Basketbolda güzel bir seneyi geride bırakmak üzereyiz.Bir takımımız Eurochalange kupasını kucaklarken, 3 takımımız Euroleauge’de top16 gördüler ki, bunların içinde euroleague çaylağı Galatasaray M.P ye de var.Ayrıca Nba’de patlak veren lökavt nedeniyle ülkemizde dünya yıldızlarını ağırladığımız bir yıl oldu bu yıl.Türkiye için iyi bir reklam olduğunu düşünüyorum.
Fakat bana sorarsanız,hepsinden daha önemlisi TBL deki
amansız mücadeleydi bu sene için. Kaliteli takım sayısı gerçekten çok çok
fazlaydı.Play off lar başladığında tam 5 tane güçlü şampiyonluk adayı takım
vardı.Değil Türkiye,hiçbir Avrupa ligine kolay kolay nasib olmayacak bir
hadiseydi bu.
Nitekim
final serisine geldiğimizde şablonda Beşiktaş Milangaz ve Anadolu Efes’in
isimlerini gördük.Beşiktaş bu sene, büyük maddi olanaksızlıklarına rağmen iyi
bir kadro kurarak 2 kupa aldılar ve şu an lig şampiyonluğuna da çok yakınlar(bu
yazıyı yazarken seri 3-1). Bana sorarsanız değil %90, kapasitelerinin %100 ünü
kullandılar.
Birde bakalım Anadolu Efes cephesine;Normal şartlarda,
bir takım için top16 oynadı ve TBL gibi çetin bir ligde finale yükseldi denince,
kulakta hoş bir tını bırakıyor olabilir, fakat bahsettiğimiz takım Anadolu Efes
olunca, durumun hiç de böyle olmadığını görmek zor olmuyor.Anadolu Efes, her yıl
olduğu gibi yine takıma büyük takviyeler yaptı yılın başında, lökavttan da
yararlanarak Vujacic ve Ersan’ı kadrolarına kattılar.Basketbol için çok fahiş
bir fiyat sayılabilecek bir rakamla Barac’ı –büyük beklentilerle- takıma
kattılar. Bana sorarsanız, önceki senelere göre yaptıkları tek farklı/olumsuz
hamle Ufuk Sarıca’yı coach koltuğunda oturtmaktı. Fakat bu güçlü kadroya rağmen
Euroleague’de istedikleri sonuçları bir türlü alamadılar.Lökavtın bitip Ersan’ın
da dönmesiyle ligde de tökezlemeye başladılar. Ne Barac, ne Vujacic isteneni
verebiliyordu.Vujacic takıma yön veren ‘2 numara’ nın çok ötesinde bir görev
adamı edasıyla oynuyordu,hoş, kariyerinde alışkın olmadığı bir şey bekleniyordu
zaten ondan. Üstüne üstlük, takımdaki diğer oyuncularda iyiye gitmedikleri gibi,
her geçen gün daha kötü bir grafik çizdiler.Tbl de final oynamak kesinlikle
Anadolu Efes gibi köklü, Türk basketbolunun lokomatifi bir takım için
yetinilecek bir şey değil.
