30 Aralık 2011 Cuma
Aimar Yalanlandı
2 gündür ajanslara düşen Aimar,Beşiktaş'a haberleri bugün itibariyle en yetkili ağızlardan biri tarafından yalanlandı.Tayfur Havutçu,başkanın İspanya'da olduğunu doğrulamış fakat Aimar ile ilgimiz yok demiş.
Guti'nin gidişinden beri ofansif orta saha mevkiinde ve takımı göbekten ileri taşıyacak,top dağıtacak oyuncumuz olarak sadece Fernandes kaldı.Ernst,Necip,Aurelio,Veli gibi isimler Fernandes'in yaptıklarını yapamıyorlar.Fernandes bu aralar ne kadar formda olsada,sıkı markaj altında olduğunda yada rakip bir şekilde Fernandes'i kitlediğinde orta sahadaki üretkenliğimiz duruyor.Quaresma,Simao gibi isimlerde o gün yoksa Beşiktaş orta sınıf bir takıma dönüşüyor.
Pablo Aimar'ı Valencia döneminden beri sever ve takip ederim.Ayaklarına hakimiyeti,oyun görüşü hepsi üst düzeyde bir oyuncudur.Ofansif orta saha mevkiinde Fernandes'in yedeği yada dönüşümlü olarak oynayacak bir oyuncuya ihtiyacımız olduğu aşikar fakat bu oyuncu bu şartlar altında kesinlikle Aimar değil.Yaşının 32 ye gelmesi,bize getireceği maliyet,geldiğinde yaşayacağı uyum sorunu gibi faktörler göz önüne alındığında pek karlı çıkacağımız bir transfer olmaz.
Bizim artık ya tutarsa? transferleri yapacak ne lüksümüz ne sabrımız var.2 senedir harcanan para ve pompalanan umutların artık bir geri dönüşü olmasının,başarının gelmesi şart.İçinde bulunduğumuz yoğun maç trafiği ve devam ettiğimiz 3 kulvarın temposunu kaldırabilecek dinamik oyunculara ihtiyacımız var.
Büyük isimleri siyah-beyaz forma altında izlemek keyif verip heyecan yaratsada bize kesinlikle uymaz.Avrupanın Katar'ı olmaktan sıyrılıp daha akıllı işler yapmalıyız.
26 Aralık 2011 Pazartesi
Bobo Bursa'ya mı ?
Sezon başında sözleşmesi bitmiş parada anlaşamadığımız için yeni mukavele imzalamamıştık.Oda Avrupa'dan beklediği teklifler gelmeyince ülkesinin yolunu tutmuştu.Ülkesinde pek mutlu olmadığı tekrar buralara dönmek için nabız yokladığını biliyorduk.Transfer sezonunun yaklaşmasıyla Mersin İdman Yurdu ile adı anılmaya başlamıştı fakat son olarak Bursaspor ortaya çıktı.Ertuğrul Sağlam'ın da yaptığı açıklamada ilgileniyoruz demesi ve Bobo'nun istekli olmasıyla bu iş çözülecek gibi görülüyor.
Performansı sürekli aynı yüzdede devam etmediği ve son zamanlarda biraz daha paraya tamah etmesinden dolayı biraz gözden düşmüştü.Onun yerine getirdiğimiz Bebe'nin resmi maç oynayamadan 6 ay gibi ağır bir sakatlık sürecine girmesiyle apar topar defanstan bozma Edu'yu getirdik.
Beşiktaş gibi büyük hedeflere oynayan,büyük paraların döndüğü bir takımda Edu gibi,Mehmet Akyüz gibi futbolculara yer yok.Mehmet Akyüz'ü pek izleme şansımız olmasada Edu gibi adamlara kesinlikle yer olmamalı.Bobo gibi daha 20 yaşındayken Beşiktaş'a adım atmış takımı,şehri ve taraftarı çok iyi tanıyan ortalamanın biraz üstü bir forvet daha çok işimize gelir.Edu'nun transferiyle bir hata yapılıp yabancı kontenjanı şuanda kullanılıyor,Bobo gibi uyum sorunu yaşamayacak ve çok yakından tanıdığımız bir adamı Bursa'ya kaptırmadan harekete geçmeliyiz.
Transfer döneminde Edu'dan kat kat,Bobo'dan üst düzey süper bir forvet getiremeyeceksek(ki hiç sanmıyorum) takıma geri dönmesini isterim.Bursa'ya gelmeyi kabul ediyorsa aklında bizden alacağının altında bir rakam oluşturduğunuda söylemek yanlış olmaz.Şu ortamda oynadığı son sezondan daha az bir ücretle bile geri dönebilir.Uygun şartlar oluşur,gelme durumu olursa Edu'dan çok daha fazla katkı vereceğine inancım tam.
25 Aralık 2011 Pazar
Carlos Arroyo Beşiktaş'ta
Deron Williams'ın lokavt sonrası Amerika'ya dönmesi üzerine oyun kurucu pozisyonundaki eksikliğimizi gidermek için istediğimiz,uzun zamandır adı geçen oyuncu C.Arroyo ile kesin olarak anlaşmışız.
Uzun zamandır adı geçmesine rağmen resmi olarak açıklanmamıştı fakat Arroyo bu akşam twitterdan mesajı gönderip spekülasyonlara son verdi.'Noeliniz Ve Yeni Yiliniz Kutlu Olsun.Yakinda gorusuruz ...' diyen Arroyo gelmeden önce bizlere ilk mesajını göndermiş oldu.
1979 Porto Riko doğumlu Arroyo'nun Nba kariyeri hayli renkli.Toronto Raptors,Denver Nuggets,Utah Jazz,Detroit Pistons,Orlando Magic,Miami Heat ve son olarak Boston Celtics forması giydi.
Nba'den direk gelen oyuncularda sürekli bahsedilen uyum sorunu,Avrupa basketboluna alışma süreci gibi dönemleri diğer oyunculara göre daha çabuk atlatacaktır.Zira daha önce Tau Ceramica ve Maccabi Tel-Aviv'de forma giymişliği ve Avrupa basketbolunu tecrübe etmişliği var.BBL ve Avrupa kupaları açısından ortalama üstü,iyi diyebileceğimiz bir isim kadromuza katıp bence oyun kurucu pozisyonu için iyi bir isim transfer etmiş olduk.Aşağıdada Nba'deki istatistikleri ;
Yıl | Takım | OM | BM | MBD | MBA | MBTÇ | MBB | MBS | ||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Kariyer | 569 | 191 | 18.7 | 3.1 | .5 | .1 | 6.6 | |||||
2010–11 | Miami | 49 | 42 | 20.2 | 2.0 | .5 | .0 | 5.6 | ||||
2010–11 | Boston | 15 | 1 | 12.7 | 1.7 | .5 | .0 | 2.4 | ||||
2009–10 | Miami | 72 | 35 | 22.0 | 3.1 | .5 | .1 | 6.1 | ||||
2007–08 | Orlando | 62 | 20 | 20.5 | 3.5 | .4 | .0 | 6.9 | ||||
2006–07 | Orlando | 72 | 5 | 18.1 | 2.8 | .5 | .0 | 7.7 | ||||
2005–06 | Detroit | 50 | 0 | 12.0 | 3.1 | .4 | .1 | 3.2 | ||||
2005–06 | Orlando | 27 | 0 | 22.0 | 2.9 | .7 | .0 | 10.8 | ||||
2004–05 | Detroit | 40 | 0 | 17.7 | 3.2 | .6 | .0 | 5.4 | ||||
2004–05 | Utah | 30 | 16 | 24.7 | 5.1 | .7 | .1 | 8.2 | ||||
2003–04 | Utah | 71 | 71 | 28.3 | 5.0 | .9 | .1 | 12.6 | ||||
2002–03 | Utah | 44 | 0 | 6.5 | 1.2 | .3 | .0 | 2.8 | ||||
2001–02 | Toronto | 17 | 0 | 5.6 | 1.2 | .3 | .0 | 1.8 | ||||
2001–02 | Denver | 20 | 1 | 13.8 | 2.5 | .2 | .1 | 4.1 |
23 Aralık 2011 Cuma
Lazio'dan Yeni Yıl Mesajı
Malum yeni yıl yaklaşıyor ve hristiyan oyuncuları bir telaş sarmış durumda.Hemen hemen hepsi ülkelerine dönüp tatillerini geçirmek için son hazırlıkları yaptılar.Lazio'da oyuncular gitmeden önce toplamış biraraya taraftarlarına yeni yıl mesajı vermek için götürmüş stüdyoya.
Videoda ilgimi çeken 2 nokta oldu.Geçtiğimiz yıl Galatasaray'dan giden Cana'yı görmek diğeri ise Beşiktaş'a çok istediğim fakat gelmeyen Klose'nin İtalyancası beni şaşırttı.
not:Tam ekran izlemeniz tavsiye edilir.Video eklerken sağ taraftan biraz kırpılmış oluyor o yüzden sağ taraftaki görüntüde gözükmüyor sorunu bir türlü çözemedim.Tam ekran izlerseniz sorun yaşanmıyor.
22 Aralık 2011 Perşembe
Atkı Koleksiyonu #10 Valencia
Atkı koleksiyonumun belkide en özel atkısı sayılabilir.Çünkü yukarıda görmüş olduğunuz atkı ile koleksiyon yapmaya,toplamaya başladım.Koleksiyonun ilk atkısı olması dolayısıyla özel bir yeri vardır bende.Şekil olarak baktığımızda ise tek kat güzel bir atkı.
Elime geçme hikayesi ise aynı kendisi gibi özel aslında.Efesliler grubuna dahil olmamdan dolayı her maçına gittiğim Efes maçlarında ilk kez deplasmana gelen taraflarla atkı değişimi sonucunda elime geçti.İspanya'dan gelen 15-20 kişilik küçük ama sıcak ve sağlam taraftar gruplarıyla tanışmamız ve sonrasında gelen bizim grup onların grup karşılıklı atkı değişmesi sonucu süper bir atkı edindim.Bu zevki ve hoşluğun tadını aldıktan sonrada zaten devamında bu günlere geldi koleksiyon.
20 Aralık 2011 Salı
Güzel Futbolcu Dede
Özellikle ligimizde artık göremediğimiz gol sevinçlerinin taraftardan bağımsız milyon eurolar alan adamlar arasında kutlandığı,tribündeki 'emekçileri' önemsenmeyen artislere inat Eskişehirspor oyuncusu Dede attığı golden sonra sevincini deplasman tribününde bulunan taraftarlarıyla kutluyor.
18 Aralık 2011 Pazar
60'ların Futbolu Samsun:1 Beşiktaş:1
Schuster bu ligde 60'ların futbolu oynanıyor dediğinde herkes ayağa kalkmış vay efendim olurmu öyle şey,marka değeri var,yıldızlar var diye konuşup durmuşlardı.Schuster dışarıdan bakabilmenin verdiği rahatlıkla görmüş teşhisi koymuştu.Bizde İngiltere,İspanya liglerini izliyor ligimizin en az 5 kat üstünde futbol oynandığını zaten görüyorduk ama işte aidiyet duygusu ve takım sevgisi varken pek itiraf edemiyorduk.
Bugünde Samsun karşısında önemli bir deplasmana çıktık aslında.Üst üste aldığımız güzel sonuçlara yenisini ekleyip hazır devre arası yaklaşmışken 3 puanı cebe koyup dönme planlarımız vardı fakat olmadı.
Almeida,Quaresma,Simao gibi yıldızlarımızın yokluğunda son haftaların formda isimleri Mustafa Pektemek ve Fernandes'in üstüne yığılmış bir takım olarak çıktık sahaya.Rakibinde sahaya futbol oynamaya değil 8-9 kişi savunma yapmaya kontra bile denmeyen acayip çıkışlarla gol aramaya çalışan ilginç bir düzenleri vardı.
Holosko'nun kazmalıkları ve sahada dolanmalarına artık ben dayanamıyorum.Bu oyuncunun Beşiktaş'ta kesinlikle yeri yok.Yıllardır gösterdiğimiz sabır ve verdiğimiz tavizlerin en ufak bir geri dönüşü olmuyor.Kaleciyle karşı karşıya kalır topa vurmaz resmen kalecinin üstüne deper.Top kontrolü yok,saha görüşü yok,at gibi koşmasının dışında Beşiktaş'a verdiği hiç birşey yok.
Takımda yaratıcı oyuncu yoktu.Fernandes'ten başka top kullanmayı bilen top kullanmaya niyeti olan yoktu.Her hücumda,her ileri çıkışta top Fernandes'e gidiyor markaj altındaki Fernandes'te çabalamaktan bıkıp maçın sonlarına doğru iyice saçmalıyordu.Senede milyon Eurolar kazanan bu adamlar topu dikine kullanmayı bilmiyor.Sürekli olarak enine yada geriye oynanan toplar.
İlk yarıda bir pozisyonda tam 1.30 dk topu kendi yarı sahamızdan çıkaramadık.Samsun'un güreşçiye benzeyen forvetinin sahte preslerinden bile çekinip hemen enine yolladık topları.Bugün futbolla ilgili yazmak imkansız zira sahada futbola benzeyen bir oyun yoktu.Aptalca bir oyunla bırakılmış 2 puandan başka birşey değil.
Kendi evinde oynarken bile 8-9 kişi kapanıp kontra kovalayan sahada futbol adına hiçbirşey yapmayan bir Samsunspor inanılır gibi değil.Yıl olmuş 2011 sahadaki oyun 1961.50 yıl geriden gelen nostaljik bir oyun tarzı.
Türkiye'de futbol liglerinin en üst düzeyini teşkil eden Süper Lig diye adlandırdığımız bir organizasyonda böyle bir futbol oynanıyor ve oynatılıyorsa orada futbol kalitesinden,marka değerinden bahsetmenin imkanı yoktur.
17 Aralık 2011 Cumartesi
ACAB
İlk fotoğraf Yunanistan'dan.Olympiakos takımının ünlü taraftar grubu Gate 7'nin açtığı yaratıcı ve güzel pankart.Baş kaldıran adam her şart ve şekilde baş kaldırıyor.
İkinci fotoğraf ise Almanya'dan.Polislerden nefret eden ve aynı şekilde polislerden dönüt alan ateşli taraftar arkadaşların ünlü sloganı Acab'ın polis arabasının plakasında denk gelmesi ilginç olmuş.
Son olarak Acab kültürünün Türkiye'deki yansımalarından ufak bir tezahüratı paylaşıp postu bitirelim.
Sık bakalım sık bakalım,
Biber gazı sık bakalım,
Kaskını çıkaaaar,
Copunu bıraaak,
Delikanlı kim bakalım
16 Aralık 2011 Cuma
Kötünün İyisi : Braga
Gruptaki liderlikten sonra bugünü beklemeye başlamıştık.Şampiyonlar Ligindeki yıldız kaymalarından sonra Avrupa Ligi'nin tadı kaçmıştı ve takımımızın adı Beşiktaş'tı.Beşiktaş demek her zaman bahtsız kuralı çeken,10 takım olsa aradan en kötüsünü bulabilen takım demektir o yüzden inceden bir korkuda yok değildi zira turnuvaya erken veda edebilirdik aynı geçen yıl gibi.
Aynı maçlarımızda olduğu gibi heyecanla bekledim kura çekimini ve sonucunu.Ajax,Lazio,Porto gibi güçlü takımların çıkma ihtimaline karşılık Braga'nın çıkışı aslında Braga'nın forveti Ewerton'un dediği gibi 'kötünün iyisi' oldu.Legia Varşova gibi takımların bize gelmesi imkansız olduğu düşünüldüğünde ben kuradan gayet memnunum.
Geçen yıl avrupa liginde final oynamalarına rağmen bu sene geçen yıl yakaladıklar ritimde değiller.Oyuncu profillerine ve aldıkları sonuçlarada baktığımızda tam dişimize göre bir rakip aslında.Güçlerimiz neredeyse eşit sayılabilir.
Maç hakkındaki tek handikap ilk maçı deplasmanda oynuyor olmamız.Grup maçlarında sadece Tel-Aviv deplasmanında kazanabilmemiz diğelerinde tam olarak istediğimizi oynayamamızdan mütevellit ilk maç İnönü'de olsaydı daha iyi olurdu.
Fakat öyle veya böyle yazının ilk satırlarında da söylediğim gibi Porto yada Ajax'a göre kesinlikle tercih ederim.Kişisel fikrim Portekiz'deki maçtan en kötü beraberlikle dönersek İnönü'de maçı alıp turu geçeriz.
13 Aralık 2011 Salı
Keskin Sirke Küpüne Zarar !
Futbol severler olarak o'nun sahadaki bu görüntülerinden bıkmış usanmıştık artık.Onu bu kadar sinirlendiren,delirmesine yol açan,kendini kaybetmesine neden olan öfkesine hiçbir zaman anlam veremedim ve bu görüntüsünden her zaman tiksindim.Saha dışındaki tavırlarını bilmem ama saha içindeki Emre sporcu ahlakının 's' harfine bile sahip değil.
Biz onun yukarıda birazını paylaştığım resimlerindeki tavırlarından bıkmış usanmışken Emre dün Bursaspor maçında yaptıklarından dolayı kadro dışı bırakıldığı haberi düştü ajanslara.Fenerbahçe yönetimi yada Aykut Kocaman bu kararın altında kimin imzası varsa sonuna kadar destekliyorum.'Temiz futbol' sloganına uygun olarak ara transfer dönemide yakınken Fenerbahçe'yle ilişkisi kesilirse ballı kaymak olur.Artık çoktan çizmeyi aştı.
12 Aralık 2011 Pazartesi
Şimdi Ne Olacak ?
5 aylık süreden sonra nihayet hocamız Tayfur Havutçu ve Serdar Adalı serbest bırakıldı.Ne olduğunu anlayamadığımız tutuklamalar,iddianamesi bile hazırlanmamış suçlular derken bombalar arka arkaya patladı.Ve bugün geldiğimiz noktada öyle veya böyle serbest bırakıldılar.Beşiktaş adına bu kirli mevzudan aklanma yolunda ilk adım olabilir bu.
Tayfur Hoca'nın çıkışıyla iki tane sonuç doğuruyor.1.si serbest bırakıldığından ötürü yaşadığımız sevinç 2.si ise takımın teknik direktörü kim olacak mevzusu.
Bildiğimiz gibi Carvalhal,Tayfur Hocanın yokluğunda görevine vekalet etmek için gelmişti ve hoca geri döndüğünde sözleşmesi tamamlanmış olacaktı.Buraya kadar sıkıntı yok ama hesaba katmadığımız bazı şeyler var.
Carvalhal'ın Beşiktaş'ı mükemmel futbol oynamasada öyle veya böyle ilerleriyoruz ve belli şekilde gidiyoruz.Özellikle son dönemlerde yükselen performansımız bizi mutlu bile etmeye başladı.Takım birbirine kenetlenmiş,çoğu iyi olan skorlarımızla gidiyoruz.
Carvalhal'ın beyefendi kişiliği ve her röportajında Tayfur'a gösterdiği saygı,iyi dilekleri,taraftarla geçinmesi,gollere verdiği samimi tepkileriyle en azından kendi adıma benim kanım ona fazlasıyla ısındı.
İki teknik direktörün bir arada beraber çalışmaları şüphesiz imkasız görünüyor.İkisinden birinin sportif direktör gibi bir mevkiye getireleceğinide sanmıyorum.
Beşiktaş çok zor bir viraja geldi bugün.En az şampiyonluk yarışı kadar kritik ve doğru dönülmesi gereken bir viraj bu.Alınan acele yada saçma bir karar birbirine kenetlenmiş takımı dağıtabilir sezon başına döndürebilir.
Ben işin içinden çıkamadım.Beşiktaş bu durumda ne yapmalı ??
10 Aralık 2011 Cumartesi
Ağaç Yaşken Eğilir
Fotoğraf Wisla Krakow tribünlerinden..Futbolu sevdirmenin,özendirmenin,doğru öğretmenin en kolay yolu belkide erken yaşlardan tribün kültürünün oluşmasına önayak olmak.
9 Aralık 2011 Cuma
4-1 Kere Maşallah ve Q7'nin Sakatlığı
Başlık fotomaç'ın yada benzeri gazetelerin attığı sallama başlıklar gibi oldu farkındayım ama yazmadan edemedim.Takıma birşey olur girdikleri hava bozulur düşüncesiyle yazılmış bir başlık oldu.Mazur görelim..
Uzun zamandır maçlardan sonra yazamıyordum.Bu aralar girdiğim yoğunlukta maçları bile zor izliyorum yazı yazmak imkansız hal alıyor durum böyle olunca.Fakat ne yapıp edip her zaman olduğu gibi maçları kaçırmıyorum.Uzatmadan maça geçelim.Dünden bu yana herkes birşeyler yazdı zaten geç kaldım ama bir - iki kelimede benden olsun.
Bütün köşe yazarlarının üst üste gelen galibiyetlerden sonra ağzına sakız ettiği 'kazanma alışkanlığı' cümlesini bende kullanacağım.Son maçlarda derbilerde dahil fena top oynamıyoruz.
Oynadığımız futbol ; olağanüstü,rakibi ezen,yerden yere vuran bir anlayış değil ama sahaya çıktığımızda Beşiktaş formasını hak ettiği gibi taşıyor oyuncularımız.Carvalhal'ın iyice kullanmaya alıştığı takım profilide birbirine uyum sağlamaya başlayınca tadından yenmez kıvama doğru gidiyoruz.
Sezonun ilk zamanlarında yürümekten aciz,mücadeleden kaçıyorlar diye eleştirdiğimiz takımın şuan orta sahası belkide ligin en iyi orta sahası durumunda.Maçına göre Ernst-Fernandes-Veli-Necip-Aurelio arasında dönen rotasyon kıvamını bulmuş durumda.Defans bölgesinde zaten sıkıntı yaşadığımızı şuan için düşünmüyorum.Klasikleşen Hilbert-Egemen-Sivok-İsmail dörtlüsü hemen hemen hiç bozulmuyor.Ufak tefek yediğimiz hatalı goller dışında savunmamızı çok beğeniyorum.
2 yıldır yatırımları 3.bölgeye yapmamız yıldızları yığmamıza rağmen bir tek o bölgede istikrarı yakalayamadık.Almeida'nın dengesiz performansı,Edu'nun ne olduğunu anlayamadığımız stili,Pektemek'in yavaş yavaş ısınması derken geride 10 küsür maç bıraktığımız halde tam olarak oturabilmiş değil.Dünde Quaresma'nın frikik golüne kadar sıkıntı yaşadık aslında.
Frikik golünden sonra genel Anadolu takımı klasiği yine oldu ve direnci düştü Manisa'nın.İlk yarı bitiminde Mustafa'nın 2.yi sallamasından sonrada devreyi tamamen rahat kapatıp maçı bitirdiğimizi düşündük.
Sıkıntılarda buradan sonra başladı aslında.Aynı Ankara'da uğradığımız kaza gibi burdada başımıza aynı şey gelebilirdi.Manisa'nın üstümüze gelmesi bizim kapanmamız derken skor 3-1 e geldi.Gelen golden sonra rolleri tamamen değiştik.Skoru koruma çabasına düşünce işler sarpa sardı.
Bu olayı sezon içince bi kaç kere yaşadık aslında.Skor olarak avantaja geçtiğimizde skoru koruma derdine geçtiğimizde biz sıkıntı yaşıyoruz yapamıyoruz bu olayı.Demekki bizim skoru koruma değil her zaman oyuna hükmetme derdinde olmamız şart.Hoca takımı belli bir raya sokmuş görünüyor ama şu derdimize derman bulması şart.Ligi öyle veya böyle götürebiliyoruz ama Uefa'da durumlar aynı olmuyor.Stoke ve Kiev deplasmanlarında hep bu olay yüzünden puanları bırakıp döndük.
Maçın üzerinden birgün geçtiği için ayrıntılı inceleme yapma gereği duymadım herkes herşeyi okudu gördü diye düşünerek ama Quaresma'nın sakatlığı yeni haber.
Dün bildiğiniz gibi Quaresma maçın 2.yarısında yerini Holosko'ya bırakmıştı.Bugün yapılan açıklamaya göre Quaresma'nın sağ diz iç yan bağlarında ikinci derece yırtık tespit edilmiş.
Son haftalarda performansını yükseltip takıma üst düzeyde attığı gollerle katkı veren Q7'yi kaybetmemiz çok kötü haber oldu.14 aralıkta Stoke City ile oynayacağımız maçta olmayacak olması,üstüne üstlük Simao'nun da durumunun belirsiz olması dönse bile ne kadar katkı vereceği konusu can sıkıcı oldu.Q7'nin yokluğunda onun yerini kim doldurabilir bilmiyorum.Kanatta Mustafa yada Holosko denenebilir diye düşünüyorum.Fakat onlarında ne kadar katkı verebileceği şüpeli.
Ah şu bahtsız bedeviliğimizi üstümüzden atabilsek çok büyük işler yapacağız ama yok yapışmış kalmış arkadaş atamıyoruz.Q7'nin sağlıklı olup 14'ündeki maçta oynayacak olsaydı son performanslarımıza bakarak basar geçeriz derdim ama şuan yorum yapamıyorum.
2 Aralık 2011 Cuma
Her Yerde Futbol
Fotoğraf Tayland'tan.Tutkumuz futbolu sadece karada değil deniz üzerinde de oynama imkanı sağlamışlar.Değişiklik açısından denenebilir fakat topun suya kaçması gibi,oyuncuların tek bir bölgeye yığılmasıyla denge kaybı gibi handikaplarıda beraberinde getiriyor sanırım.
28 Kasım 2011 Pazartesi
Ruhani Güç
Brezilya'da Rio şehrinde amatör lig takımlarından birinin antreman tesislerinden bir görüntü.Hz.İsa'nın gözetiminde idman.
25 Kasım 2011 Cuma
Nereden Geliyor Bu Değirmenin Suyu ?
Son yıllarda alıştığımız üzere yine bombayı patlattık.Nba'de süren lokavt sayesinde getirdiğimiz yıldızlara bir yenisini daha eklemiş bulunuyoruz.
Semih Erden'in sakatlığı sonrası uzun arayışlarının başladığını hemen heryerde okuyorduk.Görünüşe göre arayışlar sonuç vermiş ve yeni bir yıldız edinmişiz.
L.A. Lakers'tan başarılı forvet oyuncusu Lamar Odom'la anlaşmışız.2.08 boyunda ve 104 kilo olan Odom'un kariyerini anlatma gereği duymuyorum.Bireysel yetenekleri açısından ligimizin çok çok üzerinde bir oyuncu.
Takıma yıldızlar geliyor,takım güçleniyor bunlar güzel şeyler fakat bizde durumlar çok farklı.Sonunda ne olacağı belli olmayan bir çıkmazdan faydalanıp(lokavt) boşta kalmamak için gelen oyunculara bel bağlamış durumdayız.
Olurda lokavt biterse müthiş bir ivme yakalayan basketbol takımımız ne hallere gelir kestirmek çok zor değil.Lokavt bitmesin diye dua eder hale getirdiler bizi.Diğer sıkıntımız ise 'nereden geliyor bu değirmenin suyu ? ' sorusu.
Beşiktaş basketbol takımının her yıl gündeme geldiği bir konudur oyuncuların paralarının ödenmemesi konusu.Sezon başında ortalama üstü bir takım kurulup yola çıkılır ama sezon ortası gelmeden sıkıntılar baş gösterir.Paralarını alamadıkları için idmanı boykot eden Amerikalılardan başlar,maaşı ödenmediği halde takımı satmayan yerlilerle biter bu hikaye.
Bahsettiğim olayın en yakın örneğini daha geçen sezon yaşadık.Parası ödenmediği için tepki gösteren oyuncularımızı,işkence edercesine zorunlu antremanlara zorladık.İstikrarın İ'si bile olmayan basketbol şubemizde her yıl 6-7 oyuncu gelip her yıl 6-7 oyuncu gitmesi normal karşılanan bir durum halini aldı.
Velhasıl düzgün kadro kurmaktan,oyuncu paralarını zamanında ödemekten,istikrarı sağlamaktan aciz yönetimimiz sonu ne olacağı belli olmayan bir durumdan faydalanıp bütün Nba yıldızlarını takıma doldursa ne olur ? Beşiktaş duruşunu kaybettikten sonra..
18 Kasım 2011 Cuma
Abdullah Avcı
Euro 2012 plaf-off'larında hezimete uğradığımız ilk maçtan sonra adı dolaşmaya başlamıştı.Daha 2.maç oynanmadan geleceği kesin gibiydi ve dün yapılan açıklamayla milli takımın başına Abdullah Avcı geçti.
Süperligin şahit olduğu son yılların en istikrarlı giden takımın en istikrarlı hocası.Abdullah Avcı'ya fazlasıyla saygı duyarım.İBB gibi maddi olanakları kısıtlı arkasında taraftar desteği olmayan gibi uzatılabilecek birçok sıfat bulunan bir takımı büyüklerin belası haline getirdi.
Gösterdiği başarılara rağmen milli takım için doğru isimmi tartışmak gerek.
Olumlu yanları:
-Olumlu yanlarının belkide en önemlisi elindeki nispeten vasat denebilecek düzeydeki oyuncuları motivasyon konusunda çok başarılı olması.İbb'de yaşı geçmiş,ununu eleyip eleğini asmış birçok isimden aldığı verim zaten kendini gösteriyor.
-Artı özelliklerine devam ederken çok ekstra olaylarda bile sakinliğini koruyabilmesi de önemli.Takımı 3 atıp rahat oyun ortaya koyarkende 3 yemiş kaybetmek üzereykende sakin bir Abdullah Avcı var.
-İsmi duyulmamış oyuncuları vitrine çıkartıp onlardan aldığı katkıyla büyük maçlarda büyük takımları devirebildiğini gördük.Milli takımda artık kemikleşmiş bazı soytarıları takımdan temizleyip yerine daha önce izleme şansı bulamadığımız yeni oyuıncular kazandırabilir.
Milli takımı babasının çiftliği gibi gören,kulüplerinde yaptıkları pisliklerin aynısını milli takıma taşıyıp formayı kirletenlere umarım daha fazla tölerans göstermez.Artislerle geldiğimiz nokta zaten ortada en azından gençleri ve daha önce şans bulamayanları oynatırsa belki aralarından birkaç adam çıkar.Şuan içinde bulunduğumuz durumdan daha kötü zaten olamayız.Galatasaray paf takımında görev aldığı dönemde; Arda Turan, Aydın Yılmaz, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Cafercan Aksu gibi isimlerinde çıkması sonrası bu konuda çok ümitliyim.
-3 büyükten birinde daha önce görev yapmadığı için aynı mevkide daha iyisi varken görev yaptığı takımdan oyuncusunu çağırma gibi bir durum olmaz.Oğuz Çetin'in yıllardır yaptığı Fb sempatisi artık onun gidişiyle kırılmalı.
-İbb'de olduğu dönemde yine büyüklerin önemli oyuncularına yaptırdığı markaj ve kitlemeyle iyi bir izleyici olduğunu gösterdi.Rakibi analiz edip güçlü yanlarını takımının el verdiği ölçüde düzenlemeyi biliyor.Hiddink'in yaptığı gibi mutlaka kazanmamız gereken bir maça tek forvet çıkıp dakikalar 80'i gösterdiğinde bile forvet sokmamazlık yapmaz.
Olumsuz Yanları:
-İbb'de medyanın İstanbul takımları arasında neredeyse hiç ilgi göstermediği nispeten izole bir ortamda çalıştı.Yenilgilerinden sonra eleştirilmeyip,transfer dönemlerinde çıkarılan dedikodularla yıpratılmadı.Kısacası milli takımda göreceği ilginin 10da 1ini görmedi.Şimdi milli takımın başında ve en ufak başarısızlıkta saldırmak için hazır bekleyenler var.
-Milli takımın bulunacağı uluslararası ve büyük turnuvalarda daha önce yer almamış olmasıda başka bir handikap.Orta sıraları hedefleyen bir takımdan sonra her büyük turnuvaya katılıp iş yapmaya çalışan bir takıma geldi.
-İbb'de kurmuş olduğu düzen ve gördüğü saygıyla beraber gelen oyuncuların ona bağlılığı ve abi kardeş ilişkisini burada kurabilecekmi ? sorusuda önemli.Yılda aldığı hocasının 3-4 katı olan bazı egosu şişmiş kendini adam zannedenler Abdullah Avcı'yla doğru iletişimi kurabileceklermi ?
-Oynatacak adam bulamıyor,bütçe imkansızlıklarıyla boğuşurken şimdi önüne serilen oyuncu havuzunu doğru kullanabilecekmi ? Olumlu yanlarında yazdığım Anadolu'dan yada tanımadığımız başka oyunculara şans verecekmi ? sorusu buradada karşımıza çıkıyor.Bakılan açıya göre hem olumlu hem olumsuz yapılabilir.
Yukarıda sıraladığım kendime göre iyi ve kötü yanlardan sonra kişisel görüşüm şöyle;
Adı geçerken aslında milli takıma hoca olmasını istememiştim.İstememe nedenim ise başarılı olamayacağını düşünmemden değil.İbb'de kurduğu süper düzen ve gördüğü saygıyı bırakıp,bomba misali elden ele gezdirilen bir milli takıma gelmesi yani kariyerini tehlikeye atması.
Tabiki milli takımı çalıştırabilir ama zaman olarak yanlış bir zamanda gelmiş olabilir.En ufak başarısızlığa tahammül olmayan milletin birbirini yediği ilginç bir zamandayız.Daha uygun bir zamanda gelmesi kendi adına daha yararlı olabilirdi.Yinede büyük düşünen her hocanın yapması gerekeni yapıp risk alıp sorumluluğu üstlendi bakalım günler bize neler gösterecek.
Süperligin şahit olduğu son yılların en istikrarlı giden takımın en istikrarlı hocası.Abdullah Avcı'ya fazlasıyla saygı duyarım.İBB gibi maddi olanakları kısıtlı arkasında taraftar desteği olmayan gibi uzatılabilecek birçok sıfat bulunan bir takımı büyüklerin belası haline getirdi.
Gösterdiği başarılara rağmen milli takım için doğru isimmi tartışmak gerek.
Olumlu yanları:
-Olumlu yanlarının belkide en önemlisi elindeki nispeten vasat denebilecek düzeydeki oyuncuları motivasyon konusunda çok başarılı olması.İbb'de yaşı geçmiş,ununu eleyip eleğini asmış birçok isimden aldığı verim zaten kendini gösteriyor.
-Artı özelliklerine devam ederken çok ekstra olaylarda bile sakinliğini koruyabilmesi de önemli.Takımı 3 atıp rahat oyun ortaya koyarkende 3 yemiş kaybetmek üzereykende sakin bir Abdullah Avcı var.
-İsmi duyulmamış oyuncuları vitrine çıkartıp onlardan aldığı katkıyla büyük maçlarda büyük takımları devirebildiğini gördük.Milli takımda artık kemikleşmiş bazı soytarıları takımdan temizleyip yerine daha önce izleme şansı bulamadığımız yeni oyuıncular kazandırabilir.
Milli takımı babasının çiftliği gibi gören,kulüplerinde yaptıkları pisliklerin aynısını milli takıma taşıyıp formayı kirletenlere umarım daha fazla tölerans göstermez.Artislerle geldiğimiz nokta zaten ortada en azından gençleri ve daha önce şans bulamayanları oynatırsa belki aralarından birkaç adam çıkar.Şuan içinde bulunduğumuz durumdan daha kötü zaten olamayız.Galatasaray paf takımında görev aldığı dönemde; Arda Turan, Aydın Yılmaz, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Cafercan Aksu gibi isimlerinde çıkması sonrası bu konuda çok ümitliyim.
-3 büyükten birinde daha önce görev yapmadığı için aynı mevkide daha iyisi varken görev yaptığı takımdan oyuncusunu çağırma gibi bir durum olmaz.Oğuz Çetin'in yıllardır yaptığı Fb sempatisi artık onun gidişiyle kırılmalı.
-İbb'de olduğu dönemde yine büyüklerin önemli oyuncularına yaptırdığı markaj ve kitlemeyle iyi bir izleyici olduğunu gösterdi.Rakibi analiz edip güçlü yanlarını takımının el verdiği ölçüde düzenlemeyi biliyor.Hiddink'in yaptığı gibi mutlaka kazanmamız gereken bir maça tek forvet çıkıp dakikalar 80'i gösterdiğinde bile forvet sokmamazlık yapmaz.
