3 Ocak 2011 Pazartesi
Beşiktaş C.T.-Galatasaray C.C. maç yazısı
Akatlar Arena
2011'in basketbol adına ilk derbisi dün akşam oynandı.Akatlar yine tıklım tıklımdı.O atmosferin içinde olmak,havayı soluyup takımı desteklemek çok istedim fakat dün akşam gidemedim maça.Ama Gololurr okuyucularını maç yazısından mahrum bırakmadık.Efes tribününde sık sık güzel insanlarla tanıştığımı söylerim buradaki yazılarda da ayrıca belirtirim.İşte o güzel insanlardan biri Berk(kendisi sağlam Beşiktaş'lıdır) dün akşam salondaydı ve blogumuz için güzel bir yazı yazdı.Daha fazla uzatmadan sözü Berk'e bırakalım:
Akatlar Arena
1-) Cola Turka Arena demeye gerçekten gönlüm razı olmuyor Akatlar Arena'ya, demiyorum da zaten =) Birçok kişinin yolundan vs. şikayet ettiği Akatlar'ı çok seviyorum ben. Çok da zor gelmiyor gitmesi. Belki de orada seyrettiğim ilk maçın 2007'de Fenerbahçe'yi ezerek yendiğimiz maç olduğundan da olabilir. Bana İnönü'den daha farklı bir tat veren, ufak bir butik spor salonu Akatlar benim için. Maçın başlamasına 1 saatten az kaldığı için Beşiktaş’ta taksiyle 10TL’ye anlaşıp gittik salona.
2-) Maçın başlamasına yarım saat kala salonun önündeydik. Otoparkta hala marşlar söylenip, demleniliyordu. Yarım saat kala salona girdiğimizde yeterince erken olmadığının farkına vardık. Biraz geç kaldığımız için portatif tribünün yan tarafında yer bulabildik. Ayakta duracak dahi yer yoktu başka bi yerde, kaynayamadım. Bulunduğum tribünde genelde Beşiktaş’lı olmayan, olsa da niye bağırayım ki diyen kişiler çoğunluktaydı. Sonradan değiştirmek zorunda kaldığımız yerimizden hiç ses çıkmıyordu. Deli gibi hissettim hatta kendimi.Hatta yanımda Beşiktaş'a dair herhangi bir şey giymeyen bir çocuk vardı. Bariz başka takım taraftarı ve Iverson'u seyretmeye gelmiş. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.Bir enteresan anektod da bizim bulunduğumuz bölümdeki yabancıların çokluğuydu. Tribünün o bölümünün resmi dili İngilizceydi.
3-) Hava atışı sırasında Deli Murat uçacak krizi yaşandı. Bence Akatlar için bir değerdir Deli Murat, ancak hava atışı sırasında tüm salonu susturmak ne derece gerekli ve doğrudur, sorgulamak lazım. 3. 2 pota arkası arasında çok büyük uyum sorunu yaşandı özellikle ilk devre. Sonradan aşıldı ancak hala faul atışları sırasında sessizlik olması gerektiğini anlamayanlar oldu, portatif tribün gereksiz bir şekilde liderlik yarışına girdi. Oradakilerin kimler olduğunu, ne amaçla orada bulunduğunu kimse anlayamadı.
4-) Maçtan önce Porketiz tayfasının maçta olması inanılmaz bir heyecan yarattı salonda. Sırayla Quaresma, Simao,Almeia ve Fernandez’e tezahuratlar yapıldı.
Pota altında ne kadar eksik olduğu her basketbol programında konuşulan GS, Beşiktaş’I pota altını ezdi geçti. Ermal 22 sayı attı ki Galatasaray’ın çift haneli skor üretebilen tek oyuncusu kendisi. Beşiktaş’ın pota altında üstünlük kurduğu tek alan riboundlar oldu maçta. (46-35). Maç boyunca Beşiktaş’ın pota altından boş kaçırdığı sayıların haddi hesabı da yoktu.
