29 Ekim 2011 Cumartesi
27 Ekim 2011 Perşembe
BEŞİKTAŞ:2 - Fenerbahçe:2
Süperlig'de uzun zamandır izlemediğimiz bir tempo ve heyecana sahne oldu İnönü Stadı.90 dakika boyunca izlediğimiz mücadele eğer futbol buysa diğerleri neydi diye herkesi düşündürmüştür.Bu mücadeleyi ortaya koyan iki takım oyuncularınada teşekkür etmek şart.
Maç :
Maça hiç tahmin etmediğim ve beklemediğim bir kadroyla başladık.Geçen hafta Mersin'e götürülmeyen Fernandes,Guti ve Almeida'yı bu hafta sahada görmeyi bekliyordum.
Carvalhal orta sahada teknik becerinin yerine daha çok koşan,mücadele eden oyuncuları tercih etti ki bence bu doğru karardı.Aurelio ve Ernst'in defansif yönleri ve Veli'nin dinamizmi orta sahamızı güçlü kıldı.
Orta sahanın mücadelesine ileri uçta Quaresma ve Simao'nun sürekli yer değiştirmeli oyunları ve Mustafa Pektemek'in kendini paralayıcı koşuşları ilk anlardaki etkinliğimizi arttırdı.Orta saha ve ileri ucun koordineli oyunu ise erken golü getirdi.
Bugün sahada rakibe göre daha iyi olduğumuzu düşünüyorum.Fakat ilk yarının 25.dk'sına kadar yaptığımız tempolu oyunla 2.golü bulamayınca biraz oyundan düşmeye başladık.Bu dakikalarda Fener'in bize göre daha sakin kalması kalemizde pozisyon vermemize sebep oldu.
Rakibin hücum organizasyonlarının yarısından fazlasını üzerine kurduğu Alex'i kaçırmamız sürekli kalemizde gol görme tehlikesi yaşattı.Kötü gününde olmasına rağmen bir gol atıp bazı pozisyonlarda savunmamızı allak bullak etmesi Alex'in büyük topçu olduğunu gösterir.
İkinci yarıda ilk yarı olduğu gibi baskılı başlamamız ve yine 2.golü bulamayışımız aynı 1.yarıda olduğu gibi bizi yine oyundan düşürdü.Bugün sahada taktikten çok gazla oynayan bir takım görüntüsü çizdik.Golü bulunca şahlanan atamayınca oyundan düşen tarzımız bizim için tehlike arz ediyor.
Attığımız iki golde usta işi goller.Birinde Simao'nun füzesi ikincisinde Quaresma'nın raket gibi kullandığı ayağıyla topu Almeida'nın tam kafasına yollaması enfes.Yediğimiz iki gole gelirsek ikiside tam bir fiyasko.İlk golde Caner'i boş bırakmamız ikincide ise frikikte Alex'e yoğunlaşıp golü Christian'ın atması.
Bugün sahada ortaya koyduğumuz mücadeleyi gaz veya taktik ben takdir ettim.Önceki maçlarda olduğu gibi yürümekten aciz adamlar topluluğu değildik.Ufak eksiklerimizi giderir bu mücadeleci tavırdan ödün vermezsek başarılı olmamız hiç zor değil.
Bireysel Performanslar:
İsmail Köybaşı: Sezonun en güzel topunu bu akşam oynadı.Baskı seviyesi en yüksek maçta ayaklarını yere sağlam bastı.Zaman zaman yaptığı şık çalımları abartmayıp tadında bıraksa hiç puan kırılmadan tam not alırdı.Not:10/8
Simao: Geçen sezondan beri beklediğimiz takımı sahiplenen oynayan Simao nihayet kendini gösterdi.Üzerindeki ölü toprağını silktiği,kötü performansı geride bıraktığı maç olsun bu.Göğsünde taşıdığı armaya ve beraberinde getirdiği kariyere uygun oyun oynamanın vakti geldi.Not:10/7
Quaresma: Takımımızın uçuk adamı tribünlerin sevgilisi yine yaptı yapacağını.Maça tam olarak girememesinden,Caner'e yaptığı gereksiz faulden şikayet ederken Allah vergisi sağ dışını kullanıp Almeida'ya yolladığı topla yine kendini affettirdi.Not:10/6
Veli Kavlak: Rapid Wien'de oynadığı futbola en yakın oynadığı maç kesinlikle bu maç.Yıllardır Beşiktaş forması giyiyormuş gibi oynadığı futbol ve gözünü budaktan sakınmaması süper.Yaşının daha fazla ilerlememiş olması sayesinde futbolunun üstüne daha çok koyar.Uzun yıllar Beşiktaş'a hizmet eder umarım.Not:10/8
Ernst: Ernst bildiğimiz gibi gösterişten uzak,işini yapan,sağlam profesyonel oyuncumuz olarak ortalamasını yine tutturdu.Ernst'te gördüğüm tek sıkıntı topu biraz daha dikine oynaması gerektiği.Aldığı topları çok çabuk dağıtıyor.Topu biraz daha sürüp,daha dikine oynarsa Ernst tadından yenmez.10/7
Hilbert: Ekrem Dağ'a kıyasla sağ beke daha fazla yakıştığı kesin.Kanattan ara ara yaptığı bindirmeleri bugün kullanamadık.Bugün Stoch ve Caner onu çok zorladı.Alex'in verilmeyen golünde Ziegler'den yediği bacak arası ve ilk yarının sonlarında Alex'in önüne yuvarladığı topla yürekleri ağızlara getirdi.10/4.5
Saha Dışı Olaylar :
Fenerbahçe taraftarının kapıyı kırıp açlıktan çıkmış sürüler gibi stada saldırması gibi bir olayı ben daha önce hiçbir yerde görmedim.2 yıl önce Kadıköy'de kaybettikleri şampiyonluktan sonra stadlarını yakmaları gibi yine anlamsız ve gereksiz bir olaya daha imza attılar.Bileti olan,olmayan herkes deplasman tribününe doluştu.
Fenerbahçe taraftarının sahaya dalmasına kıyasla belli bir amaca hizmet eden atkıların sahaya atılması eylemi yapıldığı dakika itibariyle niyet iyi olsada eylemin her zaman iyi olmayacağını gösterdi.Golü yediğimiz ve maçın bitimine 3-4 dakika kala golü arayan,uğraşan takıma köstek oldu.Hem sahadaki saldırmaya çalışan oyuncuların dikkatini dağıttı,hemde hakemin oyunu durdurmasına sebep oldu.Niyet olarak iyi eylem olarak kötü oldu.
26 Ekim 2011 Çarşamba
WTA İstanbul 1.Gün
Büyük heyecan ve merakla biletlerimi kapıp gittiğim turnuvanın ilk gününden izlenimlerimi ve bazı gördüğüm şeyleri paylaşmak istiyorum.Futbolda yada basketbolda yaptığım gibi Teniste maçları yorumlayacak kadar bilgi birikimine yada tecrübesine sahip olmadığım için organizasyonla ilgili yazacağım.
Herşeyden önce belirtmem gereken birşey varsa oda seyircidir.Bu kadar seyirciyi herkes gibi bende beklemiyordum.İstanbul'da hafta içi geç saatlere kadar sürecek olan bir organizasyonda 10.000 den fazla bir seyirciyi görmek beni çok şaşırttı.
İlk maçın başlama saatine 15 dk kala salonun önünde oldum.Kapıdaki seyirci kuyruğu Sinan Erdem'in önündeki boşluğu doldurmuş hatta neredeyse yola kadar gelmişti.Bu sıra yarım saate bitmez diye düşünürken güvenlik görevlilerinin işlerini çabuk yapmaları sayesinde ilk maç başlamadan 7-8 dk kadar sıra bekleyip içeri girdim.Efes maçlarından aşina olduğum salonun oturma planına bu organizasyonda alışamadım ve yardım almak zorunda kaldım.Çünkü bazı geçişlerdeki demirler kaldırılmış bazılarına ise demirler konmuş.Salona çıkan merdivenlere çekilen siyah perdeler ise olaya ayrı bir gizem katmış diyebilirim.
Buraya ilk kez gelen biri daha önce burada basketbol oynandığını kesinlikle söyleyemez.Salon evrim geçirmiş ve tenis kortuna dönüşmüş.Saha kenarlarında İstanbul yazısını görmek insana nedeni bilinmez bir gurur yaşatıyor.
Yerimizi bulup oturduktan sonra ilk maçın set arasında arkamızdaki Rus ailenin ikazıyla yerimizin aslında orası olmadığı onların yerinde oturduğumuz aslında bir arka sırada olmamız gerektiğini söyledi.Nispeten boş olan pota arkasına tekabül eden tribünlerde bu aileyle yer değiştirdik.Fakat gariplikler bundan sonra başladı yer değiştirdikten sonra biraz oturup sonrada kalkıp giden bu aile birdaha geri dönmedi.Boş olan arka tribünlerde yer değiştirtip birdaha da geri dönmeyen bu aileye anlam veremedik.
Yukarıda yazdıklarımdan çok acayip bir olaya daha tanık oldum.Okurlardan da ricam benim anlam veremediğim bu olaya bir anlam verirlerse yorum kısmında paylaşmalarını rica ediyorum.Sıra beklerken yada salon içinde gördüğüm birbirinden bağımsız en az 30 kişi maça tenis çantaları ve raketleriyle gelmişlerdi.Giyinişlerinden,ekipmanlarından tenis oynadıklarını düşündüğüm bu insanların tenis organizasyonu izlemeye gelirken neden bütün ekipmanlarını yanında getirdiklerine akıl erdiremedim.Şov ve hava atma konusunda dünya birincisi olduğumuz kesin.
İlk günde 3 maç oynanacak ve salondaki çoğu kişiye göre assolist Sharapova en son çıkacaktı.İlk maçta Petra Kvitova, Zera Zvonareva'yı 1.30 saat gibi bir sürede yenip ilk maçı kazandı.
İkinci maçta adı anons edildiğinde salonun daha çok reaksiyon verdiği Carolin Wozniacki rakibini 2.30 saatten daha fazla süren bir maç sonunda yendi yenmesine ama salonda herkes bitsin artık demeye başladı.Maç başında iki tenisçi arasında bölünmüş salon maç sonuna doğru kim kazanırsa kazansın bitsin artık düşüncesine kendini bıraktı.
İlk iki maçın ardından beklenen isim Sharapova korta çıktı.Sharapo'nın maçı kazanıp kazanamayacağından,çok acaba ne kadar bağırıyor?Dedikleri kadar sesi çok çıkıyormu soruları etrafta dolaşıyordu.Merak edenler varsa benim fikrime göre sesi abartıldığı kadar çok çıkmıyor.Kapalı bir alan olmasına rağmen ses gayet sınırlar dahilinde bir ses ve insanı kesinlikle rahatsız eden bir tonda değil.Fakat Sharapova yaklaşık 4.30 saattir kendisini bekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattı.Kortta vasat bir oyun ortaya koyup ilk maçta boynu bükük ayrılan Sharapova'yı seyirci maç sonunda yinede ayakta alkışladı.
Son olarak beklentilerimin aksine ilk gün itibariyle çok çok çok güzel bir organizasyon düzenliyoruz.Turnuvanın son gününe kadar bu ilgi ve dikkat devam ederse süper bir organizasyon düzenleyip alnımızın akıyla bu işin altından kalkmış oluruz.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Çaresizlik..
Dün oynanan Manchester derbisinde ezilen taraf United'lı Evra ve Ferdinand'ın gelen 6 gollük yenilgi sonrası surat ifadeleri..Belkide yıllardan beri süren Man. Utd. hegemonyasının kırıldığı maç olarak tarihe geçecek.Manchester şehrinin abisi rolündeki United'ın bu sene tahtı derinden sallanıyor..
21 Ekim 2011 Cuma
Sharapova vs Ayran
Şu sıralar ' Wta Championships' için İstanbul'da bulunan Sharapova fırsattan istifade ederek Türk yemeklerininde tadına bakıyor.Hem turnuva hemde Efes'in yeni yıldızlarından sevgilisi Sasha Vujacic ile geçirdiği zamanlarla moral depoluyormuş.
Yukarıdaki fotoğraftada ayran makinesine o kadar hasta olmuş ki hatıra fotoğrafı çektirip facebook'una yüklemiş.Enteresan kadın vesselam.Bizdende Sharapova'ya Vujacic'le olan ilişkisinden mütevellit afiyet olsun yenge demek düşüyor.
19 Ekim 2011 Çarşamba
17 Ekim 2011 Pazartesi
Felipe Melo,Beşiktaş ve Ruh Eksikliği
Fatih Terim'in Galatasaray'ını bu sene bir başka gözle izliyorum.Geçen seneki dağılışlarından sonra bu sezona başlamaları ve neler yapacaklarının merakı vardı.Bu merak ve futbol sevgisiyle Galatasaray'ı izlerken Galatasaray'ın geçtiğimiz transfer döneminde ne kadar başarılı olduğunu gördüm.
Geçen yıldan başlayan yıldız transfer deliliğimiz,her mevkiye dünyaca ünlü 'isimler' getirme çabamız sonucu bugün geldiğimiz durum ortada.Amacımıza belli bir derece ulaşmış amaçladığımız isimleri buraya getirmiş ama kafa olarak getiremediğimizi görüyoruz.
Yıldız oyuncularımızın sonsuz dertleri,kaprisleri,kötü yaşamları,kafa olarak kendilerini takıma vermemeleri gibi türlü dertle boğuşurken rakibimizin nokta transferler yaptığını görmek beni imrendiriyor.Biri Trabzonspor'un tescilli sorunlusu Engin Baytar diğeride agresif tavırlarıyla tanıdığımız Felipe Melo.Bu iki ne yapacağı kestirilemeyen nispeten dengesiz iki futbolcunun sistem içine yerleştirilmesi ve en önemlisi takımın ateşleyici gücü haline gelmeleri çok enteresan.
Özellikle Felipe Melo'nun uzaklaştırdığı her top,yapılan her artı işten sonra içindeki hırsı dışarı vurup tribünleri gazlaması ve takımı sahiplediğini göstermesi çok güzel.
Kayserispor maçında tel tel dökülen sahaya ne için çıktığını bilmeyen Beşiktaş'ın sözde yıldızlarına Melo'nun videoları izletilmeli.Sezon başından beri ne oynadığımız belli değil fakat sahadaki adamların yürümekten bile aciz olmaları orada çok çok ciddi sorunlar olduğunu gösterir.
Yıllık 3 milyon euro'ları alırken gayet ciddi ve istekli olan fakat iş sahada oynamaya gelince turistik gezide havası takınan oyuncularımızı Florya'ya Fatih Terim'e bir terapiye göndersek işe yararmı acaba ?
6 Ekim 2011 Perşembe
Atkı Koleksiyonu #8 Aris
Bloga 10 gündür post atmamışım.Girip çıkıyorum ha bugün ha yarın derken 10 günü bulmuş.Takımın dengesiz oyunu,üstüne yazacak birşey görememekten belkide 10 gün ara vermişim.Atkı koleksiyonu bölümüne Aris'i ekleyip bu sessizliğe son verelim.
Aylar öncesinde atkı koleksiyonuna eklediğim Paok atkılarını bana ulaştıran Rogermilla sayesinde ulaştığım başka bir atkı daha.Paok atkılarının hikayesinde bahsettiğim bazı atkıları kaptırmam üzerine bu atkıyı bana hediye etmişti.Aris store'dan alınma arkasında etiketi mevcut,tek kat ince güzel bir atkı.Ana tema olarak belirlediğim Yunan atkıları arasında koleksiyona girme şekli ile de özel bir yere sahip.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)