Peki
Anadolu Efes’in bu uzun yıllardır süregelen kötü gidişinin nedeni ne? Hak ettiği
başarıları yakalayamadığı gibi, üstüne üstün ellerindeki genç yetenekleri de
heba ettiklerini düşünmekteyim. Büyük bir yıldız olması beklenen Cenk Akyol iyi
bir rotasyon oyuncusu bile değil bugün. Hala genç yetenek olarak gördüğümüz
Sinan Güler 30 yaşına geldi bile ve hala Beşiktaş’ta oynadığı basketboldan
bir seviye ilerde değil.Kerem Tunçeri sıkılmış görünüyor;orta yapar gibi içeri
top çıkarmaktan başka yaptığı hiçbir iş yok kaptanın,tabi bunu söylerken Kerem
gibi kaliteli bir oyuncunun bu seviyede oynamasından yakınıyorum, yoksa yine
Türkiye’nin daha iyi bir guardı yok hali hazırda.Geçen sene, çoğu maçta oyuna
dahi girmeyen Ersin Dağlı’nın bu sene Beşiktaş’ta yaptığı işleri görünce
gözlerim fal taşı gibi oluyor. Tabi
ki bu durum birçok nedene bağlanabilir fakat bence en önemli konu altyapıda
görülen bozulma. Büyük başarılar kazanan Efes takımlarına baktığınız zaman hep
altyapı ağırlıklı kadronun üstüne serpilen birkaç yetenekli oyuncuyla işin
götürüldüğünü göreceksiniz. Birbirini erkenden tanımış, birbirine uyumlu ve
içten samimi oynayan oyuncular yok artık malesef. Sanki takım yöneticileri de
eskisi kadar yürekten değilmiş, altyapıdan oyuncu yetiştirmekten daha kolay olan
yolu izleyip, iyi yabancılar alarak reklam yapmak, daha cazip geliyor onlara
gibi bir izlenim edindim. Efes yıllarca fabrika takımı değil, basketbolumuzun
ışığı oldu ama son zamanlarda üzülerek bu kanının değişmeye başladığını
gözlemlemekteyim.
Birazda
Beşiktaş Milangaz hakkında konuşarak yazımı bitirmek istiyorum.Seneye Euroleague
ye direk katılma hakkı kazanan Beşiktaş eğer başarılı olmak istiyorsa kesinlikle
kadrosunun iskeletini korumalı ve pota altına ve guard pozisyonuna takviyeler
yapmalı.Ayrıca daha iyi bir yerli rotasyonu da şart.Beşiktaş, finale gelene
kadar 2 Euroleague takımını eledi, şimdi 3. yü elemek üzere. Fakat bu onları
yanıltmamalı.Şu ana kadar iyi seriler çıkarıyorlar ama oynadıkları 3 Euroleague
takımı da hücumsal anlamda çok sıkıntılıydılar. Beşiktaş’ın hücum gücü yüksek
olabilir ama, onlara aynı şekilde karşılık verecek bir ekiple henüz mücadele
etmediler. Ne Galatasaray, ne Fenerbahçe nede Anadolu Efes, iyi birer 2 numara
ya sahipler. Fakat unutmayalım, tüm Euroleague takımları iyi birer 2 numaraya
sahip olacaklar ve Beşiktaş’ın bu oyuncuları savunmasının çok güç olduğunu
gözlemledim. Anadolu Efes serisinin 3. maçında, Sahsa biraz bu görevi sırtladı
ve 17 dakikada 10 defa faul çizgisine geldi.Ayrıca Sasha’ya konsantre olmak
zorunda kaldıkları için hem diğer oyunculardan kolay basketler yediler hemde
hücum ritimleri bozuldu. Zaten bu durumun Beşiktaşın oyununu bozduğunu ve maçı
da bu şekilde kaybettiğini hepimiz biliyoruz. Umarım seneye, daha güçlü
sponsorlarla, daha iyi bütçelerle ülkemizi temsil etme şansı bulurlar ve başarı
sağlarlar.
Yazar:Fatih Gökpınar
Ne zamandır blogda ben kendi kendime yazıp çiziyordum.Arada bloga yeni bakış açıları,yeni tarzlar katmakta yarar var.Bu yazıda onlardan biri.Sevgili dostum Fatih'e beni kırmayarak yazdığı yazıdan dolayı teşekkürü borç bilirim.Onun yazılarını buralarda daha sık görmek dileğiyle..
Ne zamandır blogda ben kendi kendime yazıp çiziyordum.Arada bloga yeni bakış açıları,yeni tarzlar katmakta yarar var.Bu yazıda onlardan biri.Sevgili dostum Fatih'e beni kırmayarak yazdığı yazıdan dolayı teşekkürü borç bilirim.Onun yazılarını buralarda daha sık görmek dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder