26 Ekim 2011 Çarşamba

WTA İstanbul 1.Gün



Büyük heyecan ve merakla biletlerimi kapıp gittiğim turnuvanın ilk gününden izlenimlerimi ve bazı gördüğüm şeyleri paylaşmak istiyorum.Futbolda yada basketbolda yaptığım gibi Teniste maçları yorumlayacak kadar bilgi birikimine yada tecrübesine sahip olmadığım için organizasyonla ilgili yazacağım.

Herşeyden önce belirtmem gereken birşey varsa oda seyircidir.Bu kadar seyirciyi herkes gibi bende beklemiyordum.İstanbul'da hafta içi geç saatlere kadar sürecek olan bir organizasyonda 10.000 den fazla bir seyirciyi görmek beni çok şaşırttı.

İlk maçın başlama saatine 15 dk kala salonun önünde oldum.Kapıdaki seyirci kuyruğu Sinan Erdem'in önündeki boşluğu doldurmuş hatta neredeyse yola kadar gelmişti.Bu sıra yarım saate bitmez diye düşünürken güvenlik görevlilerinin işlerini çabuk yapmaları sayesinde ilk maç başlamadan 7-8 dk kadar sıra bekleyip içeri girdim.Efes maçlarından aşina olduğum salonun oturma planına bu organizasyonda alışamadım ve yardım almak zorunda kaldım.Çünkü bazı geçişlerdeki demirler kaldırılmış bazılarına ise demirler konmuş.Salona çıkan merdivenlere çekilen siyah perdeler ise olaya ayrı bir gizem katmış diyebilirim.

Buraya ilk kez gelen biri daha önce burada basketbol oynandığını kesinlikle söyleyemez.Salon evrim geçirmiş ve tenis kortuna dönüşmüş.Saha kenarlarında İstanbul yazısını görmek insana nedeni bilinmez bir gurur yaşatıyor.

Yerimizi bulup oturduktan sonra ilk maçın set arasında arkamızdaki Rus ailenin ikazıyla yerimizin aslında orası olmadığı onların yerinde oturduğumuz aslında bir arka sırada olmamız gerektiğini söyledi.Nispeten boş olan pota arkasına tekabül eden tribünlerde bu aileyle yer değiştirdik.Fakat gariplikler bundan sonra başladı yer değiştirdikten sonra biraz oturup sonrada kalkıp giden bu aile birdaha geri dönmedi.Boş olan arka tribünlerde yer değiştirtip birdaha da geri dönmeyen bu aileye anlam veremedik.

Yukarıda yazdıklarımdan çok acayip bir olaya daha tanık oldum.Okurlardan da ricam benim anlam veremediğim bu olaya bir anlam verirlerse yorum kısmında paylaşmalarını rica ediyorum.Sıra beklerken yada salon içinde gördüğüm birbirinden bağımsız en az 30 kişi maça tenis çantaları ve raketleriyle gelmişlerdi.Giyinişlerinden,ekipmanlarından tenis oynadıklarını düşündüğüm bu insanların tenis organizasyonu izlemeye gelirken neden bütün ekipmanlarını yanında getirdiklerine akıl erdiremedim.Şov ve hava atma konusunda dünya birincisi olduğumuz kesin.

İlk günde 3 maç oynanacak ve salondaki çoğu kişiye göre assolist Sharapova en son çıkacaktı.İlk maçta Petra Kvitova, Zera Zvonareva'yı 1.30 saat gibi bir sürede yenip ilk maçı kazandı.

İkinci maçta adı anons edildiğinde salonun daha çok reaksiyon verdiği Carolin Wozniacki rakibini 2.30 saatten daha fazla süren bir maç sonunda yendi yenmesine ama salonda herkes bitsin artık demeye başladı.Maç başında iki tenisçi arasında bölünmüş salon maç sonuna doğru kim kazanırsa kazansın bitsin artık düşüncesine kendini bıraktı.

İlk iki maçın ardından beklenen isim Sharapova korta çıktı.Sharapo'nın maçı kazanıp kazanamayacağından,çok acaba ne kadar bağırıyor?Dedikleri kadar sesi çok çıkıyormu soruları etrafta dolaşıyordu.Merak edenler varsa benim fikrime göre sesi abartıldığı kadar çok çıkmıyor.Kapalı bir alan olmasına rağmen ses gayet sınırlar dahilinde bir ses ve insanı kesinlikle rahatsız eden bir tonda değil.Fakat Sharapova yaklaşık 4.30 saattir kendisini bekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattı.Kortta vasat bir oyun ortaya koyup ilk maçta boynu bükük ayrılan Sharapova'yı seyirci maç sonunda yinede ayakta alkışladı.


Son olarak beklentilerimin aksine ilk gün itibariyle çok çok çok güzel bir organizasyon düzenliyoruz.Turnuvanın son gününe kadar bu ilgi ve dikkat devam ederse süper bir organizasyon düzenleyip alnımızın akıyla bu işin altından kalkmış oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder