlar.Neyseki takımımızda ve teknik heyetimizde kondisyonerden başka bir sakatlığı yada yarası olan kimse yok sevindirici nokta burada.

Hemen her platformda Türk'lerin spor ahlakından yoksunluğunu,barbar ipe sapa gelmez bir millet olduğunu iddia edenler bakalım dün yaşananlardan sonra bu durum hakkında ne yorum getirecekler ve cezası ne olacak ?

Sürekli olarak avrupada Türkiye deplasmanları hep cehennem,yada holiganizmin ana vatanı gibi gösterilip vurgulanır.Buna karşı ülkemize gelen yabancı takımlara bazen tahrik edici hareketlerde bulunsalar dahi zarar verilmemiş,zarar verilmemesi için ultra güvenlik önlemleri alınmıştı.

Herhangi bir Türk takımı,hangi branşta olursa olsun ne zaman Yunanistan'a,Güney Kıbrıs'a gitse buna benzer olaylar her zaman yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek.Bizlerin onlara karşı gütmediğimiz kin ve nefreti onlar bize karşı hala sürdürmekte kararlı bir tutum içindeler.Tarihten gelen ezikliklerini bu şekilde insan dışı hareketlerle bir öc ve intikam duygusuyla dışa vuruyorlar.

Şimdi Fiba'nın ne yapacağı asıl merak konusu.Türkiye'nin herhangi bir küfürlü tezahürat yada bir olayında sınır tanımayan cezalar verilirken,bizzat oyuncuların ve teknik ekibin oraya spor müsabakası yapmak için gelmiş savunmasız insanların canına kast etmeye çalışanlara bakalım ne ceza verilecek ? Böyle durumlarda kişiye göre muamele yapıp bazılarının bu kişiye göre muameleden güç almasını sağlayıp bu tür davranışların devam etmesinimi,yoksa tarafsızlık ilkesine dayanarak bu tür davranışları bitirmek için radikal çözümler arayıp hak ettikleri cezayı vereceklermi bekliyoruz..

20 Aralık 2010 Pazartesi

Yinemi Yapacaksınız ?


Fenerbahçe asbaşkanı Abdullah Kiğılı'nın sabah gazetesinde çıkan demecini okurken şaşırdım.(merak edenler için) Aslında demeçte çok da şaşıracak birşey yok pompalanmaya hazır taraftara en uygun şekilde yapılan pompa yöntemini kullanmış benim asıl takıldığım nokta farklı.

Demiş ki asbaşkan 2004 yılında Beşiktaş'ın 9 puan gerisinden gelip şampiyon olmuştuk yine yaparız.Çoğu kişi hatırlar o sezon neler olduğunu hani Bursa'nın düştüğü,Fb'nin inanılmaz yükseldiği aslan kesildiği sezon.

O sezon Fenerbahçe'nin nasıl şampiyon olduğunu hemen herkes biliyor.Birde bunu göğüslerini gere gere anlatıp gezmekten gocunmuyorlar üstüne üstlük kendi beceremedikleri olaylar yüzünden (bknz.geçen sene kaçan şampiyonluktan sonra Beşiktaş,Bursa'ya maçı verdiğini iddia etmişlerdi) çamuru başkalarına atıyorlar.Sonrada temiz lig,adil yönetim,eşit kararlar demektende geri kalmıyorlar bu güzel oyunu bu hale getirip milleti birbirine düşürmeyi başarıp kendilerini kurtarmayı başarıyorlar ya helal olsun..

19 Aralık 2010 Pazar

Geçmiş Olsun



Bu maçla ilgili ne yazacak birşey var nede arkasından söylenecek bir söz.90 dakika boyunca ızdırap,sıkıntıdan başka birşey vermediler.Bu haftadan öncede 12 puan fark vardı ama umut hala mevcuttu.Bu akşamdan sonra oda uçtu gitti bu sezon daha devre arasında lig adına herşeyi tükettik.Sahadaki oyuncular arasında tek adına üzüldüğüm kişi Quaresma'ydı tek başına birşeyler yapmaya çalışınca olmuyor Q7'im tek başına mümkün değil.Bu adamı al koy bu takımın içine birde verim bekle tek başına bu kadar oluyor.

Sezon başında pompalanan hayaller,toz pembelik,yatırımlar,transferler hepsi uçtu gitti.Şimdi bunların üstüne buz gibi bir maden suyu içmek lazım.Gerçi bunları hazmetmek için kaç litre içmek lazım oda tartışılır.

Yaparsa Karşıyaka Yapar



BBL'nin 10.haftasında KSK-FBÜ arasında inanılmaz zevkli,heyecanlı bir maç oynandı.Bu haftaya kadar yenilgisi olmayan Fb,İzmir'de KSK'ya konuk oldu.

Karşıyaka David Dolston önderliğinde 2 uzatmaya giden maçı 101-98'le kazandı.Son yıllarda izlediğim en keyifli,mücadelesi yüksek maçlardan biriydi.Bu yüzden iki takımada teşekkür etmek gerekiyor.

Bu güzel gün ve maçta üzücü birde olay yaşandı.Maçın 2.uzatma çeyreğinde Karşıyaka'nın genç oyuncusu Furkan Aldemir aldığı savunma ribaundundan sonra yere inerken ayağını ters bastı ve genç oyuncunun bileği döndü.Yere düştüğünde çok acı çektiği belli olan Furkan pozisyondan sonra maça devam edemeyerek sedyeyle hastaneye götürüldü.Umarım ciddi bir sakatlığı yada sahalardan uzun süre uzak kalmasını gerektirecek bir durum olmaz.

Maçtan bir güzellikte Furkan'ın sakatlığı sonrası Ömer Onan'ın Furkan'ın yanına gelmesi onu sakinleştirmeye çalışması,başını okşaması,Fbü doktorlarınında KSK doktorlarına yardım için gelmeleri güzel görüntülerdi.İşte sporun ruhu budur aslında.İlla böyle beraber olabilmek için musibetlermi gerekiyor bunu bir düşünmek lazım.

17 Aralık 2010 Cuma

Bazıları Soğuk Sever




Bugün yapılan kura çekiminde UEFA'da ileriki zamanlarda oynayacağımız rakiplerimiz de belli olmuş oldu.İlk olarak karşılaşacağımız ekip D.Kiev olacak.

Kura çekiminden önce gönlümden geçen takımlar arasında yoktu açıkçası,yada bu takım gelmemeli dediğim takımlar arasında da yoktu.Basın sözcümüzün yaptığı açıklama gibi oldu farkındayım ama hakikaten öyle.Gönlümden geçen 2 takım vardı bunlar;Twente,Braga'ydı.Gelmemeli diye düşündüğüm takımlar ise Liverpool ve Man C. takımlarıydı.Nitekim şuan kurtulmuş olsakta turu geçtiğimizde karşımızda Man C. 'yi bulacağımız bir gerçek.

Bazı yerlerde okuyorum Liverpool gelmeli intikam alınmalı tarzda yazılar vardı.Bunları anlamıyorum önceki yıllarda adını duyunca yolumuzu değiştirdiğimiz takımı 1 sene sonra istemek bana çok abes geliyor.Geçmiş yıllara göre çok mükkemmel oynamıyoruz,rakibimiz kötü bu aralar deniyor ama karşımızdaki takım Liverpool o yüzden duygusal düşünmekle olacak bir iş değildi şuan çıksada eleyemeyeceğimizi düşünüyordum.Neyseki Dinamo çıktı şansımıza.

D.Kiev'le ilgili çok ayrıntılı bir yazı yazamayacağım.Dişimize göre eleyebileceğimiz bir takım olduğuna herkes gibi bende inanıyorum.Şuan için Ukrayna liginde lider Shakhtar'ın 12 puan gerisindeler.Karşımıza BATE Borisov, AZ Alkmaar ve Sheriff'in bulunduğu E grubunu lider bitirerek geldi.

Deplasmandaki maçı 24 şubatta oynayacak olmamız bizim için handikap.O yüzden ilk maçın İstanbul'da olmasını artı olarak görenlerdenim.İstanbul'da alınacak 2-0 gibi skorlar bence bize turu getirecektir.Son olarak Kiev'in bu sene grupta aldığı skorları vererek bu postu bitirelim.Umarım Beşiktaş'ımız için en hayırlısı olur.


E grubu Dinamo Kiev :

Dinamo Kiev-BATE Borisov: 2-2

Sheriff-Dinamo Kiev: 2-0

AZ Alkmaar-Dinamo Kiev: 1-2

Dinamo Kiev-AZ Alkmaar: 2-0

BATE Borisov-Dinamo Kiev: 1-4

Dinamo Kiev-Sheriff: 0-0

16 Aralık 2010 Perşembe

Top 16 ' ya giriş bileti Panathinaikos Galibiyeti




Yağmurlu ve soğuk bir İstanbul akşamında yine düştük Efes'in peşinden Sinan Erdem yoluna.Avrupada ki kaderimizi tayin edecek maçta takımımızı bu sezon içerideki hiç bir maçta yanlız bırakmadığım gibi bu maçtada yanlız bırakmak olmazdı.Atina'da fark yemiş,gruptan çıkma yolunda büyük yara almıştık Pana'ya karşı.Hem milletlerimiz bakımından,hem gruptaki durumlardan,hemde oradaki skordan dolayı çok çok önemli bir maç bizi bekliyordu.


Çoğu avrupa maçında olduğu gibi yine birlikte gittiğim arkadaşlarımla buluştuk.Hava çok soğuk,yağmur hafiften hafiften yağıyordu.Düştük çamur içindeki yollardan Sinan Erdem yoluna.7.30'da ulaştık salona,bizimkiler yani Efesliler yine 6.kapının önünde toplanmış içeri girmeye hazırlanıyordu.Maça olan yoğun ilgiden dolayı biletimizi almayı biraz bekledikten sonra maçın başlamasına 20 dk kala salona girdik.Bu maçta diğer maçlardan farklı olarak bundan sonraki avrupa maçlarındaki daimi yerimiz olacak olan 114 nolu bloga geçtik.

Geldiğimizde hazırlıklar tamamlanmış,davullar asılmış,pankartlar asılmıştı.Maçın başlamasını beklerken grup olarak maçla ilgili,euroleague'le ilgili kısacası Efes'le ilgili konuları konuşmak gerçekten keyifli oluyor.Tribünde Efes sayesinde yeni bir güzel insanla tanışma şansım oldu böylece tanışıklıklar ve sohbete katılacak insan sayısı dahada arttı.Konumuz dahilinde buradan Berk'e de selamlarımızı gönderelim.


Maç başlamasına az bir süre kala oyuncularımız alkışlarımız eşliğinde adları anons edildi.Pana ise yoğun ıslık sesiyle anons edildi.Maçtan önce dualar edilmiş,Efes'in maçı alması için türlü uğurlar yapmıştık.Yeni oturduğumuz blokta bizim gruptan başka kimse olmadığı için maçın tümünü ayakta rahat rahat izledik.

Maç başlamış herkesin çok zor olacak,kaybedebiliriz dediği maça harika başlamıştık.Üst üste gelen sayılarımız,savunmadaki direncimiz muazzamdı.Herhalde istesek yada dilesek anca bu kadar güzel başlayabilirdik rüya gibiydi herşey.İkinci periyodun sonunda harika oyun devam ediyor,bizden sevinç çığlıkları skor tahminleri yükseliyor birbirmize sarılarak zaferi daha o zamandan kutlamaya başlıyorduk.

İkinci periyod 42-24 bitiyor herkesin keyfi iyice yerine geliyordu.Taa ki 3.periyod başlayana kadar.3. periyodun başlamasıyla birlikte,tutukluk hastalığımız nüksetmiş fark erimeye başlamıştı.Fark 10 sayının altına düşene kadar pek önemsenmeyen oyun 10 sayının altına düşünce alarm sinyalleri çalmaya başladı ve herkesin 2 gramlık keyfini aldı götürdü.Maç berabere olmuş 'bu farktan bu maç verilirmi' 'ler duyulmaya başlamıştı.

Bitime 10 küsür saniye kala serbest atış çizgisinden 1 sayıyla dönmemiz ve üstüne hücumda sayıyı yememizle maç sonuna 3.50 saniye vardı.Herkes koltuğuna çökmüş kalmış,maçın buralara gelmesine inanamıyordu.Takıma ve seyirciye gaz vermek o an için çok önemliydi ve böyle durumlarda milli duyguları körüklemesi açısından en gaz marşlardan biri olan'10.yıl marşı' kullanıldı.

Bitime 3.50 saniye kala topu kenardan oyuna soktuk.Her şey ağır çekimde ilerliyor,takımın setlerini çözmeye çalışıyorduk.Tribünde olan çoğu kişi gibi bende Rakocevic'in topu kullanacağını düşünüyorken sahneye O çıktı ve sihirli eliyle aynı Sırp'lara yaptığını bu kezde Yunan'lara yaparak bir kaptanın yapması gerekeni yaparak takımını top16'ya taşıdı.Topun çemberden geçmesi ve ardından gelen' daaaaat' sesiyle adeta bütün tribün yıkıldı.Keşke bir kamera olsaydıda o anları o tribünü kaydetmek mümkün olsaydı harika,olağanüstü anlardı.Teşekkürler Kerem Tunçeri.Ayrıca son zamanlardaki modaya bende uyuyorum ve şöyle diyorum teşekkürler Comandante !!





+Maçın sözü yine tribünden geliyor:Burhan abi(burnovic) 'ye maçtan sonra gruptan çıktıkmı abiiiii diye sorduktan sonra verdiği cevap : ÇIKTIIIK ÇIKTIIKK ULAAAN ÇIKTIIIK !!


+Maçın görüntüsü:Artık grubumuzun maskotu haline gelen Ali Abi'nin oğlu 2.5 yaşındaki Ebrar'ın boyundan büyük formayla ortalıkta yürümesi.





*Fotoğraf efesbasket.org'tan..

14 Aralık 2010 Salı

Günün fotoğrafı 14.12.2010




Günün fotoğrafı dün akşam oynanan Bursaspor-Kasımpaşaspor maçından geliyor.Kar altında futbol.

K.ç donmasına rağmen sahada olmak prim getirir

Taraftarsız oynamak motivasyon düşüklüğü getirir

Herşeye rağmen kar atlında bile futbol oynamak paha biçilemez..

11 Aralık 2010 Cumartesi

Efes Pilsen - Panathinaikos maçına bilet veriyoruz !





15.12.2010 tarihinde saat 20:15'te Sinan Erdem Spor Salonunda oynanacak olan Efes Pilsen - Panathinaikos maçına blog üyelerimizden sorduğumuz soruya doğru cevap veren 5 kişi bilet kazanacak.Kurallar ise şöyle:

-Blogumuzun izleyicisi olmak başlıca kural.Eğer izleyici değilseniz izleyici olmanız gerekmekte.Bilet etkinliğimiz izleyicilerimiz için geçerlidir.

-Ad,Soyad ve e-mail adresi ulaşım için mutlaka yazılmalıdır.

-Yazılan cevapların sırası önemli değildir,verilen cevaplar arasından 5 talihlimiz seçilecek.

-Salı akşamı saat 22.00'a kadar verilen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.


Sorumuz ise şöyle ;


Bu sezon Panathinaikos-Efes Pilsen arasında Atina'da oynanan ilk maçın skoru nedir ?






*Biletler konusunda yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..

10 Aralık 2010 Cuma

Ah Sarı Çocuk Ah..



Her maçtan sonra yazdığım 'aklımda kaldığı kadarıyla' serisini bu maçta yazmayacağım.Maçla ilgili hiç birşey yazmak istemiyorum çünkü.Galatasaray,Sofia,Bursa korktuğumuz üç maçı galibiyetle geçip tam birşeyler yeniden olmaya başladı derken Es-Es bize sağlam bir tokat attı.Zaten kötü başlayıp kötü götürdüğümüz maçta 'sarı çocuk''da atılınca bizim için maç orada bitti.


İyi tatiller Guti...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Atkı Koleksiyonu #2 Cska Moskova






Yeni yeni toplamaya başladığım/çalıştığım kolleksiyonumdan değiş-tokuş yoluyla alınmış bir atkı.Euroleague'te Efes'e rakip olarak takımını desteklemeye gelen Cska taraftalarından almış bulunmaktayım.Atkı yazlık atkı olarak nitelenen atkılardan iki tarafıda farklı olmak üzere çift taraflı.(cümle düşük oldu)İki tarafında da oyuncuların fotoğrafları ve imzaları mevcut.Atkıyı aldığım Cska'lı arkadaşlarla ayak üstü konuşmamıza göre özel yapım atkılardanmış.Özel yapım atkıya karşı benim verdiğim ise işportada satılan 5tl lik atkılardandı.Bu atkının hikayeside böyledir işte.



Not:Bulgar,Rus liglerine kısacası Slavlara ilgi duyan Ultras'a konu dahilinde de selamımızı çakalım.

7 Aralık 2010 Salı

Bursa'nın Düşmanlığı




Bu gün nette bloga yazacak konu için haber sitelerine bakarken 'Bursa'lılar Tehdit Etti' linkini verdiğim haberi gördüm.Haberi buraya kopyalamak yerine linkini vermemin sebebi işin artık iyice saçmalık boyutuna gelmiş bulunmasından dolayıdır.

Bursaspor taraftarı ve Beşiktaş taraftarı arasında yaşanan yapay husumet'i bilmeyen yoktur herhalde.Yıllar önce yaşanmış,sakin kafayla oturup düşünüldüğünde aslında ortada birşey olmadığı görülen bir olay var.

Ne olmuşta bu taraftarlar düşman olmuş ? Ben söyleyeyim Bursa'nın ligden düştüğü sene Beşiktaş son maçlarını kaybetmiş ve Bursa ligden düşmüş.Eee o zaman ? Bu arkadaşlar diyorlarki vay efendim Beşiktaş bilerek yenildi,neden yenmediler ? Bursa bu yüzden ligden düştü,tek suçlu Beşiktaş'tır.Mantığa bakarmısınız ? Böyle saçma,olayları kendine göre ayarlayan bir mantık olabilirmi ?

Geçen gün 90+ programında da konuşuldu aynı mevzu.Burada yazdıklarımın ve düşündüklerimin neredeyse hepsini Sergen'de söyledi aynı programda.Beşiktaş son maçlarını Bursa'nın rakiplerine kaybediyor Bursa ligden düşüyor.Yenseydin o zaman kardeşim maçlarını,son maçlardamı geldi aklına kazanmak ? Beşiktaş'a şikeci diyorlar Beşiktaş o maçları kazansaydı Bursa ligde kalsaydı bu sefer öbür takımlar diyecekti ki Beşiktaş suçludur kaybederken geldi bizleri yendi.Hadi şimdi çık işin içinden.


Bu aptalca ve gereksiz düşmanlığın günümüzde de Bursa tarafından sürdürülmesi tek kelimeyle yobazlık ve ateşe körüklle gidip rant sağlamaktır.Şimdi ne tür bir rant içinde diyenler elbet çıkacaktır,kazancının ne olduğunu ben bilmem illaki bir kazançları varki bu işi sürdürmekte kararlılar.Kazançlarını bilen varsa yazsın bende merak ediyorum açıkças.

Neyse konuyu çok dağıttım demek istediğim o ki,ortada bir saçmalıktır gidiyor yıllardır.Bunu bitirmek için Beşiktaş bir adım attı ve Bursa'lı taraftarlara yasak uygulamayarak stadına kabul etti.Yine bir takım kendini bilmezler (sözüm meclisten dışarı bütün Bursa taraftarına söylenmiş bir söz değildir) ortalığı birbirine kattı.Giderken de tehdit etmişler Bursa'da görüşürüz diye.Adamlar yaşananları görüyorlar ve inatla düşmanlığı sürdürmekte kararlılar ne kadar sığ ve acınası bir durum içinde olduklarının farkında değiller.

Söylemek istediklerim hemen hemen bunlardı,ama son olarak geçen seneye dönelim hatırlayalım..

Yer:Bursa Atatürk Stadı

Maç:Bursaspor-Beşiktaş

Skor:2-1 Sonuç : Bursaspor tarihinde ilk kez şampiyon.


Bunları hatırlatsan hiçbiri sesini çıkaramıyor ama ? Sezon içinde maçları kaybet kaybet sonra ligden düş kendi beceriksizliğini başkalarına yık,ama yıllar sonra şampiyon olduğunda kendi el emeğinle şampiyon olduğunu iddia et.Adama bir taraflarıyla gülerler.

Kısacası bu düşmanlığın çoğu tek taraflı beslenen ve alt yapısı olmayan bir düşmanlıktır.Kendi başarısızlığını başkalarına çamur atarak kapatmayan çalışan bir takım kişiler,yine aynı takım ligin son maçında yenilerek şampiyonluğu onlara armağan ettiğinde seslerini çıkarmıyorlar..

Bide işin öbür tarafı var..Fener'in iddiasıda son maçta Bursa maçına asılmamışız,Fener'i şampiyon yapmamak için.Kendileri kendi evinde Trabzonu yenemiyor suçlu yine Beşiktaş.Düşünme özürlü arkadaşlar çamur ata dursun kendi takımı Trabzon maçını kazansa Bursa'nın skorunun önemi kalmayacağını kavrayamıyor.Ulan Beşiktaş'ım ne takımmışsın..


Düşmanlıkla ilgili iki satır birşey yazayım dedim konu nerelere gelmiş karmakarışık bir hal almış.Hiç oynamıyorum üstünde aynı şuan birbirine sallayan herkes gibi,taraftarı körükleyenlerin düşünceleri gibi karışık kalsın burasıda bakalım ne çıkacak.

5 Aralık 2010 Pazar

Beşiktaş-Bursa İlk Yarıdan Notlar



Bu maçlık bir değişiklik yaparak ilk yarıdan notlar yazacağım.Zira maç bittikten hemen sonra Efes maçına yetişmek için evden çıkacağım o yüzden ikinci yarı hakkında yazı yazabildiğimde geç olmuş herkes herşeyi okumuş olduğundan yazmanın pek anlamı olmayacak.

Sezonun ilk başındaki beğendiğimiz; top yapan,pas yapan,amacı kendi oyununu rakibine kabul ettirmek olan bir Beşiktaş vardı ilk yarıda.İzlerken seyir zevki hayli yüksek bir maç oldu.Sahada çok iki takım adınada çok kötüydü şöyle olsa böyle olsa diyebileceğimiz çok şey yok aslında.Başka notlar aktarmakta fayda var.

-Bursaspor kendine bir düşman ve amansız rakip yaratmak çabası içinde.Buna anlam veremiyorum.Neymiş son maç Beşiktaş'a yenilmişler ligden düşmüşler ee ? Düşmeyin diye yenilsemiydik ? Yenemeyen değilde yenilmeyen mi suçlu oldu burda ? Geçen yıl sezonun son maçında bizi yenip şampiyon olduklarında kimsenin sesi çıkmıyordu ama ?

-Volkan Şen sevdiğim futbolcular arasındaki yerini bugün kaybetti.Tamam kırmızı görebilirsin,küfürde edebilirsin maç içinde gelen gerginlikten herşey mümkün.Ama zaten arası gergin olan iki takımın maçında sahadan çıkmama çabası,çıkarken yaptıklarıyla Volkan'da Beşiktaş taraftarı tarafından kara listedeki yerini alır bundan sonra.Yakışmadı Volkan sana.

-Gençler oynasın,şans bulsun,takımda yer edinsin fikrini sonuna kadar destekliyorum.Fakat takımda forvetin yokken elindeki tek seçenek Ali'yken Fatih'i kadroya almamanın mantığını nasıl açıklayacak Schuster bilmiyorum.Gayet iyi niyetli bir çocuk Ali fakat bu maçta mutlaka Tekke sahada olmalıydı.

-Holosko hala adamın içinden geçmeye çalışıyor budur beni asıl üzen.

-İkinci yarı çok büyük süpriz olmaz,bizim takım saçmalamazsa bu maçı Beşiktaş kayıpsız geçecektir.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Günün fotoğrafı 04.12.2010



Fotoğraf geçen seneden..Tatil döneminde Mehmet Okur'a gerekli çalışmaları yapabilmesi için salonunu açan Karşıyaka,Mehmet Okur'a hediye olarak KSK forması verirken..Memo,Karşıyaka'nın kendisi için çok özel bir yere sahip olduğunu söylemişti o gün.Bir gün o güzel forma üstündeyken seni oynarken görmek dileğimizide buradan dile getirelim.




Zamanın ötesinden gelen edit:


Efes Pilsen-Türk Telekom maçı için açtığımız yarışmada durumlar değişti.Sorduğumuz soru ve maç saati değişti.Maç saati 3 olarak duyurulmuştu Beşiktaş-Bursa maçına denk geldiği için bazı arkadaşlar gelemeyeceklerdi.Tbl maçı saat 5'e aldı yarışmamız devam ediyor..

3 Aralık 2010 Cuma

Panathinaikos Maçına Baretlerle Gidiyoruz !





Efes Pilsen'in Euroleague'deki rakiplerinden Panathinaikos'la Sinan Erdem'de oynayacağı maça Efesliler grubu olarak bir protesto ve tepki hazırlığındayız.Batiste adlı insan azmanının Olimpija'lı oyuncuya yaptığı hareket EL tarafından cezasız bırakıldı.

Efesliler grubu olarak güzel oyun basketbolu çirkinleştiren bu insana bir tepki olarak maça baretlerle ve pankartlarla gideceğiz.Her ne kadar cezasız bırakılsada en azından basketbol sevgisi olan bir grup olarak Euroleague gibi tepkisiz kalmayacağız.

Hazırlıklarımız sürüyor konuyla ilgili gelişmeler ileriki günlerde yaşanacaktır,yine buradan gelişmeleri aktaracağım.Baretler 5tl olarak konuşuldu ve büyük beğeni topladı çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor.Bir diğer konuda protestonun ne kadar çok kişiyle yapılırsa o kadar etkili olacağı bir gerçek,bu yüzdendir ki Efes Pilsen-Panathinaikos maçında sizde aramızda bu protestoyu birlikte yapıp takımımızı desteklemek isterseniz yorum bölümüne yorum yaparken iletişim için mail adresinizide bırakabilirsiniz.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Efes Pilsen-Türk Telekom maçına bilet veriyoruz !





05.12.2010 tarihinde saat 17.00'da oynanacak olan Efes Pilsen - Türk Telekom maçına blog üyelerimizden sorduğumuz soruya doğru cevap veren 5 kişi Efes Pilsen tribünü bench arkasından tek kişilik bilet kazanacak.Kurallar ise şöyle:

-Blogumuzun izleyicisi olmak başlıca kural.Eğer izleyici değilseniz izleyici olmanız gerekmekte.Bilet etkinliğimiz izleyicilerimiz için geçerlidir.

-Ad,Soyad ve e-mail adresi ulaşım için mutlaka yazılmalıdır.

-Yazılan cevapların sırası önemli değildir,verilen cevaplar arasından 5 talihlimiz seçilecek.

-Cumartesi akşamı saat 24.00'a kadar verilen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.


Sorumuz ise şöyle ;

- Erwin Dudley'in Efes Pilsen'den önceki klübünün adı nedir ?



*Biletler konusunda yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..

30 Kasım 2010 Salı

Günün fotoğrafı 30.11.2010



Yılmaz Hoca ve kol

Günün fotoğrafı ligimizin en renkli simalarından Yılmaz Vural'dan geliyor.Kah golü kaçıran oyuncusuna tekme atması,kah gol sevincini yardımcı antrenörün üstüne atlayarak yaşaması,kah kızdığı oyuncunun arkasından ayakkabısını atması,yaptığı açıklamaları,tribünlerle olan ilişkileriyle seviyoruz seni hocam.

Ve hocamıza çarşıdan geliyor:

-Yılmaz Vural takla atsanaaaa atsanaaaa

29 Kasım 2010 Pazartesi

Efes'te İşler Tatlıya Bağlandı


Union Olimpija maçında Efes Pilsen'in tek ve kemik taraftar grubu Efesliler'in verdiği tepkiye yönelik olumlu sonuçlar geldi.Oyuncularımız maçta davullarımızdan rahatsız olmuşlardı ve grup olarak başka bir tribüne geçip,pankartları ters asmıştık.

Klübümüzde,grubumuzdan yöneticilerle bugün yaptığı toplantıda bazı sonuçlara varılmış.

Sonuçlar şöyle;

-Lig maçlarında önceki yerimiz olan bench arkasında oturmaya ve takımımıza destek vermeye ordan devam edeceğiz.

-Euroleague maçlarında ise protesto esnasında geçtiğimiz,oyuncularımızın soyunma odasına giderken altından geçtiği tribünde olacağız.Avrupa maçlarında grubumuz dışında bu tribüne giriş yapan olmayacak.Böylece maçlarda ayaktayken laf edenler ve karışıklıktan kurtulmuş olacağız.

-Klüple aramızı düzeltmemiz üzerine,oyuncularlada pazar günü oynanacak olan Telekom maçında arayı düzelteceğiz.Bulunduğumuz tribüne gelip alkışlama ve bazı jestlerden sonrada onlarlada barışmış olacağız.



Klübün tek taraftar topluluğuna yaptığı yanlışı anlaması ve karşılıklı isteklerin yerine geldiği için sorun halledilmiş durumda.Desteğimizi çektiğimiz klübe küstüğümüz haberleri kesinlikle gerçek dışıdır.Şuan için grup olarak pazar günkü Telekom maçında takımımıza tam destek olmak için sabırsızlanıyoruz.

Galatasaray-Beşiktaş aklımda kaldığı kadarıyla (1-2)



Maçtan önce açık söylemek gerekirse umutsuzlar kervanındaydım bende.Sakat oyuncularımız,son maçlarda ki ritim bozukluğumuz,maçın deplasmanda olması gibi farklı etkenlerden dolayı maçı Galatasaray'ın alacağını düşünüyordum.Fakat öyle olmadı.

Maçtan öncede yazdığım yazıda Galatasaray'ı şanslı gördüğümü maçı alırsakta ekstra bir olaydan sonra alabileceğimizi yazmıştım nitekim öylede oldu.Hiç hesapta yokken Holosko'nun topu alıp penaltı yaptırması ve tamamen değişen bir maç..

-Guti takımımızın oyun içindeki kaptanı durumuna gelmiş.Herkes ona güveniyor,düşünmeden topu ayağına bırakabiliyor.Oda bu güveni sarsmıyor ve takımı istediği yönlendirebiliyor.Takıma uyum sağlamış olmasını görmek büyük mutluluk kaynağı.

-Hayatı boyunca İspanya dışında oynamamış,başka klübe gitmemiş Guti'nin performansı,Beşiktaş alt yapısından yetişmiş yurt dışına gidip tekrar geri dönüp 'uyum sıkıntısı var' denilen Nihat'a kapak olsun.Doğduğu topraklarda ve yetiştiği klüpte uyum sıkıntısı çekmek ayrı bir başarı.

-Nobre'nin 55'ten sonraki performansı gösterdiki Beşiktaş Nobre'nin faydalı olacağı oyun stilini oynamıyor.Nobre'den orta sahadan alıp adam eksiltmesini,pas dağıtmasını,sırtını dayamasını bekliyoruz ama bu adama kafa topu atacaksın,karambol yaratacaksın becerisi ve kabiliyeti o yönde.Attığı 2 goldede bunu gösterdi.

-Maç kazanılmasaydı Schuster'in Fatih Tekke tercihi ile ilgili gazetelere bakmak istemezdim.

-Bilmiyorum okuyanlar bana katılırmı ama Aurelio'yu çok bitik buluyorum.Gelişinede sevinmemiştim ama eski Aurelio olaraksa faydalı olur demiştim.Maçta bakıyorumda bazen 3-4 metre ötesine pas atmakta zorlandı,yanlış tercihler yaptı.

-Ersan Adem Gülüm yavaş yavaş uyum sağlıyor.Dün kötü bir oyun sergilemedi fakat yaptığı bazı hatalar golle sonuçlansa böyle geçiştirmek pek mümkün olmazdı.

-Tabata birşeyler yapmaya çalıştı fakat olmadı.Nobre'yle,Holosko'yla ne zaman 2'li oyun denese beklediği pasları alamadı.Pozitif ve birşeyler yapmaya çalıştı istediklerini yapamadı.Tabata'yı ya biz anlamıyoruz yada o bize kendini anlatamıyor.

-'Gücüne güç katmaya geldik' marşımızı değiştirip bize karşı küfürlü marşa çeviren bazılarına marşı aynen iade ediyorum.Kan almayı gördük hep beraber.

-Ali Samiyen Stadyumuna Beşiktaş olarak güzel bir veda oldu.Yönetimin başına yıkabilirsiniz artık.

-Üst üste gelen puan kayıpları Rijkaard'ın ahının tuttuğunumu gösteriyor ne ?



Son olarak çok zor bir maçı bize en yarayan şekilde bitirmeyi bildik.Umudumuzu koruyarak daha fazla arttırdık.Şimdi tekrar Beşiktaş'ın şampiyonlukta adı geçmesi için Bursa'ya karşı alınacak 3 puanı bekliyoruz

28 Kasım 2010 Pazar

Galatasaray-Beşiktaş - Skor Yazarlarına Müjde !






Ali Samiyen'e veda derbisi bu akşam saat 19.00'da başlayacak.Hem Galatasaray hem Beşiktaş için en kritik maç öncesi birşeyler yazmaya çalışacağım.Şuan itibariyle derbiye 4 saate yakın bir süre var.


Önce ev sahibi Galatasaray'la başlayalım.İyisiyle,kötüsüyle anıları olduğu,her maç takımlarını desteklemek için gittikleri stadlarında izleyecekleri son derbi maçı olacak.Teknik direktör değişikliğinden sonra,kimsenin şişirdiği beklediği ultra futbola geçememeleri,beklenen iyi sonuçların Hagi'ylede gelmemesi onlar için bi soru işareti şuanda.Arda'nın geçmiş haftalardaki sakatlığı Beşiktaş maçına yetişecek diye taraftarın susturulmaya çalışılmasıda başka bir etken aslında,Arda maçta oynamayacak.Baros'un sakatlığının geçtiği söyleniyor fakat ben maçta çok fazla süre alacağını düşünmüyorum.



Beşiktaş'ta sakatlardan dolayı dertliyiz.Quaresma,Bobo,Rüştü,Ekrem,Onur,Nihat,Ferrari sakatlarımız.Takım Taksim İlkyardım hastanesine dönmüş durumda.Bu zor ve sıkıntılı durumu kimsenin anlayamadığı şekilde Schuster daha fazla zorlaştırıyor aslında.Tekke'yi yine kadroya almaması herkesi şaşırttı.Aralarında tam olarak ne olup bittiğini kimse çözebilmiş değil.Schuster,Tekke için daha hazır değil diyor ulan Nobre,Holosko ve diğerleri hazırda ne oluyor ortada ne var ? diyesi geliyor insanın.


Skor veya kimin kazanacağını söylemek şuan için çok zor.Sezon başındaki oyunumuz ve oyuncu sakatlıkları bu denli olmasaydı,Kadıköy'e giderken ki gibi galibiyete gidiyoruz derdim ama bu maç farklı.Ne Galatasaray'lı ne Beşiktaş'lı bu maçta kesin alacağız diyebildiğini sanmıyorum.En azından sağlıklı düşünebilen,takım sevgisini düşünmenin arkasında bırakabilen bir insan kesin yargıya varamaz.

İki takımında durumu ortada.Beraberlik her ikisinede yaramayan bir sonuç.Galatasaray'ın bize göre çok daha fazla puana ihtiyacı var.Hem kendi sahalarında olmaları,hem daha az puana sahip olmaları,hemde Hagi enjeksiyonunun şuan için tutmaması.

Öbür yandan medyanın sürekli hakkında haber yazdığı Schuster'in Beşiktaş'ı var.Taraftarın geneli teknik direktörümüzün arkasında durmaya devam ediyor.Bu maçtan çıkarılamayacak 3 puan sonrası medyanında şişirmesiyle bazılarının sesi daha gür çıkmaya başlayacağına eminim.Geçmiş maçlarda başlayan,Konyaspor'la zirveye çıkan bazı futbolculara eleştiri bu maçta kelle istemeye yada göklere çıkarmaya gidebilir.


İllaki kim kazanır diye birşey söylemek gerekirse Beşiktaş'lı olmama rağmen Galatasaray'ı galibiyete daha yakın görüyorum.Sebebi Hagi,kendi evinde olması,uzun süredir orada kazanamamız,şiddetli puan ihtiyacı,alınacak mağlubiyet sonrası yaşananların hiç hoş olmayacağı.


Maç için iki taraf hakkındada aslında kesin ve net birşey yazmadım,yazamadım.Sadece paylaşmak istedim.Ama şunu net olarak söyleyebilirim ki skor yazarlarının şuan ağzının suyu akıyor.Maçın sonucu ne olursa olsun kazanan skor yazarları olacak.Hatta eminim ki şuan yarına yazılacak olan yazıların şablonu bile hazırdır.Suni gündem iki camia içinde yaratılmaya çok müsait.Maçın sonucu kadar en az yarın yazılacak saçmalıklarıda merak ediyorum..

26 Kasım 2010 Cuma

Davuldan Değil Boş Tribünden Rahatsız Olun




Dün akşam spor dünyasında benim daha önce görmediğim ve duymadığım bir olay yaşandı.Dün akşam SinanErdem Spor Salonu'nda oynanan Efes Pilsen-Union Olimpija maçına her zaman olduğu gibi benimde dahil olduğum grubum Efesliler ile birlikte gittim.Salona girdik gayet güzel formalarımızı giydik,atkılarımızı taktık,binbir uğraş hazırlanan pankartlarımızı astık maçı beklemeye başladık.

Daha önce Cska Moskova maçında kullandığımız ve bu sezon taraftardan takımın en iyi verimi almasını sağlayan davullarımızı bu maçtada yerlerinde hava atışıyla beraber çalmaya başladık.İşler gayet güzel gidiyordu takımı destekliyor,sesimizi daha ilk dakikalardan duyurmaya başlıyorduk.Sonrasında kimsenin anlam veremediği 'bazı oyuncular davullardan rahatsız oldu,o yüzden çalmayın' dendi ve apar topar davullar toplandı.Ne olduğuna o anda kimsenin anlam verebildiğini sanmıyorum.

Tribünün emekçilerinden Fahir abinin son euroleague maçında bunu yaşaması,ertesi gün okul olmasına rağmen maça geln grubumuzda bulunan öğrencilere,kendi cebinden parasını verip pankart yapan,deplasmana giden herkese çok büyük şok ve üzüntü yaşattı.

İşin anlaşılmayan tarafı şu aslında bizim oturduğumuz yer her maçta bench arkasıdır ve geçen maçta davullarla destek olmuştuk maçtan sonra oyuncuların alkışları ve teşekkürleriyle sevinmiştik.Fakat bu maç bu yaşandı işin garibi davullar Efes tarafından veriliyor,sonrasındada apar topar toplanıyor.

Yaşadığımız olay üstünede bulunduğumuz bench arkası tribünü tepki gösterip terk edip başka bir tribüne geçtik,astığımız pankartları söktük,formaları çıkarttık,maçın geri kalanındada sesimizi çıkartmadık.

Efesliler grubu Türkiye'deki nadir taraftar gruplarından biridir ve kesinlikle bu yaşadığı olayı hakedecek bir durumda bulunmamıştır.Maçlara nasıl girdiğini bilmediğimiz ne idiğü belirsiz kişiler yaptıkları çirkinlik ve insanlıktan çıkmalarına rağmen hiç kimse gelip birşey demiyor.Cska maçında yaşanları o gün salonda olanlar görmüştür.Efes Kızları'na pota arkasındaki tipler tarafından her türlü sarkma,laf atma,el hareketlerinde bulunmalara rağmen birşey yapılmamıştı.

Son olarak bu hareket Efesliler grubunu üzdü ve fazlasıyla şevkini kırdı.Maçlara adam toplamak için okullardan otobüs kaldırtan,alakası olmayan adamları maça getirten,takımımız serbest atış kullanırken bile 'oooooo' çekip boru öttüren kişilerle sorunu olmayan Efes Pilsen yönetimini tebrik ediyorum.

Not:

Fotoğraf grubumuz üyelerinden Serdar Ocaksönmez tarafından çekilmiştir.

Başlıkta yine grubumuz üyelerinden agopist'ten geliyor iki arkadaşımıda selam olsun..

25 Kasım 2010 Perşembe

Avrupa Kastı



Bursaspor'la anlaşamayan ve arası pek iyi olmayan iki takımı desteklesemde(Beşiktaş,Karşıyaka) Bursa'nın dün akşam aldığı mağlubiyete gerçekten üzüldüm.Bursaspor kupaya ilk kez katılsada grupta şuan içinde bulunduğu durum olmamalıydı.

Alınan mağlubiyetten sonrada Ertuğrul Sağlam bütün suçun kendinde olduğunu ve bunu telafi edeceğini söylemiş.Bence yanlış yapmış.Bu işte ve alınan bu sonuçlarda tek sorumlu futbolculardır.

Şöyleki;olayları abartmakta nam salmış medyamız,Bursa'nın şampiyonluğunu öyle bir abarttı ki (abartılacak bir olay fakat abartının abartısı oldu) Bursa'lılarda kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannettiler.Zaten Türkiye liginde kaliteli Türk futbolcu bulma zorluğu çeken takımlarla adı geçen Volkan,Sercan,Ozan gibi oyuncuların değerleri akıl almayacak seviyelere yükseldi.Böylece kendilerini olduklarından büyük ve yolun başında olmalarına rağmen birşey zannettiler.

Bu grupta Volkan'ı biraz ayrı tutabiliriz fakat Ozan ve Sercan'ı anlamak mümkün değil Real düzeyinde görüyorlar kendilerini.Sercan'ın sürekli olarak Man Utd lafını ağzına almasından da anlayabiliriz,dur kardeşim Bursaspor'da daha yeni yeni olmaya başladın ne Man Utd si diyen çıkmıyor ama ona.

Neyse fazla uzatmayalım.Dün akşam ki yenilginin tek sorumlusu kendini bayağı santrafor zanneden Sercan Yıldırım'ın suçudur.Valencia gibi bir takıma karşı bulunan o net fırsatlardan yararlanamayınca durum buralara geldi.Buda umarım bazılarını kendine getirir..

24 Kasım 2010 Çarşamba

Efes Pilsen-Union Olimpija maçına bilet veriyoruz !




25.11.2010 tarihinde saat 20:15'te oynanacak olan Efes Pilsen - Union Olimpija maçına blog üyelerimizden sorduğumuz soruya doğru cevap veren 2kişi bilet kazanacak.Kurallar ise şöyle:

-Blogumuzun izleyicisi olmak başlıca kural.Eğer izleyici değilseniz izleyici olmanız gerekmekte.Bilet etkinliğimiz izleyicilerimiz için geçerlidir.

-Ad,Soyad ve e-mail adresi ulaşım için mutlaka yazılmalıdır.

-Yazılan cevapların sırası önemli değildir,verilen cevaplar arasından 2 talihlimiz seçilecek.

-Bu akşam saat 22.00'a kadar verilen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.


Sorumuz kolay ve yine Sinan Güler'den geliyor:

Efes Pilsen'in yıldız oyuncusu Sinan Güler'in Efes Pilsen'den önce oynadığı klübün adı nedir ?





*
Biletler konusunda yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..

23 Kasım 2010 Salı

Schuster'e sallayanlara açık mektup !





Beşiktaş'ın üst üste kaybettiği puanlarla birlikte teknik direktörümüz Bernd Schuster'de bazı kesimler tarafından tartışılmaya başlandı.Özellikle spor yazarı olarak geçinen ve tarafsız haber,yorum yaptığını zanneden kişiler karalama çalışmasından ve kendilerini komik duruma düşürmekten öteye gidememektedirler.Fakat bu karalama kampanyası yine bazı taraftar geçinen kişiler tarafından benimsenmiş ve neyi,neden eleştirdiğinin farkında olmadan alınan sonuçlarında etkisiyle Schuster'e yüklenmeye başladılar.


Sezonun başında Quaresma geldiğinde,Guti geldiğinde stada imza törenine koşa koşa gidenler,zayıf avrupa takımlarına karşı alınan farklı galibiyetlerden sonra ballandıra ballandıra anlatanlar bugün ilk puan kayıplarında birden ağız değiştirdiler.Bu kadar kısa süre içinde birbirine zıt iki düşünceye bu kadar bağlı olmak insanı şaşırtıyor doğrusu.


Mustafa Denizli'den sonra 'iyiki gitti,takım kendi evinde Anadolu takımına karşıda kapanarak,savunma yaparak oynarmı?' diyenler,Schuster gelip ilk maçlarda zayıf takımlara şov yapınca 'işte bu özlenen Beşiktaş!' demeye başlayanlar,geldiğimiz bu günde 'bu kadar mantıksız hücum yapılırmı ? Mustafa Denizli zamanı süperdi' demeye başladılar.Aynı kafa yapısına sahip adamlar Del Bosque gittiğinde de iyiki gitti 'yeniköy kasabı' dedikleri adama,dünya şampiyonu olduktan sonra kral muamelesi yaptılar ah vah ettiler.İşin kötüsü bu onlara göre takımına bağlılık ve takımını sevme iç güdüsünden geliyor.(yada onlar öyle sanıyor).Ona keza Quaresma herkesin ağzının sularını akıtarak izlediği adamdan sakatlanınca istenmeyen kendine bakmayan adama dönüştü.Ulan adam senin gibi haftadan haftaya yada 2 haftada bir halı saha maçı yapıp,spora orta okulda veda etmemiş vicdansız adamın mesleği bu haftanın 4 günü en az takımla beraber insaf sakatlıkta işin bir parçası.


Schuster'e sezon başında resmen tapınanlar,şimdi gitsin diye bas bas bağırıyor.Neymiş Mustafa Denizli,Tigana,Ertuğrul Sağlam,Del Bosque hepsi ondan iyiymiş onların arasında en az puan alan Schuster'miş ! Peki sayılan isimlere yapılan eleştirileri hatırlayan varmı ? Hani şimdi arkasından ağlanan adamları hatırlayan ? Ben bazı eleştirileri hatırlıyorum.Mustafa Denizli'ye 'takımı ne hale soktu sürekli savunma sürekli savunma 1 gollü maçtan başka birşey yok yeaaa',Tigana'ya 'almış ağzına bir lolipop takımla alakası yok',Del Bosque 'yeniköy kasabı' denmişti.Schuster'e de geldiğinde gazetelerimiz en afilli şekilde SARI MELEK ! demişti,şimdi ise 'Türkiye'yi bilmiyor,bu futbol burda tutmaz ' diyorlar.


Ben demiyorum ki Schuster süperdir,takım kesinlikle onla devam etmelidir.Ama birinin koltuğunu kaydırmak için,yada birinden vazgeçebilmek için henüz erken,böyle bir hamlenin ne yeri ne zamanıdır.Burada ki asıl suçlu ne Schuster ne bir başkasıdır tek ama tek suçlu ne istediğini bilmeyen yönetimdir.Bu adamları iş başına getiren yönetimdi.Schuster çıksa deseki;

-Benmi can attım gelmek için Türkiye'ye ? Parayı bastılar,iyi imkan sundular,benim dünya görüşüm oyun stilim herşeyim belliydi.Beni ben olduğum ve bu oyun stilini kullanmam için getirdiler.Benden bu kadar dese kim ağzını açabilir ?

Madem hücumu,risk almayı sevmiyorsun,ya adamın parasını verir yollarsın yada susup takımı istediği düzeye getirmesini beklersin.


Yönetim suçlu olduğu kadar taraftarda bu işte suçludur.Transfer olunca Büyük Başgan !,takım kötü gidince Yıldırım Demirören yeteeer ! yapma ya ? Bu işte tamamen rengini belli etmeli taraftar.Ya destek olacak yada tamamen sırt çevirecek.Sadece stadda Yıldırım Demirören Yeter ! diye bağırmakla olmuyor.Toplu olarak organize olup ne ürün alacak ne maça gidecek ne başka birşey hiç birşey yapmayacak.İşte o zaman internette,yada konu açılınca bık bık ötmek yerine birşeyler yapmış olunur.Ha yinemi olmadı ? En azından denenmiş olunur.


Son olarak en ufak başarısızlıkta Schuster'e sallayanlara,takımı gereksiz sertlikte eleştirenlere önerim şudur ki Schuster'i beğenmeyen,onun yerine gelen yada giden kimseyi beğenmeyen hemen hemen gelen herkese birşey bulup sallayan ve dünya üzerinde herşeyi en doğru bilen taraftara ve spor medyasına;

Hemen gidip teknikdirektörülük kursuna kaydınızı yaptırın.Bir takımda en alt ligden başlayarak,karda kışta,yollarda,futbolcuların kaprisleriyle,taraftarının baskısı ve saçmalıklarıyla yönetin.Yıllarca uğraşmanız ve verdiğiniz emekle Beşiktaş'ın başına geçin.Dışardan sallayanlardan en az 50 kat daha iyi bilin ve onların yeni öğrendiği şeyleri siz 3.ye unutmuş olun.Ve o zaman tekrar dönün bakın,bunların hepsini düşünerek tekrar bir yorum yapın.

Olmaz değilmi ? 'Bu yaştan sonra nasıl yapayım yeaa,ne alaka yeaaa' demek,evinde klavye başında oturup yorum yapmak,sıcak stüdyoda elinde çay televizyonda ahkam kesmek kolay olan taraf değilmi ? Hadi buyrun TFF'in açtığı kursa burdan kayıt yaptırın bakalım siz neler yapacaksınız.Evet evet size diyorum çok konuşanlar..

20 Kasım 2010 Cumartesi

Beşiktaş-Konyaspor aklımda kaldığı kadarıyla (2-2)



Puan kaybına tahammülümüz olmayan maçlarda yine puan kaybettik.Artık bu sene lig Beşiktaş için geçmiş olsun avrupa kupalarını zorlarsak iyidir bu gidişle.Bu kadar olumsuzluktan sonra analiz etmeye çalışalım.

-Quaresma kaç haftadır güçsüz ve agresif görünüyordu bu gün tam alıştığımız gibi oynamaya başlamış Konyaspor'un altından girip üstünden çıkıyorduki kasaplar sayesinde sakatlanıp oyunu terketti.Umarım Gs maçında oynamasına engel bir durum olmaz.

-Schuster gibi bir adamın oyuncuya takmak,küsmek,silmek gibi mahalle adetlerine alet olmasını anlayamıyorum.Fatih Tekke'yi çok aradık bugün Schuster'e yakışmıyor.

-Holosko bu takımda misyonunu tamamlamıştır.Devre arasında Beşiktaş'ın içine ettiği için teşekkür etsinler biletinide ısmarlayalım gönderelim artık şunu.Holosko'yu artık Beşiktaş formasıyla görmeye dayanamıyorum.Sahada o kadar aciz o kadar etkisiz,bitik akıl alır gibi değil.

-Hilbert'in geldiği günden beri arkasında durdum sahada pek birşey göremesemde her zaman nedenini bilmediğim bir şekilde ona güven duydum ama olmuyor.Zaten sınırlı olan yabancı hakkımızı Hilbert'le doldurmamalıyız.İyi niyetli koşuyor,didiniyor,çalışıyor ama olmuyor..

-Erhan Güven sırf Türk olduğu ve bölgede adam olmadığı için Beşiktaş forması giyiyor ya budur beni asıl üzen.

-Tabata'ya bugün lafım yok takımı ileri taşımaya,birşeyler yapmaya çalıştı.Takımdaki pozitif adamlardan biriydi o yüzden böyle devam et Tabata.

-Ersnt yakında Beşiktaş'ı bırakıp arkasına bakmadan giderse kimse şaşırmasın.Adam bu takımın resmen hamalı hiç birşey yapmadan,sahada yürüyerek kendisinden kat kat fazla para alan adamlar varken bu adamı resmen sömürüyoruz.Beşiktaş'ın çocuğu Fabian Ernst !

-Nobre bugün santrafor oynuyor kaleye gönderdiği şut sayısı 3 yok.İleride anca yatanı kaldırmaya çalışsın.9 tane korner attık çık bitanesine kafa vur be adam insaf !

-Konyaspor'u ligden ihraç edip hepsini et ve balık kurumuna KASAP olarak almak lazım.Ligde her oynadıkları maçta istisnasız en az bir kişiyi sakatlıyorlar keza bu günde 2 kişiyi sakatladılar.

-İstanbul'a gelmişsin Beşiktaş'a kök söktürmüşsün zorlasan 3 puanada gideceksin ama adamlar onun peşinde değil yatıyorlar hala.Gökhan Tokgöz'ün yalandan yatmaları,savunmaya sözde verdiği pozisyonlarda bağırmaları hem yapılan fauller hem oyunu kirletmeye yönelik hareketlerinden dolayı Konyaspor'a tebrikler.

-Son söz olarak yaz aylarında oynanan zayıf avrupa maçlarından beri taraftarına rahat bir maç izletmeyip ekran başında ve tribünde sinir krizleri geçirten Beşiktaş'a sonsuz teşşekkürler..

19 Kasım 2010 Cuma

Rivaldo'ya açık mektup


Yetmedimi Rivaldo Başgan ?


38 yaşına gelmiş Rivaldo bu yaşta tekrardan futbola dönüp başkanı olduğu Mogi Mirim takımında oynamaya karar vermiş.Hani hep geyikleri döner ya mesela Gs'nin geyiği var şuan Hagi girip oynasa daha iyi oynar diye aynı o hesap olmuş gibi Rivaldo'nun durumuda.

Sevgili Rivaldo..

Avrupanın en büyük klüplerinde oynamışsın,paranı çuval çuval kazanmışsın,dünyaca şöhrete kavuşmuşsun e yeter artık daha ne eyalet liginde oynayan takımda devam ediyorsun ki ? Hemde başkanı olduğu klüpte devam ediyor.Futbolcuların arasında nasıl olacak peki ? Düşünelim kendin getirdiğin adamla aynı takımdasın soyunma odasında en ufak laf edemezler,sana pas atmayanı takımdanda gönderirsin artık,yada hoca seni oyundan almak istediğinde nasıl olacak Rivaldo ?

Sonuç olarak saçma bir iş yapmışsın Rivaldo'cum sende her klüp başkanı gibi otur koltuğunda,maçlara git locada izle,arada çıkıp demeç ver,klüp kötü gittiğinde hocayı gönder,sonra çık arma için savaşmayan adamları istemiyorum tarzı klasik söylemlerini yap divan kurulunda atıp tut falan bu gibi şeyler yap.Bu yaştan sonra sahaya inip bebelerin maskarası olma,yak puronu otur ne uğraşacaksın..


Düşünsene Yıldırım Demirören'i,Adnan Polatı,Aziz Yıldırım'ı onlarda senin yaptığın gibimi yapsınlar ? Düşünmesi bile kötü vallahi..

Günün fotoğrafı 19.11.2010



Euroleague'te Olimpija-Panathinaikos maçında Pana'lı Batiste yerde olan Olimpija'lı oyuncunun kafasına tekme atmasından sonra sadece teknik faulle paçayı kurtarmasına ve hiçbirşey olmamış gibi davranılmasına verilen tepkinin sonucu bu pankart.Yeni Euroleague arması harika olmuş yapanların ellerine sağlık..

18 Kasım 2010 Perşembe

Atkı Koleksiyonu #1 Quaresma


Bayramdan dolayı pek yazı yazma fırsatım olmadı.Açıkçası yazacak pek birşeyde bulamadığımdan bu günlük atkı ekleyelim ileriki günlerde yazmaya devam ederim.

Atkının elime geçme hikayeside dünyaca ünlü yıldızımız Guti'nin imza töreninden kalma bir atkı kendisi.Quaresma'nın imza törenine çok istediğim halde gidememiştim.Diğer yıldızımız Guti'nin imza töreninden çıkışta dışarıdaki tezgahlardan almıştım.Tezgahlara göre çok kaliteli bir atkı olmuş bizim eski store ürünlerinin 5 kat üstünde.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Atkı Meraklısı


Tribünde kullanılan eşyalara,maç biletlerine,atkılara,formalara meraklı biriyim.Sempati duyduğum takımların,yada sadece sırf güzel olduğu için bazı atkıları ve formaları almaya,saklamaya çalışırım.Ne zamandır aklımda vardı aslında böyle bir başlık bloga açıp bu tür şeylere meraklı insanlarla konuşmak,fikir alışverişinde bulunmak isterdim ve sonunda bu gün açtım.Özellikle futbol,basketbol takımları atkıları olarak ayırmadım gözüme güzel geleni almaya çalışıyorum böyle şeyler işte.Bilmiyorum düşündüğüm gibi olacakmı bu muhabbet yoksa ilgisiz mi kalınacak ama yinede başlıyorum ben bugünden.Arada sırada elime geçen atkı,forma(özellikle atkı) gibi materyalleri buraya koyacağım.


İlk eklediğim atkı bir basketbol atkısı olsun.Biraz hikayesinden bahsedeyim nasıl elime geçtiğiyle ilgili.Bu sene Efes'in Sinan Erdem'e gelmesiyle Efes'in bütün iç saha maçlarına gider oldum ve bu sene hiç kaçırmadım.Bu maçlardan birinde Euroleague'teki rakiplerimizden Valencia'lı taraftarlarda İstanbul'a gelmişlerdi.Maçtan önce onlarla kısa bir muhabbetten sonra atkılarımızı değiştik ve dostluk mesajları verdik :) Böyle alınmış atkılar daha çok hoşuma gidiyor.Neyse şimdilik bu kadar resminide paylaşalım bu postu bitirelim artık..







not:İlk kullandığım atkılara dolanmış abimizin resmini ultrasmovement.blogspot'tan aldım umarım bana kızmazlar.Gürkonas ve ultras'a selam olsun biraz emri vaki oldu ama kullandım resmi.

14 Kasım 2010 Pazar

Efes Pilsen-Galatasaray C.C. aklım kaldığı kadarıyla

Maç öncesi Efes Pilsen'in bilet fiyatlarını rakip takım için 45 tl ye çekmesi herkes gibi benide şaşırtmıştı ve bu bilet fiyatları yüzünden maça ilginin daha az olacağını düşünüyordum,fakat gördüğüm Galatasaray'lı sayısı beni şaşırttı.Özellikle pota arkasına oturan Gs taraftarı salonun diğer yerlerindede dağınık şekilde oturuyordu toplam sayıları 1000'i geçer diye düşünüyorum.Demekki bilet fiyatları bu kadar pahalı olmasa daha kalabalık olabilirdi bunu çıkarmamız pek yanlış olmaz.Maç boyunca neredeyse hiç susmadılar(son çeyrek hariç) ve takımlarına destek verdiler Gs kendini deplasmanda hissetmemiştir bundan eminim.Daha fazla uzatmadan maça geçelim..


İlk çeyrek karşılıklı sayılarla başladı oyun içinde iki taraftanda fazla sivrilen oyuncu yoktu açıkçası.Efes'te Kerem'in sakatlığı ve Vujcic'in yokluğu ciddi sorunlar yarattı.Tunçeri'nin yokluğunda sezon boyunca pek şans tanınmayan Ender ilk 5 başladı,Wisniewski'ye göre çok daha iyi bir oyun koydu ortaya fakat maçı baştan sona tek başına götüremedi ve Wisniewski'yle rotasyonlu oynarak götürdüler.Ender bugünkü performansıyla ben buradayım dedi resmen.(Çok iyi değildi Wisniewski'ye kıyasla iyiydi)Takım Tunçeri'nin yokluğunda ciddi sıkıntılar yaşıyor trasfer şart o bölgeye.Vujcic'in yokluğu ise takımda zaten olmayan pota altı organizasyonlarını iyice bitirdi ve Efes zaman zaman zorlama atışlara gitti.

2.ve 3. çeyreklerde maç bir türlü kopmadı Efes zorlama hücumlarla,bireysel yeteneklere dayalı sayı bulmaya devam ederken,Gs Ermal'ın pota altındaki önderliğiyle takım halinde hücum etti ve maç sürekli dengede kaldı.

Son çeyrek Gs'nin üstünlüğüyle geçiyordu fark 5-6 larda gezmesine rağmen takımda kıpırtı göremediğim için maçın gittiğine karar vermiştim ve umutsuzca izliyordum açıkçası fakat Sinan Güler'in(hastasıyız) ekstra üçlükleri ve ribaundları ile yine bireysel yetenekle 78-73 kazanmayı başardık.

Ders gibi bir maç oldu alternatifleri olduğu halde alternatifleri kendilerinin yarısını bile etmeyen adamlarla anca bu kadar oldu.Tunçeri'nin yanına bir adam birde pota altına sağlam bir pivot şart.Ligde kör topal belki bu kadroyla devam edilebilir ama Euroleague deyince hiç sanmıyorum..


+Fotoğraflar efesbasket.org'tan..

12 Kasım 2010 Cuma

Efes Pilsen-Galatasaray C.C. maçına bilet veriyoruz



14.11.2010 tarihinde,saat 13:00:00 ' da oynanacak olan Efes Pilsen-Galatasaray C.C. maçına sorduğumuz soruya doğru cevap veren 2 kişi Efes Pilsen tribününden çift kişilik bilet kazanacak.Cumartesi günü saat 24.00'a kadar gelen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.Bileti kazanmanız halinde size ulaşmak adına, yorumla beraber mail adresi de bırakırsanız, iletişimimiz daha rahat olacaktır. Sorumuz aşşağıda herkese bol şans..


-Efes Pilsen'in yıldız oyuncularından Sinan Güler'in kendisi gibi basketbolcu olan babası ve abisinin adı nedir ?


Not:Biletler konusundan yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..

11 Kasım 2010 Perşembe

Gaziantep B.B. -Beşiktaş aklımda kaldığı kadarıyla



Beşiktaş olarak kimseden çekmediğimiz kadar belediye takımlarından çekiyoruz sanırım.Lig deki belalımız İBB'den sonra şimdide Gaziantep B.B. diye çıktı başımıza.Takımın üstünde ki karabulutları bir türlü dağıtamadık.Anlamadığım bir tutukluk,bikkinlik,umursamazlık hakim olmuş durumda.İşin kötüsü durum ortadayken,takımın kötü oyunu son haftalara yayıldığı halde bir türlü müdahale edil(e)memiş olması.

Takım olma olgusundan çok uzakta bir oyuncu topluluğu var sahada.Kim gelse kim denense,hangi oyun tarzına geçilse tutmuyor bir türlü.Schuster'e yükleniyorlar rotasyondu,kamp yaptırmıyordu falan dı filan dı bunlar hep bahane.Milyon dolarları alan futbolcular halısaha takımından farksızken sorun olmuyor.

Sezon başından beri 27 farklı oyuncu kullandı ve rotasyona gidiyor sürekli diye eleştiriler kesilmiyor.Daha önce yan yana oynamayan oyuncular deneyince sorun oluyor bunu hiç bir zaman anlamadım.Haftanın en az 3-4 günü bu adamlar beraberler.Yedikleri,içtikleri ayrı gitmiyor üstüne üstlük sürekli idmanlarda da beraberler.Hayatında ilk kez karşılaştığın bir adamla bile maç yaparken 5-10 dk sonra uyum sağlayabilirsin,üstüne üstlük bu adamlar profesyonleller o yüzden bu tür bahanelerin arkasına saklanmamak lazım.

Schuster'in ne kadar suçu olursa olsun(suçu olduğu tartışılır) sahadaki adamlar oynadıkları takımın adını taşımaktan aciz oyuncular gibiydiler.Yılda milyon euro ları cebe indirip,Ferrari'den aşşağısına binmeyip,İstanbul'da o bar senin bu bar benim deyip hatunlarla takılırken hiç sorun olmuyor ama ? Ayrıca sahadaki takıma baktığımızda kim bu takım rotasyonlu takım diyebilirki ? Kariyer,isim,para hepsi bahane oynamaktan aciz,kendinden bıkmış oyuncular bütününe karşı oynamaya çalışan bir takımın zaferidir bu maç.
Teknik analiz yapmaya çalışmayacağım bu maç çünkü teknik analizlik bir durum yok ortada.Bu takımda Schuster ne kadar suçluysa futbolcular ondan 2 kat suçludur.Kendinden kat kat zayıf bir takıma ne kadar kötü gününde olursan ol Beşiktaş'ta oynuyorsan kaybetme yada en azından bu şekilde oynama hakkın yok.Şanssız günündesindir süper oynarsın,rakibi dağıtırsın ama bir türlü top kaleye girmez bunu anlarım ama yürümeye hali yok bunların.Ligde durum kötüleşti,avrupa da maçlar iyi dönemlerimize geldiğinden onlarıda kolayladık sayılır,kupada da banko 3 puan olarak gördüğüm 2 maçtan birinde mağlup olduk.

Takımın derhal kendine gelmesi lazım.Yılda o kadar parayı cebe indirmeyi bilen oyunculara,yönetiminde parayı verdiği gibi ceza sisteminide getirmesi bundan sonra şart.Takım ne kadar hızlı çöktüyse 2 kat hızla düzelmeli yoksa önümüzdeki günler pek umut vaad etmiyor.