İddaa tabiriyle üst bitmesine kesin baktığım maçın ilk periyodu 14-9 Galatasaray üstünlüğüyle bitince arkamdaki Amerika’lı arkadaşlar sanki kolej ligi seyrediyoruz diyip patlattılar kahkahayı. Tabi bunda iki takımın da inanılmaz düşük yüzdeyle maça başlamasının etkisi büyük oldu. İlk yarı boyunca Galatasaray’ın küçük farklarla önde götürdüğü maçı 4 sayı farkla Beşiktaş geride kapadı(30-34)
Ancak 3. Period başladığında Galatasaray’da Ermal aldı sazı eline. Farkın 15 sayıya kadar çıktığı 3. Period 10 sayı farkla bitti(45-55). Hala umutlar devam ediyordu 4. Period için.
4. Periyodun başında iki takım da top kaybetme konusunda yarışa girdiler. Bunun galibi olan Beşiktaş olunca salonda umutlar tükenmiş belli bir grup “Sen benim her gece efkarımsın”ı söylemeye başlamıştı. Ancak I3’nin kaptığı top ve sonrasında Galatasaray’ın kaçırdığı boş 3 sayılıklar bir anda hem salonun ateşlenmesine hem de farkın 1 sayıya inmesine neden olmuştu 4 dakika kala(59-60).
Maçın sonlarında Beşiktaş 4 sayı gerideyken tribünde, biz atsak onlar kaçırsa, biz bir daha kaçırsak hesapları yapılıyordu ki Oktay Mahmudi ile hakem Recep Ankaralı uzun bir muhabbete girdiler. Ancak sonrasında Oktay Mahmudi’nin Beşiktaş’ın yazılmayan bir sayısı olduğunu hakemlere anlatma çabasında olduğunu anladık. Aklına Goettingen maçı gelmiş olsa gerek.Oktay Mahmudi’nin katkısıyla fark 2 sayıya indi(67-69).
Son saniyelerde İgnerski’nin imkansız 2 basketiyle maçı uzatmaya götürecek noktaya gelmişti Beşiktaş ki son 8 saniye kala skor berabere iken Iverson’un yaptığı faul sonrası kullanılan 2 atışı Tutku sayıya çevirdi. Iverson’un, sonradan eklenen sayıdan haberi olmadığı ve o yüzden faulu yaptığı efsaneleri dolaşıyor ortalıkta ancak o faul bana göre mantık hatasından başka bişey değildi. Son top bize kalmıştı. Iverson’un asistinde Ogylvi’nin smacı faulle kesildi. Ogylvi ilk atışı kaçırınca 2. atışı bilerek kaçırma olayını abarttı ve hakem maçı bitirdi. Eve giderken aklımda sezon başında Iverson ile ilgili yazdığım yazı vardı. (http://bit.ly/a0nhz4) Iverson çok büyük bir değer ancak Ferrari motoru takılmış Şahin görünümündeki Beşiktaş aynı mantelite ve Burak Bıyıktay’la çeyrek finalden fazlasını göremez.
NOT: Bir Chatman vardı, ne oldu? Hatırladım, takımın maaşlarını zamanında ödemeyen yönetim uyumsuz hareketlerinden dolayı kadro dışı bıraktı
Berk'in yazısı bu kadar.Kendisine beni kırmayıp maçtan izlenimlerini ve aklında kalanları sizler ve benim için yazdığı için kendisine buradan tekrar teşekkür ediyorum.
Ayrıca bir notta benden gelsin.Yazıyı çok beğenmiş,'adam ne güzel yazmış abi,acaba başka neler yazıyor ?' diye düşünüyorsanız bende size Berk'in kendi blogunun adresini vereyim isteyenler daha ayrıntılı takip edip,yazılarını okuyabilirler:http://berkkilic.blogspot.com/
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder