30 Kasım 2010 Salı
Günün fotoğrafı 30.11.2010
Yılmaz Hoca ve kol
Günün fotoğrafı ligimizin en renkli simalarından Yılmaz Vural'dan geliyor.Kah golü kaçıran oyuncusuna tekme atması,kah gol sevincini yardımcı antrenörün üstüne atlayarak yaşaması,kah kızdığı oyuncunun arkasından ayakkabısını atması,yaptığı açıklamaları,tribünlerle olan ilişkileriyle seviyoruz seni hocam.
Ve hocamıza çarşıdan geliyor:
-Yılmaz Vural takla atsanaaaa atsanaaaa
29 Kasım 2010 Pazartesi
Efes'te İşler Tatlıya Bağlandı
Union Olimpija maçında Efes Pilsen'in tek ve kemik taraftar grubu Efesliler'in verdiği tepkiye yönelik olumlu sonuçlar geldi.Oyuncularımız maçta davullarımızdan rahatsız olmuşlardı ve grup olarak başka bir tribüne geçip,pankartları ters asmıştık.
Klübümüzde,grubumuzdan yöneticilerle bugün yaptığı toplantıda bazı sonuçlara varılmış.
Sonuçlar şöyle;
-Lig maçlarında önceki yerimiz olan bench arkasında oturmaya ve takımımıza destek vermeye ordan devam edeceğiz.
-Euroleague maçlarında ise protesto esnasında geçtiğimiz,oyuncularımızın soyunma odasına giderken altından geçtiği tribünde olacağız.Avrupa maçlarında grubumuz dışında bu tribüne giriş yapan olmayacak.Böylece maçlarda ayaktayken laf edenler ve karışıklıktan kurtulmuş olacağız.
-Klüple aramızı düzeltmemiz üzerine,oyuncularlada pazar günü oynanacak olan Telekom maçında arayı düzelteceğiz.Bulunduğumuz tribüne gelip alkışlama ve bazı jestlerden sonrada onlarlada barışmış olacağız.
Klübün tek taraftar topluluğuna yaptığı yanlışı anlaması ve karşılıklı isteklerin yerine geldiği için sorun halledilmiş durumda.Desteğimizi çektiğimiz klübe küstüğümüz haberleri kesinlikle gerçek dışıdır.Şuan için grup olarak pazar günkü Telekom maçında takımımıza tam destek olmak için sabırsızlanıyoruz.
Galatasaray-Beşiktaş aklımda kaldığı kadarıyla (1-2)
Maçtan önce açık söylemek gerekirse umutsuzlar kervanındaydım bende.Sakat oyuncularımız,son maçlarda ki ritim bozukluğumuz,maçın deplasmanda olması gibi farklı etkenlerden dolayı maçı Galatasaray'ın alacağını düşünüyordum.Fakat öyle olmadı.
Maçtan öncede yazdığım yazıda Galatasaray'ı şanslı gördüğümü maçı alırsakta ekstra bir olaydan sonra alabileceğimizi yazmıştım nitekim öylede oldu.Hiç hesapta yokken Holosko'nun topu alıp penaltı yaptırması ve tamamen değişen bir maç..
-Guti takımımızın oyun içindeki kaptanı durumuna gelmiş.Herkes ona güveniyor,düşünmeden topu ayağına bırakabiliyor.Oda bu güveni sarsmıyor ve takımı istediği yönlendirebiliyor.Takıma uyum sağlamış olmasını görmek büyük mutluluk kaynağı.
-Hayatı boyunca İspanya dışında oynamamış,başka klübe gitmemiş Guti'nin performansı,Beşiktaş alt yapısından yetişmiş yurt dışına gidip tekrar geri dönüp 'uyum sıkıntısı var' denilen Nihat'a kapak olsun.Doğduğu topraklarda ve yetiştiği klüpte uyum sıkıntısı çekmek ayrı bir başarı.
-Nobre'nin 55'ten sonraki performansı gösterdiki Beşiktaş Nobre'nin faydalı olacağı oyun stilini oynamıyor.Nobre'den orta sahadan alıp adam eksiltmesini,pas dağıtmasını,sırtını dayamasını bekliyoruz ama bu adama kafa topu atacaksın,karambol yaratacaksın becerisi ve kabiliyeti o yönde.Attığı 2 goldede bunu gösterdi.
-Maç kazanılmasaydı Schuster'in Fatih Tekke tercihi ile ilgili gazetelere bakmak istemezdim.
-Bilmiyorum okuyanlar bana katılırmı ama Aurelio'yu çok bitik buluyorum.Gelişinede sevinmemiştim ama eski Aurelio olaraksa faydalı olur demiştim.Maçta bakıyorumda bazen 3-4 metre ötesine pas atmakta zorlandı,yanlış tercihler yaptı.
-Ersan Adem Gülüm yavaş yavaş uyum sağlıyor.Dün kötü bir oyun sergilemedi fakat yaptığı bazı hatalar golle sonuçlansa böyle geçiştirmek pek mümkün olmazdı.
-Tabata birşeyler yapmaya çalıştı fakat olmadı.Nobre'yle,Holosko'yla ne zaman 2'li oyun denese beklediği pasları alamadı.Pozitif ve birşeyler yapmaya çalıştı istediklerini yapamadı.Tabata'yı ya biz anlamıyoruz yada o bize kendini anlatamıyor.
-'Gücüne güç katmaya geldik' marşımızı değiştirip bize karşı küfürlü marşa çeviren bazılarına marşı aynen iade ediyorum.Kan almayı gördük hep beraber.
-Ali Samiyen Stadyumuna Beşiktaş olarak güzel bir veda oldu.Yönetimin başına yıkabilirsiniz artık.
-Üst üste gelen puan kayıpları Rijkaard'ın ahının tuttuğunumu gösteriyor ne ?
Son olarak çok zor bir maçı bize en yarayan şekilde bitirmeyi bildik.Umudumuzu koruyarak daha fazla arttırdık.Şimdi tekrar Beşiktaş'ın şampiyonlukta adı geçmesi için Bursa'ya karşı alınacak 3 puanı bekliyoruz
28 Kasım 2010 Pazar
Galatasaray-Beşiktaş - Skor Yazarlarına Müjde !
Ali Samiyen'e veda derbisi bu akşam saat 19.00'da başlayacak.Hem Galatasaray hem Beşiktaş için en kritik maç öncesi birşeyler yazmaya çalışacağım.Şuan itibariyle derbiye 4 saate yakın bir süre var.
Önce ev sahibi Galatasaray'la başlayalım.İyisiyle,kötüsüyle anıları olduğu,her maç takımlarını desteklemek için gittikleri stadlarında izleyecekleri son derbi maçı olacak.Teknik direktör değişikliğinden sonra,kimsenin şişirdiği beklediği ultra futbola geçememeleri,beklenen iyi sonuçların Hagi'ylede gelmemesi onlar için bi soru işareti şuanda.Arda'nın geçmiş haftalardaki sakatlığı Beşiktaş maçına yetişecek diye taraftarın susturulmaya çalışılmasıda başka bir etken aslında,Arda maçta oynamayacak.Baros'un sakatlığının geçtiği söyleniyor fakat ben maçta çok fazla süre alacağını düşünmüyorum.
Beşiktaş'ta sakatlardan dolayı dertliyiz.Quaresma,Bobo,Rüştü,Ekrem,Onur,Nihat,Ferrari sakatlarımız.Takım Taksim İlkyardım hastanesine dönmüş durumda.Bu zor ve sıkıntılı durumu kimsenin anlayamadığı şekilde Schuster daha fazla zorlaştırıyor aslında.Tekke'yi yine kadroya almaması herkesi şaşırttı.Aralarında tam olarak ne olup bittiğini kimse çözebilmiş değil.Schuster,Tekke için daha hazır değil diyor ulan Nobre,Holosko ve diğerleri hazırda ne oluyor ortada ne var ? diyesi geliyor insanın.
Skor veya kimin kazanacağını söylemek şuan için çok zor.Sezon başındaki oyunumuz ve oyuncu sakatlıkları bu denli olmasaydı,Kadıköy'e giderken ki gibi galibiyete gidiyoruz derdim ama bu maç farklı.Ne Galatasaray'lı ne Beşiktaş'lı bu maçta kesin alacağız diyebildiğini sanmıyorum.En azından sağlıklı düşünebilen,takım sevgisini düşünmenin arkasında bırakabilen bir insan kesin yargıya varamaz.
İki takımında durumu ortada.Beraberlik her ikisinede yaramayan bir sonuç.Galatasaray'ın bize göre çok daha fazla puana ihtiyacı var.Hem kendi sahalarında olmaları,hem daha az puana sahip olmaları,hemde Hagi enjeksiyonunun şuan için tutmaması.
Öbür yandan medyanın sürekli hakkında haber yazdığı Schuster'in Beşiktaş'ı var.Taraftarın geneli teknik direktörümüzün arkasında durmaya devam ediyor.Bu maçtan çıkarılamayacak 3 puan sonrası medyanında şişirmesiyle bazılarının sesi daha gür çıkmaya başlayacağına eminim.Geçmiş maçlarda başlayan,Konyaspor'la zirveye çıkan bazı futbolculara eleştiri bu maçta kelle istemeye yada göklere çıkarmaya gidebilir.
İllaki kim kazanır diye birşey söylemek gerekirse Beşiktaş'lı olmama rağmen Galatasaray'ı galibiyete daha yakın görüyorum.Sebebi Hagi,kendi evinde olması,uzun süredir orada kazanamamız,şiddetli puan ihtiyacı,alınacak mağlubiyet sonrası yaşananların hiç hoş olmayacağı.
Maç için iki taraf hakkındada aslında kesin ve net birşey yazmadım,yazamadım.Sadece paylaşmak istedim.Ama şunu net olarak söyleyebilirim ki skor yazarlarının şuan ağzının suyu akıyor.Maçın sonucu ne olursa olsun kazanan skor yazarları olacak.Hatta eminim ki şuan yarına yazılacak olan yazıların şablonu bile hazırdır.Suni gündem iki camia içinde yaratılmaya çok müsait.Maçın sonucu kadar en az yarın yazılacak saçmalıklarıda merak ediyorum..
26 Kasım 2010 Cuma
Davuldan Değil Boş Tribünden Rahatsız Olun
Dün akşam spor dünyasında benim daha önce görmediğim ve duymadığım bir olay yaşandı.Dün akşam SinanErdem Spor Salonu'nda oynanan Efes Pilsen-Union Olimpija maçına her zaman olduğu gibi benimde dahil olduğum grubum Efesliler ile birlikte gittim.Salona girdik gayet güzel formalarımızı giydik,atkılarımızı taktık,binbir uğraş hazırlanan pankartlarımızı astık maçı beklemeye başladık.
Daha önce Cska Moskova maçında kullandığımız ve bu sezon taraftardan takımın en iyi verimi almasını sağlayan davullarımızı bu maçtada yerlerinde hava atışıyla beraber çalmaya başladık.İşler gayet güzel gidiyordu takımı destekliyor,sesimizi daha ilk dakikalardan duyurmaya başlıyorduk.Sonrasında kimsenin anlam veremediği 'bazı oyuncular davullardan rahatsız oldu,o yüzden çalmayın' dendi ve apar topar davullar toplandı.Ne olduğuna o anda kimsenin anlam verebildiğini sanmıyorum.
Tribünün emekçilerinden Fahir abinin son euroleague maçında bunu yaşaması,ertesi gün okul olmasına rağmen maça geln grubumuzda bulunan öğrencilere,kendi cebinden parasını verip pankart yapan,deplasmana giden herkese çok büyük şok ve üzüntü yaşattı.
İşin anlaşılmayan tarafı şu aslında bizim oturduğumuz yer her maçta bench arkasıdır ve geçen maçta davullarla destek olmuştuk maçtan sonra oyuncuların alkışları ve teşekkürleriyle sevinmiştik.Fakat bu maç bu yaşandı işin garibi davullar Efes tarafından veriliyor,sonrasındada apar topar toplanıyor.
Yaşadığımız olay üstünede bulunduğumuz bench arkası tribünü tepki gösterip terk edip başka bir tribüne geçtik,astığımız pankartları söktük,formaları çıkarttık,maçın geri kalanındada sesimizi çıkartmadık.
Efesliler grubu Türkiye'deki nadir taraftar gruplarından biridir ve kesinlikle bu yaşadığı olayı hakedecek bir durumda bulunmamıştır.Maçlara nasıl girdiğini bilmediğimiz ne idiğü belirsiz kişiler yaptıkları çirkinlik ve insanlıktan çıkmalarına rağmen hiç kimse gelip birşey demiyor.Cska maçında yaşanları o gün salonda olanlar görmüştür.Efes Kızları'na pota arkasındaki tipler tarafından her türlü sarkma,laf atma,el hareketlerinde bulunmalara rağmen birşey yapılmamıştı.
Son olarak bu hareket Efesliler grubunu üzdü ve fazlasıyla şevkini kırdı.Maçlara adam toplamak için okullardan otobüs kaldırtan,alakası olmayan adamları maça getirten,takımımız serbest atış kullanırken bile 'oooooo' çekip boru öttüren kişilerle sorunu olmayan Efes Pilsen yönetimini tebrik ediyorum.
Not:
Fotoğraf grubumuz üyelerinden Serdar Ocaksönmez tarafından çekilmiştir.
Başlıkta yine grubumuz üyelerinden agopist'ten geliyor iki arkadaşımıda selam olsun..
25 Kasım 2010 Perşembe
Avrupa Kastı
Bursaspor'la anlaşamayan ve arası pek iyi olmayan iki takımı desteklesemde(Beşiktaş,Karşıyaka) Bursa'nın dün akşam aldığı mağlubiyete gerçekten üzüldüm.Bursaspor kupaya ilk kez katılsada grupta şuan içinde bulunduğu durum olmamalıydı.
Alınan mağlubiyetten sonrada Ertuğrul Sağlam bütün suçun kendinde olduğunu ve bunu telafi edeceğini söylemiş.Bence yanlış yapmış.Bu işte ve alınan bu sonuçlarda tek sorumlu futbolculardır.
Şöyleki;olayları abartmakta nam salmış medyamız,Bursa'nın şampiyonluğunu öyle bir abarttı ki (abartılacak bir olay fakat abartının abartısı oldu) Bursa'lılarda kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannettiler.Zaten Türkiye liginde kaliteli Türk futbolcu bulma zorluğu çeken takımlarla adı geçen Volkan,Sercan,Ozan gibi oyuncuların değerleri akıl almayacak seviyelere yükseldi.Böylece kendilerini olduklarından büyük ve yolun başında olmalarına rağmen birşey zannettiler.
Bu grupta Volkan'ı biraz ayrı tutabiliriz fakat Ozan ve Sercan'ı anlamak mümkün değil Real düzeyinde görüyorlar kendilerini.Sercan'ın sürekli olarak Man Utd lafını ağzına almasından da anlayabiliriz,dur kardeşim Bursaspor'da daha yeni yeni olmaya başladın ne Man Utd si diyen çıkmıyor ama ona.
Neyse fazla uzatmayalım.Dün akşam ki yenilginin tek sorumlusu kendini bayağı santrafor zanneden Sercan Yıldırım'ın suçudur.Valencia gibi bir takıma karşı bulunan o net fırsatlardan yararlanamayınca durum buralara geldi.Buda umarım bazılarını kendine getirir..
24 Kasım 2010 Çarşamba
Efes Pilsen-Union Olimpija maçına bilet veriyoruz !
25.11.2010 tarihinde saat 20:15'te oynanacak olan Efes Pilsen - Union Olimpija maçına blog üyelerimizden sorduğumuz soruya doğru cevap veren 2kişi bilet kazanacak.Kurallar ise şöyle:
-Blogumuzun izleyicisi olmak başlıca kural.Eğer izleyici değilseniz izleyici olmanız gerekmekte.Bilet etkinliğimiz izleyicilerimiz için geçerlidir.
-Ad,Soyad ve e-mail adresi ulaşım için mutlaka yazılmalıdır.
-Yazılan cevapların sırası önemli değildir,verilen cevaplar arasından 2 talihlimiz seçilecek.
-Bu akşam saat 22.00'a kadar verilen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.
Sorumuz kolay ve yine Sinan Güler'den geliyor:
Efes Pilsen'in yıldız oyuncusu Sinan Güler'in Efes Pilsen'den önce oynadığı klübün adı nedir ?
*Biletler konusunda yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..
23 Kasım 2010 Salı
Schuster'e sallayanlara açık mektup !
Beşiktaş'ın üst üste kaybettiği puanlarla birlikte teknik direktörümüz Bernd Schuster'de bazı kesimler tarafından tartışılmaya başlandı.Özellikle spor yazarı olarak geçinen ve tarafsız haber,yorum yaptığını zanneden kişiler karalama çalışmasından ve kendilerini komik duruma düşürmekten öteye gidememektedirler.Fakat bu karalama kampanyası yine bazı taraftar geçinen kişiler tarafından benimsenmiş ve neyi,neden eleştirdiğinin farkında olmadan alınan sonuçlarında etkisiyle Schuster'e yüklenmeye başladılar.
Sezonun başında Quaresma geldiğinde,Guti geldiğinde stada imza törenine koşa koşa gidenler,zayıf avrupa takımlarına karşı alınan farklı galibiyetlerden sonra ballandıra ballandıra anlatanlar bugün ilk puan kayıplarında birden ağız değiştirdiler.Bu kadar kısa süre içinde birbirine zıt iki düşünceye bu kadar bağlı olmak insanı şaşırtıyor doğrusu.
Mustafa Denizli'den sonra 'iyiki gitti,takım kendi evinde Anadolu takımına karşıda kapanarak,savunma yaparak oynarmı?' diyenler,Schuster gelip ilk maçlarda zayıf takımlara şov yapınca 'işte bu özlenen Beşiktaş!' demeye başlayanlar,geldiğimiz bu günde 'bu kadar mantıksız hücum yapılırmı ? Mustafa Denizli zamanı süperdi' demeye başladılar.Aynı kafa yapısına sahip adamlar Del Bosque gittiğinde de iyiki gitti 'yeniköy kasabı' dedikleri adama,dünya şampiyonu olduktan sonra kral muamelesi yaptılar ah vah ettiler.İşin kötüsü bu onlara göre takımına bağlılık ve takımını sevme iç güdüsünden geliyor.(yada onlar öyle sanıyor).Ona keza Quaresma herkesin ağzının sularını akıtarak izlediği adamdan sakatlanınca istenmeyen kendine bakmayan adama dönüştü.Ulan adam senin gibi haftadan haftaya yada 2 haftada bir halı saha maçı yapıp,spora orta okulda veda etmemiş vicdansız adamın mesleği bu haftanın 4 günü en az takımla beraber insaf sakatlıkta işin bir parçası.
Schuster'e sezon başında resmen tapınanlar,şimdi gitsin diye bas bas bağırıyor.Neymiş Mustafa Denizli,Tigana,Ertuğrul Sağlam,Del Bosque hepsi ondan iyiymiş onların arasında en az puan alan Schuster'miş ! Peki sayılan isimlere yapılan eleştirileri hatırlayan varmı ? Hani şimdi arkasından ağlanan adamları hatırlayan ? Ben bazı eleştirileri hatırlıyorum.Mustafa Denizli'ye 'takımı ne hale soktu sürekli savunma sürekli savunma 1 gollü maçtan başka birşey yok yeaaa',Tigana'ya 'almış ağzına bir lolipop takımla alakası yok',Del Bosque 'yeniköy kasabı' denmişti.Schuster'e de geldiğinde gazetelerimiz en afilli şekilde SARI MELEK ! demişti,şimdi ise 'Türkiye'yi bilmiyor,bu futbol burda tutmaz ' diyorlar.
Ben demiyorum ki Schuster süperdir,takım kesinlikle onla devam etmelidir.Ama birinin koltuğunu kaydırmak için,yada birinden vazgeçebilmek için henüz erken,böyle bir hamlenin ne yeri ne zamanıdır.Burada ki asıl suçlu ne Schuster ne bir başkasıdır tek ama tek suçlu ne istediğini bilmeyen yönetimdir.Bu adamları iş başına getiren yönetimdi.Schuster çıksa deseki;
-Benmi can attım gelmek için Türkiye'ye ? Parayı bastılar,iyi imkan sundular,benim dünya görüşüm oyun stilim herşeyim belliydi.Beni ben olduğum ve bu oyun stilini kullanmam için getirdiler.Benden bu kadar dese kim ağzını açabilir ?
Madem hücumu,risk almayı sevmiyorsun,ya adamın parasını verir yollarsın yada susup takımı istediği düzeye getirmesini beklersin.
Yönetim suçlu olduğu kadar taraftarda bu işte suçludur.Transfer olunca Büyük Başgan !,takım kötü gidince Yıldırım Demirören yeteeer ! yapma ya ? Bu işte tamamen rengini belli etmeli taraftar.Ya destek olacak yada tamamen sırt çevirecek.Sadece stadda Yıldırım Demirören Yeter ! diye bağırmakla olmuyor.Toplu olarak organize olup ne ürün alacak ne maça gidecek ne başka birşey hiç birşey yapmayacak.İşte o zaman internette,yada konu açılınca bık bık ötmek yerine birşeyler yapmış olunur.Ha yinemi olmadı ? En azından denenmiş olunur.
Son olarak en ufak başarısızlıkta Schuster'e sallayanlara,takımı gereksiz sertlikte eleştirenlere önerim şudur ki Schuster'i beğenmeyen,onun yerine gelen yada giden kimseyi beğenmeyen hemen hemen gelen herkese birşey bulup sallayan ve dünya üzerinde herşeyi en doğru bilen taraftara ve spor medyasına;
Hemen gidip teknikdirektörülük kursuna kaydınızı yaptırın.Bir takımda en alt ligden başlayarak,karda kışta,yollarda,futbolcuların kaprisleriyle,taraftarının baskısı ve saçmalıklarıyla yönetin.Yıllarca uğraşmanız ve verdiğiniz emekle Beşiktaş'ın başına geçin.Dışardan sallayanlardan en az 50 kat daha iyi bilin ve onların yeni öğrendiği şeyleri siz 3.ye unutmuş olun.Ve o zaman tekrar dönün bakın,bunların hepsini düşünerek tekrar bir yorum yapın.
Olmaz değilmi ? 'Bu yaştan sonra nasıl yapayım yeaa,ne alaka yeaaa' demek,evinde klavye başında oturup yorum yapmak,sıcak stüdyoda elinde çay televizyonda ahkam kesmek kolay olan taraf değilmi ? Hadi buyrun TFF'in açtığı kursa burdan kayıt yaptırın bakalım siz neler yapacaksınız.Evet evet size diyorum çok konuşanlar..
20 Kasım 2010 Cumartesi
Beşiktaş-Konyaspor aklımda kaldığı kadarıyla (2-2)
Puan kaybına tahammülümüz olmayan maçlarda yine puan kaybettik.Artık bu sene lig Beşiktaş için geçmiş olsun avrupa kupalarını zorlarsak iyidir bu gidişle.Bu kadar olumsuzluktan sonra analiz etmeye çalışalım.
-Quaresma kaç haftadır güçsüz ve agresif görünüyordu bu gün tam alıştığımız gibi oynamaya başlamış Konyaspor'un altından girip üstünden çıkıyorduki kasaplar sayesinde sakatlanıp oyunu terketti.Umarım Gs maçında oynamasına engel bir durum olmaz.
-Schuster gibi bir adamın oyuncuya takmak,küsmek,silmek gibi mahalle adetlerine alet olmasını anlayamıyorum.Fatih Tekke'yi çok aradık bugün Schuster'e yakışmıyor.
-Holosko bu takımda misyonunu tamamlamıştır.Devre arasında Beşiktaş'ın içine ettiği için teşekkür etsinler biletinide ısmarlayalım gönderelim artık şunu.Holosko'yu artık Beşiktaş formasıyla görmeye dayanamıyorum.Sahada o kadar aciz o kadar etkisiz,bitik akıl alır gibi değil.
-Hilbert'in geldiği günden beri arkasında durdum sahada pek birşey göremesemde her zaman nedenini bilmediğim bir şekilde ona güven duydum ama olmuyor.Zaten sınırlı olan yabancı hakkımızı Hilbert'le doldurmamalıyız.İyi niyetli koşuyor,didiniyor,çalışıyor ama olmuyor..
-Erhan Güven sırf Türk olduğu ve bölgede adam olmadığı için Beşiktaş forması giyiyor ya budur beni asıl üzen.
-Tabata'ya bugün lafım yok takımı ileri taşımaya,birşeyler yapmaya çalıştı.Takımdaki pozitif adamlardan biriydi o yüzden böyle devam et Tabata.
-Ersnt yakında Beşiktaş'ı bırakıp arkasına bakmadan giderse kimse şaşırmasın.Adam bu takımın resmen hamalı hiç birşey yapmadan,sahada yürüyerek kendisinden kat kat fazla para alan adamlar varken bu adamı resmen sömürüyoruz.Beşiktaş'ın çocuğu Fabian Ernst !
-Nobre bugün santrafor oynuyor kaleye gönderdiği şut sayısı 3 yok.İleride anca yatanı kaldırmaya çalışsın.9 tane korner attık çık bitanesine kafa vur be adam insaf !
-Konyaspor'u ligden ihraç edip hepsini et ve balık kurumuna KASAP olarak almak lazım.Ligde her oynadıkları maçta istisnasız en az bir kişiyi sakatlıyorlar keza bu günde 2 kişiyi sakatladılar.
-İstanbul'a gelmişsin Beşiktaş'a kök söktürmüşsün zorlasan 3 puanada gideceksin ama adamlar onun peşinde değil yatıyorlar hala.Gökhan Tokgöz'ün yalandan yatmaları,savunmaya sözde verdiği pozisyonlarda bağırmaları hem yapılan fauller hem oyunu kirletmeye yönelik hareketlerinden dolayı Konyaspor'a tebrikler.
-Son söz olarak yaz aylarında oynanan zayıf avrupa maçlarından beri taraftarına rahat bir maç izletmeyip ekran başında ve tribünde sinir krizleri geçirten Beşiktaş'a sonsuz teşşekkürler..
19 Kasım 2010 Cuma
Rivaldo'ya açık mektup
Yetmedimi Rivaldo Başgan ?
38 yaşına gelmiş Rivaldo bu yaşta tekrardan futbola dönüp başkanı olduğu Mogi Mirim takımında oynamaya karar vermiş.Hani hep geyikleri döner ya mesela Gs'nin geyiği var şuan Hagi girip oynasa daha iyi oynar diye aynı o hesap olmuş gibi Rivaldo'nun durumuda.
Sevgili Rivaldo..
Avrupanın en büyük klüplerinde oynamışsın,paranı çuval çuval kazanmışsın,dünyaca şöhrete kavuşmuşsun e yeter artık daha ne eyalet liginde oynayan takımda devam ediyorsun ki ? Hemde başkanı olduğu klüpte devam ediyor.Futbolcuların arasında nasıl olacak peki ? Düşünelim kendin getirdiğin adamla aynı takımdasın soyunma odasında en ufak laf edemezler,sana pas atmayanı takımdanda gönderirsin artık,yada hoca seni oyundan almak istediğinde nasıl olacak Rivaldo ?
Sonuç olarak saçma bir iş yapmışsın Rivaldo'cum sende her klüp başkanı gibi otur koltuğunda,maçlara git locada izle,arada çıkıp demeç ver,klüp kötü gittiğinde hocayı gönder,sonra çık arma için savaşmayan adamları istemiyorum tarzı klasik söylemlerini yap divan kurulunda atıp tut falan bu gibi şeyler yap.Bu yaştan sonra sahaya inip bebelerin maskarası olma,yak puronu otur ne uğraşacaksın..
Düşünsene Yıldırım Demirören'i,Adnan Polatı,Aziz Yıldırım'ı onlarda senin yaptığın gibimi yapsınlar ? Düşünmesi bile kötü vallahi..
Günün fotoğrafı 19.11.2010
Euroleague'te Olimpija-Panathinaikos maçında Pana'lı Batiste yerde olan Olimpija'lı oyuncunun kafasına tekme atmasından sonra sadece teknik faulle paçayı kurtarmasına ve hiçbirşey olmamış gibi davranılmasına verilen tepkinin sonucu bu pankart.Yeni Euroleague arması harika olmuş yapanların ellerine sağlık..
18 Kasım 2010 Perşembe
Atkı Koleksiyonu #1 Quaresma
Bayramdan dolayı pek yazı yazma fırsatım olmadı.Açıkçası yazacak pek birşeyde bulamadığımdan bu günlük atkı ekleyelim ileriki günlerde yazmaya devam ederim.
Atkının elime geçme hikayeside dünyaca ünlü yıldızımız Guti'nin imza töreninden kalma bir atkı kendisi.Quaresma'nın imza törenine çok istediğim halde gidememiştim.Diğer yıldızımız Guti'nin imza töreninden çıkışta dışarıdaki tezgahlardan almıştım.Tezgahlara göre çok kaliteli bir atkı olmuş bizim eski store ürünlerinin 5 kat üstünde.
15 Kasım 2010 Pazartesi
Atkı Meraklısı
Tribünde kullanılan eşyalara,maç biletlerine,atkılara,formalara meraklı biriyim.Sempati duyduğum takımların,yada sadece sırf güzel olduğu için bazı atkıları ve formaları almaya,saklamaya çalışırım.Ne zamandır aklımda vardı aslında böyle bir başlık bloga açıp bu tür şeylere meraklı insanlarla konuşmak,fikir alışverişinde bulunmak isterdim ve sonunda bu gün açtım.Özellikle futbol,basketbol takımları atkıları olarak ayırmadım gözüme güzel geleni almaya çalışıyorum böyle şeyler işte.Bilmiyorum düşündüğüm gibi olacakmı bu muhabbet yoksa ilgisiz mi kalınacak ama yinede başlıyorum ben bugünden.Arada sırada elime geçen atkı,forma(özellikle atkı) gibi materyalleri buraya koyacağım.
İlk eklediğim atkı bir basketbol atkısı olsun.Biraz hikayesinden bahsedeyim nasıl elime geçtiğiyle ilgili.Bu sene Efes'in Sinan Erdem'e gelmesiyle Efes'in bütün iç saha maçlarına gider oldum ve bu sene hiç kaçırmadım.Bu maçlardan birinde Euroleague'teki rakiplerimizden Valencia'lı taraftarlarda İstanbul'a gelmişlerdi.Maçtan önce onlarla kısa bir muhabbetten sonra atkılarımızı değiştik ve dostluk mesajları verdik :) Böyle alınmış atkılar daha çok hoşuma gidiyor.Neyse şimdilik bu kadar resminide paylaşalım bu postu bitirelim artık..
not:İlk kullandığım atkılara dolanmış abimizin resmini ultrasmovement.blogspot'tan aldım umarım bana kızmazlar.Gürkonas ve ultras'a selam olsun biraz emri vaki oldu ama kullandım resmi.
14 Kasım 2010 Pazar
Efes Pilsen-Galatasaray C.C. aklım kaldığı kadarıyla
Maç öncesi Efes Pilsen'in bilet fiyatlarını rakip takım için 45 tl ye çekmesi herkes gibi benide şaşırtmıştı ve bu bilet fiyatları yüzünden maça ilginin daha az olacağını düşünüyordum,fakat gördüğüm Galatasaray'lı sayısı beni şaşırttı.Özellikle pota arkasına oturan Gs taraftarı salonun diğer yerlerindede dağınık şekilde oturuyordu toplam sayıları 1000'i geçer diye düşünüyorum.Demekki bilet fiyatları bu kadar pahalı olmasa daha kalabalık olabilirdi bunu çıkarmamız pek yanlış olmaz.Maç boyunca neredeyse hiç susmadılar(son çeyrek hariç) ve takımlarına destek verdiler Gs kendini deplasmanda hissetmemiştir bundan eminim.Daha fazla uzatmadan maça geçelim..
İlk çeyrek karşılıklı sayılarla başladı oyun içinde iki taraftanda fazla sivrilen oyuncu yoktu açıkçası.Efes'te Kerem'in sakatlığı ve Vujcic'in yokluğu ciddi sorunlar yarattı.Tunçeri'nin yokluğunda sezon boyunca pek şans tanınmayan Ender ilk 5 başladı,Wisniewski'ye göre çok daha iyi bir oyun koydu ortaya fakat maçı baştan sona tek başına götüremedi ve Wisniewski'yle rotasyonlu oynarak götürdüler.Ender bugünkü performansıyla ben buradayım dedi resmen.(Çok iyi değildi Wisniewski'ye kıyasla iyiydi)Takım Tunçeri'nin yokluğunda ciddi sıkıntılar yaşıyor trasfer şart o bölgeye.Vujcic'in yokluğu ise takımda zaten olmayan pota altı organizasyonlarını iyice bitirdi ve Efes zaman zaman zorlama atışlara gitti.
2.ve 3. çeyreklerde maç bir türlü kopmadı Efes zorlama hücumlarla,bireysel yeteneklere dayalı sayı bulmaya devam ederken,Gs Ermal'ın pota altındaki önderliğiyle takım halinde hücum etti ve maç sürekli dengede kaldı.
Son çeyrek Gs'nin üstünlüğüyle geçiyordu fark 5-6 larda gezmesine rağmen takımda kıpırtı göremediğim için maçın gittiğine karar vermiştim ve umutsuzca izliyordum açıkçası fakat Sinan Güler'in(hastasıyız) ekstra üçlükleri ve ribaundları ile yine bireysel yetenekle 78-73 kazanmayı başardık.
Ders gibi bir maç oldu alternatifleri olduğu halde alternatifleri kendilerinin yarısını bile etmeyen adamlarla anca bu kadar oldu.Tunçeri'nin yanına bir adam birde pota altına sağlam bir pivot şart.Ligde kör topal belki bu kadroyla devam edilebilir ama Euroleague deyince hiç sanmıyorum..
+Fotoğraflar efesbasket.org'tan..
İlk çeyrek karşılıklı sayılarla başladı oyun içinde iki taraftanda fazla sivrilen oyuncu yoktu açıkçası.Efes'te Kerem'in sakatlığı ve Vujcic'in yokluğu ciddi sorunlar yarattı.Tunçeri'nin yokluğunda sezon boyunca pek şans tanınmayan Ender ilk 5 başladı,Wisniewski'ye göre çok daha iyi bir oyun koydu ortaya fakat maçı baştan sona tek başına götüremedi ve Wisniewski'yle rotasyonlu oynarak götürdüler.Ender bugünkü performansıyla ben buradayım dedi resmen.(Çok iyi değildi Wisniewski'ye kıyasla iyiydi)Takım Tunçeri'nin yokluğunda ciddi sıkıntılar yaşıyor trasfer şart o bölgeye.Vujcic'in yokluğu ise takımda zaten olmayan pota altı organizasyonlarını iyice bitirdi ve Efes zaman zaman zorlama atışlara gitti.
2.ve 3. çeyreklerde maç bir türlü kopmadı Efes zorlama hücumlarla,bireysel yeteneklere dayalı sayı bulmaya devam ederken,Gs Ermal'ın pota altındaki önderliğiyle takım halinde hücum etti ve maç sürekli dengede kaldı.
Son çeyrek Gs'nin üstünlüğüyle geçiyordu fark 5-6 larda gezmesine rağmen takımda kıpırtı göremediğim için maçın gittiğine karar vermiştim ve umutsuzca izliyordum açıkçası fakat Sinan Güler'in(hastasıyız) ekstra üçlükleri ve ribaundları ile yine bireysel yetenekle 78-73 kazanmayı başardık.
Ders gibi bir maç oldu alternatifleri olduğu halde alternatifleri kendilerinin yarısını bile etmeyen adamlarla anca bu kadar oldu.Tunçeri'nin yanına bir adam birde pota altına sağlam bir pivot şart.Ligde kör topal belki bu kadroyla devam edilebilir ama Euroleague deyince hiç sanmıyorum..
+Fotoğraflar efesbasket.org'tan..
12 Kasım 2010 Cuma
Efes Pilsen-Galatasaray C.C. maçına bilet veriyoruz
14.11.2010 tarihinde,saat 13:00:00 ' da oynanacak olan Efes Pilsen-Galatasaray C.C. maçına sorduğumuz soruya doğru cevap veren 2 kişi Efes Pilsen tribününden çift kişilik bilet kazanacak.Cumartesi günü saat 24.00'a kadar gelen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.Bileti kazanmanız halinde size ulaşmak adına, yorumla beraber mail adresi de bırakırsanız, iletişimimiz daha rahat olacaktır. Sorumuz aşşağıda herkese bol şans..
-Efes Pilsen'in yıldız oyuncularından Sinan Güler'in kendisi gibi basketbolcu olan babası ve abisinin adı nedir ?
Not:Biletler konusundan yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..
11 Kasım 2010 Perşembe
Gaziantep B.B. -Beşiktaş aklımda kaldığı kadarıyla
Beşiktaş olarak kimseden çekmediğimiz kadar belediye takımlarından çekiyoruz sanırım.Lig deki belalımız İBB'den sonra şimdide Gaziantep B.B. diye çıktı başımıza.Takımın üstünde ki karabulutları bir türlü dağıtamadık.Anlamadığım bir tutukluk,bikkinlik,umursamazlık hakim olmuş durumda.İşin kötüsü durum ortadayken,takımın kötü oyunu son haftalara yayıldığı halde bir türlü müdahale edil(e)memiş olması.
Takım olma olgusundan çok uzakta bir oyuncu topluluğu var sahada.Kim gelse kim denense,hangi oyun tarzına geçilse tutmuyor bir türlü.Schuster'e yükleniyorlar rotasyondu,kamp yaptırmıyordu falan dı filan dı bunlar hep bahane.Milyon dolarları alan futbolcular halısaha takımından farksızken sorun olmuyor.
Sezon başından beri 27 farklı oyuncu kullandı ve rotasyona gidiyor sürekli diye eleştiriler kesilmiyor.Daha önce yan yana oynamayan oyuncular deneyince sorun oluyor bunu hiç bir zaman anlamadım.Haftanın en az 3-4 günü bu adamlar beraberler.Yedikleri,içtikleri ayrı gitmiyor üstüne üstlük sürekli idmanlarda da beraberler.Hayatında ilk kez karşılaştığın bir adamla bile maç yaparken 5-10 dk sonra uyum sağlayabilirsin,üstüne üstlük bu adamlar profesyonleller o yüzden bu tür bahanelerin arkasına saklanmamak lazım.
Schuster'in ne kadar suçu olursa olsun(suçu olduğu tartışılır) sahadaki adamlar oynadıkları takımın adını taşımaktan aciz oyuncular gibiydiler.Yılda milyon euro ları cebe indirip,Ferrari'den aşşağısına binmeyip,İstanbul'da o bar senin bu bar benim deyip hatunlarla takılırken hiç sorun olmuyor ama ? Ayrıca sahadaki takıma baktığımızda kim bu takım rotasyonlu takım diyebilirki ? Kariyer,isim,para hepsi bahane oynamaktan aciz,kendinden bıkmış oyuncular bütününe karşı oynamaya çalışan bir takımın zaferidir bu maç.
Teknik analiz yapmaya çalışmayacağım bu maç çünkü teknik analizlik bir durum yok ortada.Bu takımda Schuster ne kadar suçluysa futbolcular ondan 2 kat suçludur.Kendinden kat kat zayıf bir takıma ne kadar kötü gününde olursan ol Beşiktaş'ta oynuyorsan kaybetme yada en azından bu şekilde oynama hakkın yok.Şanssız günündesindir süper oynarsın,rakibi dağıtırsın ama bir türlü top kaleye girmez bunu anlarım ama yürümeye hali yok bunların.Ligde durum kötüleşti,avrupa da maçlar iyi dönemlerimize geldiğinden onlarıda kolayladık sayılır,kupada da banko 3 puan olarak gördüğüm 2 maçtan birinde mağlup olduk.
Takımın derhal kendine gelmesi lazım.Yılda o kadar parayı cebe indirmeyi bilen oyunculara,yönetiminde parayı verdiği gibi ceza sisteminide getirmesi bundan sonra şart.Takım ne kadar hızlı çöktüyse 2 kat hızla düzelmeli yoksa önümüzdeki günler pek umut vaad etmiyor.
9 Kasım 2010 Salı
Günün fotoğrafı 09.11.2010
Ve işte efsanemiz Beşiktaş'la ilk antremanına çıktı.Yeni bir sayfa olsun bu,o sadece Beşiktaş'ın oyuncusu değil Türkiye'nin de tanınmasında,merak edilmesinde önemli bir etken olacak.Çamur atanlar bari o'na karşı çirkefliklerini kullanmasınlar.Koltuğumuza oturup keyifle göz banyosu yapalım bari bu sefer tek bir sefer başarabileceklermi acaba ?
8 Kasım 2010 Pazartesi
Beşiktaş-Kasımpaşa aklımda kaldığı kadarıyla(1-1)
Maçtan önce geyik yapıyorduk gelen geçen yendi biz geliriz takılırız diye dediğim lafa geldi maç.Ne kadar geyik yapsakta kazanacağımızı düşünüyordum gönlümden geçen 3 gollü bir zaferdi ama olmadı.
-Bilet fiyatları sezonun en iyi bilet fiyatlarındandı taraftarda buna kayıtsız kalmadı,açığı bile 50'ye satan yönetim umarım bunu görmüştür.
-Ligin bırakın puan takımını averaj takımı olmuş Kasımpaşa'yı tamda moralimizin tırmanma zamanlarına geldiği dönemde kendi evimizde affetmememiz gerekirdi.
-Ersan Adem Gülüm'ü bank asya günlerinden Adanaspor'dan beri izliyorum yükselen bir forma sahip.Geçen yıl play-off maçlarındada canlı izleme şansı bulmuştum televizyondan görünmeyen şeyleride yapıyor.Sahada yer tutuşu,rakibi rahatsız edişi gibi özelliklerede sahip.2 maçta Beşiktaş'ta süper bir çıkış yakaladı umarım çıkışını devam ettirir.Hem Beşiktaş'a hem milli takıma yararlı bir oyuncu olabilir.
-Hilbert'i beğenmeyenlere bu maç kapak olsun.Hilbert koşuyor,boş ortalar yapıyor,birtane adama gitmiyor diyenler bu maçın kasetini bulup Hilbert'li maçlarla kıyaslasınlar.Erhan Güven'i oldum olası tutmam bu maçtada vasattı.Sağ kanattan bir tane hücum organizasyonu gelmedi üstüne üstlük Paşa'nın bulgar oyuncusu Dimitrov tarafından savunduğu taraf delik deşik edildi.
-Guti'yi geldiğinden beri en yorgun en hali olmayan bu maçta gördüm.Samimi ve net söylüyorum penaltıyı atmaya geldiğinde kaçıracak penaltıyı demiştim keşke haklı çıkmasaydım ama haklı çıktım.Topa doğru gelirken gözlerinde ışığı göremedim resmen sanki topa vurmak için vuruyor gibiydi sonuç olarak kaçtı penaltı.
-Quaresma sakatlıktan tam anlamıyla dönememiş.Maça girdiğinden beri anlamlandıramadığım bir şekilde gergindi.Faulleri,bazı oyuncularıyla takışmaları anlam veremedim.Sakatlıktan sonra kendini toparlaması gerekiyor bu takımın ona fazlasıyla ihtiyacı var.
-Holosko'nun yerine Sivok'u koyalım iddia ediyorum daha fazla gol atar daha fazla etkin olur.Bu kadar bitik bu kadar umursamaz bu kadar ortada birşey olmayan bir Holosko inanılır gibi değil.Topu sürekli aynı pozisyonda almaya çalışıyor.Ayağından 3 metre aç topu peşinden haldır haldır koş sürekli aynı şey.Önce bir topa bas kafanı kaldır,ama yok paşamız alıyor topu kafayı eğiyor Allah ne verdiyse koşuyor.
-Nihat'ı bugün yine beğenmedim.Birden çok fazla şey yapmak istiyor hala.Takımdaki rolünü birinin ona anlatması gerekiyor.Kendini süperman zannediyor top peşinde belki sakin olsa bitirebileceği pozisyonlarda saçmalıyor Nihat'ın herşeyden önce psikolojik tedaviye ihtiyacı var.Kafasında 40 tilki dönüyor.
-Rüştü'nün yediği gol ? Yine çıksammı çıkmasammıdan yedik golü.Farklı gol yemek istiyorum artık ben sürekli aynı şey sürekli aynı şey.
-Yarın gazetlerde Schuster'e fazlasıyla sallayanlar çıkacaktır.Yok rotasyon yok bilmemne akbabalar yaraya hücum edecektir.Schuster'e zaman gerek ona güvenip arkasında durmalıyız.
-Bu akşam belkide en güzel şey İverson'ı İnönü'de görmekti.Tekrar hoş geldin THE ANSWER
Oyuncu Puanları:(5 üzerinden)
Rüştü:2
Erhan Güven:1
Ersan Gülüm:3.5
İsmail Köybaşı:3.5
İbrahim Toraman:3.5
Holosko:1
Tabata:2
Guti:2
Ernst:3.5
Aurelio:1.5
Quaresma:2
Nihat:1.5
Bobo:1.5
7 Kasım 2010 Pazar
Atatürk Hangi Takımın Taraftarıydı ?
Bu gün internette dolaşırken Yılmaz Özdil'in 3 kasım günü yazdığı yazıya rastladım ve keyifle okudum.Günümüzde hemen her büyük takım o'nun kendi taraftarı olduğunu söylüyor.Klüp ziyaretlerine göre kendi taraftarı olduğunu iddia ediyor.Yılmaz Özdil'de kendi düşüncelerini bu yazıda yazmış.Yazıya hiç dokunmadan aşşağıda aynen paylaşıyorum.Biraz uzun gibi gözüküyor ama bir solukta okunup bitiyor tavsiye edilir..
Atatürk kimin taraftarı?
Her Cumhuriyet Bayramı’nda aynı terane. Atatürk hangi spor kulübünün taraftarıydı?
*****
Hepsi onun. Dolayısıyla, illa bi spor kulübünün taraftarı olması gerekmiyor.
“Bizim kulübü ziyaret etti, hatıra defterimize yazı yazdı, bizim taraftarımızdı” denmesi, komiktir. Çünkü, onlarca kulübü ziyaret etti. Hatta, ziyaretle oluyorsa bu iş, Moda Deniz Kulübü’nün müdavimiydi... “Moda Deniz Kulüplü’ydü” mü diyeceğiz yani?
*****
Tıraşı bırakın...
Atatürk için illa bi spor kulübünün adresi gösterilecekse, buna en yakın olanı, Karşıyaka’dır.
*****
“Sen İzmirlisin, o yüzden Atatürk’ü kendi şehrine malediyorsun” diye itiraz edecek olanları, en baştan uyarayım. Bu satırların yazarı, doğma büyüme Göztepeli’dir. Göztepe-Karşıyaka rekabetini ise, bilen bilir, Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine benzemez kardeşim!
Ama. Evet, İzmirliyim ve Atatürk hakkında doğruları yazmak, boynumuzun borcu.
Karşıyaka, İzmir’in, Türkler tarafından kurulan ilk spor kulübü... Forma renklerini oluşturan yeşil’i İslamiyet’i, kırmızı’sı bayrağımızı simgeler. Çünkü, İzmir’deki yabancı spor kulüplerine karşı, Türk gençlerinin meydan okuması olarak kurulmuştur.
*****
Bir numaralı üyesi ve kurucusu, Kadızade Zühtü Işıl, Birinci Dünya Savaşı’nda vuruştu, hatta Filistin’de İngilizler’e esir düştü, kurtuldu, evine-ailesine gideceğine, koşa koşa Çanakkale’ye gitti ve ardından milli mücadeleye katıldı. Kuvayı Milliye kahramanıdır.
Sadece o mu?
Elbette hayır.
1912’de kurulan Karşıyaka’nın ve iki sene sonra kurulan Altay’ın tüm futbolcuları milli mücadeleye katıldı. Altay’ın efsane siyahi futbolcusu Vahap Özaltay gibi, hepsi, Galip Hoca lakabıyla Ege dağlarında efeleri örgütleyen Celal Bayar’ın yanında Yunan’la vuruştu. Karşıyaka ve Altay’da forma giyen, rahmetli Başbakan Adnan Menderes de aralarındaydı.
İstanbul kulüplerinin futbolcuları da vardı milli mücadeleye katılan. Ama, 9 Eylül’de İzmir’e giren birliklerimiz arasındaydı Karşıyaka ve Altaylılar. Onlar, hem vatanı kurtarmanın mutluluğunu, hem de işgal edilen şehirlerini kurtarmanın onurunu yaşadılar.
*****
Dünyada... İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran bir başka şehir yoktur, İzmir’den başka.
*****
İzmir’in böyle bir ayrıcalığı vardı Mustafa Kemal için.. Ve, o şehrin, milli mücadeleye katılan ilk spor kulübü Karşıyaka’nın yeri de ayrıydı haliyle.
Ne yaptı?
Armasında ay-yıldız, yani, Türk bayrağını taşıma onurunu verdi Karşıyaka’ya!
Mustafa Kemal’in isteğiyle, armasında ay-yıldız taşıma onuru verilen ilk ve tek spor kulübü, Karşıyaka’dır. Başka yoktur.
İşte bu nedenle, Atatürk için illa bi spor kulübünün adresi gösterilecekse, buna en yakın olanı, Karşıyaka’dır.
*****
Sonra?
Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaret ettiği kulüp de, Karşıyaka’dır. 1925’te, İsmet İnönü ve Fahrettin Altay’la birlikte geldi. Kolay anlaşılsın diye, bugünkü Türkçe’ye uyarlayarak yazıyorum, hatıra defterine şu notu düştü: “Karşıyaka Spor Kulübü’nün gençleriyle gurur duyuyorum. Bu gençlikte, geleceğimizin mutlululuğunu görüyorum.”
*****
Başka?
Sıkı durun.
Atatürk’ün manevi kızı ve Cumhuriyetimizin ilk tarih profesörlerinden olan Afet İnan, bizzat anlatmıştır. Mustafa Kemal, “ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlâklısını severim” sözünü, Karşıyaka Spor Kulübü’nü ziyaret edip, futbol ve özellikle sosyal hayata katılan pırıl pırıl kızlarımızın tenis idmanlarını seyrettikten sonra söylemiştir.
İzmir milletvekilidir Atatürk.
Eşini İzmir’den aldı.
Annesi İzmir’de yatıyor.
Karşıyaka’da.
*****
Annemiz. Bize, Karşıyakalılara, İzmirlilere emanet.
Zübeyde Hanım’ın mezarı başında, şunları söylemişti Mustafa Kemal: “Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ederim ki, milletimin bunca kan dökülerek elde ettiği hakimiyetini korumak için, gerekirse validemin yanına gitmekten çekinmeyeceğim. Bağımsızlık uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun!”
*****
İzmir. O emanete hıyanet etmedi.
O yemine sadık.
*****
Spor denilen kavram, sadece attık-yedik meselesi değildir, skordan ibaret değildir. Özellikle Türkiye için, milli mücadele demektir, bağımsızlık, özgürlük, çağdaşlık demektir.
Vay efendim, “bizim kulübü ziyaret etti, bizim taraftarımızdır” filan, hikayedir.
*****
İlla adres lazımsa. Mustafa Kemal, İzmirlidir.
Karşıyaka taraftarıdır.
6 Kasım 2010 Cumartesi
Düğün Sezonu Açıldı
Katalanların milli takımı olarak gördüğü Barcelona klübe ek gelir için Nou Camp'ın kapılarını düğün için açıyor.İsteyen taraftarlar bu mutlu günlerini Nou Camp'ta kutlayabilecekler.Tarife ise şöyle;
Standart paket:20 bin euro
Kıroyum ama para bende paketi:60 bin euro
+Ekstra ücret ödeyerek takımdan bir yıldız oyuncuyu düğüne davet etme imkanıda var.
Buraya kadar herşey tamam fakat takıldığım nokta parayı basıp futbolcuyu düğüne getirme durumu.Gelmezse veya gelmek istemezse ne olacak ?Futbolcunun kontratında düğüne katılma maddesi falanmı eklenecek ?
Yinede bazı muallakta kalan tarafları olsada her taraftarın isteyebileceği,rüyalarında yatan bir düğün şekli olur sanırım.Başlama vuruşuyla evliliğe başlayanlara mutluluklar..
5 Kasım 2010 Cuma
Yapma İverson
Cumartesi buluşacağımız Beşiktaş'ın yeni yıldızı İverson uçağı kaçırdığı için gelişi 2 gün sarkmış ve pazartesi İstanbul'da olacakmış.Buraya kadar pek sorun yok olabilir önemli geçerli bir sebebi vardır yada herhangi birşey olmuştur bunu bilemeyiz zaten bu hafta forma giymeyecekti fakat işin öbür tarafı değinmek istediğim tarafı daha başka.
Bu ertelenme yüzünden akbabalar,salyalılar ve başka takımlara yada kendinden olmayan herşeye çamur atmaktan başka meziyeti olmayanlar haber sitelerinin yorum bölümlerine yüklenmiş durumdalar.Bunları görünce aklıma şey geliyor bir hayvanı kapatırsınız ahıra sonra bıraktığınızda çayır çimene çıkınca ne yapacağını bilemez sağa sola saldırır aptal saptal hareketler yapar bu durumda aslında aynen öyle.
Türkiye gibi basketbolun amatör olarak devam ettiği bir ülkeye İverson gibi bir adam gelmiş bakınız tekrar ediyorum İverson ama bakıyorumki millet çamur atmanın derdinde.Şark kurnazları pusuya yatmış önüne gelene sallayıp kendi egolarını tatmin etmenin peşine düşmüşler.Haberi ben Ntvspor.net'ten okudum akıl sağlığı yerinde olan bir insan yapılan yorumları okuyarak insanların haline,cahilliğine,sığlığına,görmemişliğine üzülebilir yada böyle salaklardamı var deyip katıla katıla gülebilir.Bu adamı keyifle izlemek varken her zaman yaptığımız gibi tepesine çıkıyoruz.
Ben koyu bir Beşiktaş taraftarıyım açık ve net söylüyorum ki İverson Fener'e gelmiş olsaydı sırf İverson'ı izlemek için maçına gider izler Fener'ide yaptığı transfer yüzünden alkışlardım.Ama biz yaptığımızda(sözüm fener'e değil ortaya) bazı kendini bilmezlere çok dokunmuş olacak ki bir taraflarını yırta yırta karalamaya çalışıyorlar.
Son sözümüzde İverson'a gelsin.İşin ne kadar önemli olursa yapmayacaktın İverson'ım salyalarını akıtmayaktın şunların şimdi gelip o akıttıkları salyaları tekrar onlara yalatman lazım.Çünkü onlar dün arkasından salladıklarını öbür gün kral ilan etmeyi de iyi bilirler..
3 Kasım 2010 Çarşamba
Günün fotoğrafı 03.11.2010
Nihat'ın özlediğimiz günlerinden,Nihat'ı Nihat olarak hatırladığımız günlerden geliyor fotoğraf.Nihat Villareal'de basına ve taraftara tanıtılırken.Bu resmi kullanmamın nedeni belki de eski fotoğraflarına bakarak şimdiki halini unutmak istememdir.
1 Kasım 2010 Pazartesi
Günün fotoğrafı 01.11.2010
İki efsane karşı karşıya.Birinin yolu Türkiye'ye düştü.Ütopik olacak ama diğerininde yolu bir gün koçluk olarak olsada Türkiye'den geçermi acaba ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)