25 Mayıs 2010 Salı

Başarının adı: Jose Mourinho



Çoğu kişinin antipatik bulduğu ve sevmediği madalya kolleksiyoncusu mourinho'nun chealsea patronuyken kullandığı kelimelerden kısa bir kesit:



Chelsea’nin başına gelişine dair: “Elimden gelenin en iyisini yapmaya, durumu olumlu şekilde geliştirmeye ve imajıma ve futbol felsefeme uygun takımı yaratmaya niyetliyim. En iyi oyuncular ve kibirimi mazur görün ama en iyi menajer bizde...” “Futbol menajerlerini yeni veya eski diye değerlendirmem. Ben iyiye ve kötüye inanırım. Başarıya ulaşanlar ve ulaşamayanlar... Lütfen küstah olduğumu düşünmeyin ama ben Avrupa Şampiyonu’yum ve özel biriyim.” “Eğer işimin kolay olmasını isteseydim, Porto’da kalırdım. Güzel mavi koltuk, UEFA Şampiyonlar Ligi kupası, Tanrı ve Tanrı’dan sonra ben...”





Şampiyonlar Ligi’ne dair: “Kendimi zapturapta alacak değilim. Geçen sezon yaptığım şeylerin sebepleri vardı. Dolayısıyla, rekabet normal şartlarda gelişir ve acayip bir şeyler dönmezse, ben de iyi çocuk olup edebimle oturmayı bilirim.”



Takımındaki oyuncularına dair: “Benim ve Chelsea için futbol oynamaktan zevk almak zorundalar; haricinde bana aşık olmak gibi bir zorunlulukları yok.”

Arsene Wenger’e dair: “Onun röntgenci olduğunu düşünüyorum. Böyle tipler vardır; evde otururken teleskopla başka evlerin içinde başkalarının neler yaptıklarını izlerler... O da Chelsea hakkında konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor...”



Sir Alex Ferguson’a dair: “Belki ben de 60’ıma geldiğimde, aynı ligde 20 yıllık kariyer devirdiğimde ve herkesin saygısını kazandığımda, insanlarla konuşurken onların hafiften titremelerini sağlama kudretinde olurum. (Birkaç gün sonra...) İnsanlar kasırga kopsun istiyor ama yok öyle bir şey. Sir Alex’e müthiş bir menajer olduğu için saygı duyuyorum ama o da prosedüre uymak zorunda. Ben hakemlerle konuşmam ve başka menajerlerin de bunu yapmasını istemem... Bir de... Konuşmak vardır, bağırmak vardır... Bu Sir Alex’e karşı olduğum anlamına gelmiyor. Çarşamba günü maçtan sonra ofisimde şarap içtik. Maalesef kötü bir şaraptı, o da bundan şikayetçiydi. Sözüm var; sezonun ikinci yarısında doğumgünüm var. Ona güzel bir Portekiz şarabı götüreceğim."


Futbolun acımasızlığına dair: “Ben dokuz-10 yaşlarındayken babam bir Noel günü işinden kovuldu. O bir menajerdi. Son zamanlarda sonuçlar pek iyi değildi. Aralığın 22’si ya da 23’ünde bir maç kaybettiler ve ayın 24’ünde, Noel gününde, telefon çaldı. Biz öğle yemeği yediğimiz sırada sepetleyiverdiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder