25 Haziran 2012 Pazartesi

Andrea Pirlo



 Pirlo'nun İtalya'sı yarı finalde.33 yaşında yeniden doğmak bu olsa gerek.

22 Haziran 2012 Cuma

Deron Rakı Masasında


 Deron Reis'in İstanbul günlerinden.Sahada olduğu kadar 'sofra'da da büyüklüğünü göstermiş.

21 Haziran 2012 Perşembe

İrlanda !






 Severim İrlandalı'ları.İlginç renkli millettirler.Sırf İrish Pub ve Guinness için bile sevilebilirler.Euro 2012'ye sahada olmasada, saha dışında ve tribünlerde fazlasıyla renk kattılar.

19 Haziran 2012 Salı

Denyo


 Büyük turnuvalarda bu ve benzeri bi çok denyo çıkıyor tribünlerde.Kamerada bir an için olsun görünmek,etraftakilerin ilgisini çekmek için türlü türlü maymunluğu yapıyorlar.Stada maç izlemek içinmi yoksa maymunluk yapıp ilgi çekmek içinmi geldikleri belli değil.

 Bu dayı da onlardan biri.Stada geldiği şekil malum.Neyse ki Hollanda elendi de bir denyo azalmış oldu.

15 Haziran 2012 Cuma

F.ck Euro 2012 #2






 Biz güzel oyun severler olarak güzel bir yaz geçirip turnuvayı seviyoruz fakat turnuvayı istemeyenler de mevcut.Turnuva Ukrayna ve Polonya'da yoğun gösterilere maruz kalıyor.

13 Haziran 2012 Çarşamba

Turuncu !








 Hollanda taraftarları Euro 2012 'de fazlasıyla turnuva havasına girmişler.Amsterdam sokakları turuncuya boyanmış.Arkadan gelen destek büyük olsa da Hollanda bu akşam aldığı Almanya yenilgisiyle tur şansını mucizelere bıraktı.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Final Serisi-A.Efes ve Beşiktaş M.G. Üzerine



 
Basketbolda güzel bir seneyi geride bırakmak üzereyiz.Bir takımımız Eurochalange kupasını kucaklarken, 3 takımımız Euroleauge’de top16  gördüler ki, bunların içinde euroleague çaylağı Galatasaray M.P ye de var.Ayrıca Nba’de patlak veren lökavt nedeniyle ülkemizde dünya yıldızlarını ağırladığımız bir yıl oldu bu yıl.Türkiye için iyi bir reklam olduğunu düşünüyorum.
Fakat bana sorarsanız,hepsinden daha önemlisi TBL deki amansız mücadeleydi bu sene için. Kaliteli takım sayısı gerçekten çok çok fazlaydı.Play off lar başladığında tam 5 tane güçlü şampiyonluk adayı takım vardı.Değil Türkiye,hiçbir Avrupa ligine kolay kolay nasib olmayacak bir hadiseydi bu.
       Nitekim final serisine geldiğimizde şablonda Beşiktaş Milangaz ve Anadolu Efes’in isimlerini gördük.Beşiktaş bu sene, büyük maddi olanaksızlıklarına rağmen iyi bir kadro kurarak 2 kupa aldılar ve şu an lig şampiyonluğuna da çok yakınlar(bu yazıyı yazarken seri 3-1). Bana sorarsanız değil %90, kapasitelerinin %100 ünü kullandılar.


Birde bakalım Anadolu Efes cephesine;Normal şartlarda, bir takım için top16 oynadı ve TBL gibi çetin bir ligde finale yükseldi denince, kulakta hoş bir tını bırakıyor olabilir, fakat bahsettiğimiz takım Anadolu Efes olunca, durumun hiç de böyle olmadığını görmek zor olmuyor.Anadolu Efes, her yıl olduğu gibi yine takıma büyük takviyeler yaptı yılın başında, lökavttan da yararlanarak Vujacic ve Ersan’ı kadrolarına kattılar.Basketbol için çok fahiş bir fiyat sayılabilecek bir rakamla Barac’ı –büyük beklentilerle- takıma kattılar. Bana sorarsanız, önceki senelere göre yaptıkları tek farklı/olumsuz hamle Ufuk Sarıca’yı coach koltuğunda oturtmaktı. Fakat bu güçlü kadroya rağmen Euroleague’de istedikleri sonuçları bir türlü alamadılar.Lökavtın bitip Ersan’ın da dönmesiyle ligde de tökezlemeye başladılar. Ne Barac, ne Vujacic isteneni verebiliyordu.Vujacic takıma yön veren ‘2 numara’ nın çok ötesinde bir görev adamı edasıyla oynuyordu,hoş, kariyerinde alışkın olmadığı bir şey bekleniyordu zaten ondan. Üstüne üstlük, takımdaki diğer oyuncularda iyiye gitmedikleri gibi, her geçen gün daha kötü bir grafik çizdiler.Tbl de final oynamak kesinlikle Anadolu Efes gibi köklü, Türk basketbolunun lokomatifi bir takım için yetinilecek bir şey değil.


Peki Anadolu Efes’in bu uzun yıllardır süregelen kötü gidişinin nedeni ne? Hak ettiği başarıları yakalayamadığı gibi, üstüne üstün ellerindeki genç yetenekleri de heba ettiklerini düşünmekteyim. Büyük bir yıldız olması beklenen Cenk Akyol iyi bir rotasyon oyuncusu bile değil bugün. Hala genç yetenek olarak gördüğümüz Sinan Güler 30 yaşına geldi bile ve hala Beşiktaş’ta oynadığı basketboldan bir seviye ilerde değil.Kerem Tunçeri sıkılmış görünüyor;orta yapar gibi içeri top çıkarmaktan başka yaptığı hiçbir iş yok kaptanın,tabi bunu söylerken Kerem gibi kaliteli bir oyuncunun bu seviyede oynamasından yakınıyorum, yoksa yine Türkiye’nin daha iyi bir guardı yok hali hazırda.Geçen sene, çoğu maçta oyuna dahi girmeyen Ersin Dağlı’nın bu sene Beşiktaş’ta yaptığı işleri görünce gözlerim fal taşı gibi oluyor.  Tabi ki bu durum birçok nedene bağlanabilir fakat bence en önemli konu altyapıda görülen bozulma. Büyük başarılar kazanan Efes takımlarına baktığınız zaman hep altyapı ağırlıklı kadronun üstüne serpilen birkaç yetenekli oyuncuyla işin götürüldüğünü göreceksiniz. Birbirini erkenden tanımış, birbirine uyumlu ve içten samimi oynayan oyuncular yok artık malesef. Sanki takım yöneticileri de eskisi kadar yürekten değilmiş, altyapıdan oyuncu yetiştirmekten daha kolay olan yolu izleyip, iyi yabancılar alarak reklam yapmak, daha cazip geliyor onlara gibi bir izlenim edindim. Efes yıllarca fabrika takımı değil, basketbolumuzun ışığı oldu ama son zamanlarda üzülerek bu kanının değişmeye başladığını gözlemlemekteyim. 


Birazda Beşiktaş Milangaz hakkında konuşarak yazımı bitirmek istiyorum.Seneye Euroleague ye direk katılma hakkı kazanan Beşiktaş eğer başarılı olmak istiyorsa kesinlikle kadrosunun iskeletini korumalı ve pota altına ve guard pozisyonuna takviyeler yapmalı.Ayrıca daha iyi bir yerli rotasyonu da şart.Beşiktaş, finale gelene kadar 2 Euroleague takımını eledi, şimdi 3. yü elemek üzere. Fakat bu onları yanıltmamalı.Şu ana kadar iyi seriler çıkarıyorlar ama oynadıkları 3 Euroleague takımı da hücumsal anlamda çok sıkıntılıydılar. Beşiktaş’ın hücum gücü yüksek olabilir ama, onlara aynı şekilde karşılık verecek bir ekiple henüz mücadele etmediler. Ne Galatasaray, ne Fenerbahçe nede Anadolu Efes, iyi birer 2 numara ya sahipler. Fakat unutmayalım, tüm Euroleague takımları iyi birer 2 numaraya sahip olacaklar ve Beşiktaş’ın bu oyuncuları savunmasının çok güç olduğunu gözlemledim. Anadolu Efes serisinin 3. maçında, Sahsa biraz bu görevi sırtladı ve 17 dakikada 10 defa faul çizgisine geldi.Ayrıca Sasha’ya konsantre olmak zorunda kaldıkları için hem diğer oyunculardan kolay basketler yediler hemde hücum ritimleri bozuldu. Zaten bu durumun Beşiktaşın oyununu bozduğunu ve maçı da bu şekilde kaybettiğini hepimiz biliyoruz. Umarım seneye, daha güçlü sponsorlarla, daha iyi bütçelerle ülkemizi temsil etme şansı bulurlar ve başarı sağlarlar.


Yazar:Fatih Gökpınar  


Ne zamandır blogda ben kendi kendime yazıp çiziyordum.Arada bloga yeni bakış açıları,yeni tarzlar katmakta yarar var.Bu yazıda onlardan biri.Sevgili dostum Fatih'e beni kırmayarak yazdığı yazıdan dolayı teşekkürü borç bilirim.Onun yazılarını buralarda daha sık görmek dileğiyle.. 

5 Haziran 2012 Salı

2 Haziran 2012 Cumartesi

Lazio-Roma



 Lazio-Roma derbisine özel olarak tahsis edilen otobüs ve derbi öncesi taraftarlar.Stada kadar yolları inlete inlete devam.