Olumsuz Yanları:
-İbb'de medyanın İstanbul takımları arasında neredeyse hiç ilgi göstermediği nispeten izole bir ortamda çalıştı.Yenilgilerinden sonra eleştirilmeyip,transfer dönemlerinde çıkarılan dedikodularla yıpratılmadı.Kısacası milli takımda göreceği ilginin 10da 1ini görmedi.Şimdi milli takımın başında ve en ufak başarısızlıkta saldırmak için hazır bekleyenler var.
-Milli takımın bulunacağı uluslararası ve büyük turnuvalarda daha önce yer almamış olmasıda başka bir handikap.Orta sıraları hedefleyen bir takımdan sonra her büyük turnuvaya katılıp iş yapmaya çalışan bir takıma geldi.
-İbb'de kurmuş olduğu düzen ve gördüğü saygıyla beraber gelen oyuncuların ona bağlılığı ve abi kardeş ilişkisini burada kurabilecekmi ? sorusuda önemli.Yılda aldığı hocasının 3-4 katı olan bazı egosu şişmiş kendini adam zannedenler Abdullah Avcı'yla doğru iletişimi kurabileceklermi ?
-Oynatacak adam bulamıyor,bütçe imkansızlıklarıyla boğuşurken şimdi önüne serilen oyuncu havuzunu doğru kullanabilecekmi ? Olumlu yanlarında yazdığım Anadolu'dan yada tanımadığımız başka oyunculara şans verecekmi ? sorusu buradada karşımıza çıkıyor.Bakılan açıya göre hem olumlu hem olumsuz yapılabilir.
Yukarıda sıraladığım kendime göre iyi ve kötü yanlardan sonra kişisel görüşüm şöyle;
Adı geçerken aslında milli takıma hoca olmasını istememiştim.İstememe nedenim ise başarılı olamayacağını düşünmemden değil.İbb'de kurduğu süper düzen ve gördüğü saygıyı bırakıp,bomba misali elden ele gezdirilen bir milli takıma gelmesi yani kariyerini tehlikeye atması.
Tabiki milli takımı çalıştırabilir ama zaman olarak yanlış bir zamanda gelmiş olabilir.En ufak başarısızlığa tahammül olmayan milletin birbirini yediği ilginç bir zamandayız.Daha uygun bir zamanda gelmesi kendi adına daha yararlı olabilirdi.Yinede büyük düşünen her hocanın yapması gerekeni yapıp risk alıp sorumluluğu üstlendi bakalım günler bize neler gösterecek.
11 Kasım 2011 Cuma
Hırvatistan Finallerde
Bugün tarih 11.11.11 Euro 2012 elemerinde kader maçımıza çıktık.Eleme grubunda gösterdiğimiz harika performans !'tan sonra euro2008 den belalımız Hırvatlar'ı konuk ettik.Konuk ettik diyorum çünkü her ev sahibinin yapması gerekeni yapıp misafirimizi hoş tutup yaptıklarını izlemekle yetinip 0-3 mağlup olduk.
Bu akşam sahada olan oyuncuların gösterdikleri isteksizliği,basiretsizliği,inançsızlığını bana kimse açıklayamaz.Kullandığım sıfatları çoğaltıp gayet güzel sıfatlar bulabilirim ama üslup olmaması gereken bir yöne doğru kayacak o yüzden burada bırakayım.Gelelim maça.
Tahmin ettiğim gibi Hiddink maçı kontrolünde tutmak isteyen,ilk yarı yemeden ikinci yarı hafif yüklenmeyle 1-0 yapıp üstüne yatma amacıyla çıktı maça.Eleme grubunda şans tanımayıp en önemli maçta göbeğe koyduğu Giray,ben orta saha değilim ! diye bağıran Sabri'yi inatla orta saha oynatıp şah olan takımımızı şahbaz yaptı.
Bismillah deyip televizyon karşısına oturur oturmaz bize gol yeme zevkini tattırdılar.Zaten futbol tarihi olarak hiçbirşeyi kolay yoldan halletmediğimiz için gol şaşırtmadı.Pozisyonları tek tek değerlendirip benim gibi bozulan sinirlerinizi daha fazla bozmak istemiyorum onun yerine sahadaki ölüleri yazmak istiyorum.
Volkan: Fenerbahçe'nin güzide kalecisi Volkan yine yaptı yapacağını.3 golün 3ünde de hatası var.İlk golde iyi yer tutup topu uzanıp almaması,ikinci golde yan topa çıkma özürünü gösterip topa çıkmaması ve 3.golde yine 2.golde yaptığı hatayı yapıp 2 metre önündeki adama rahat vuruş imkanı tanıması.Yıllardan beri hem kulüpler bazında hem milli takımda kalede çektiğimiz en büyük sıkıntı lanet yan ve duran toplar.Türk pasaportu taşıyan birtane kaleci şu yan toplara hakim değil.Topu gördükleri an kitlenip kalıyorlar.Cüssesiyle ayı boğacak güçte olan Volkan iki elini kaldırıp hava topunu alamıyor.
Gökhan Gönül: Medyamızın dünyanın en iyi sağ beklerinden gösterdiği süper yeteneğimizi bu maçta gördük.Hırvat akınlarında sünger gibi delik deşik oldu.İlk golde yaptığı inanılmaz hata,rakibin resmen onla oynaması inanılır gibi değil.Fenerbahçe'de en çok koşup mücadele eden adamlar arasında olan Gökhan sahada yoktu.
Orta sahamızı oluşturan Arda,Emre,Selçuk üçlüsünden en çok birşeyler yapmaya çalışanı Selçuk'un oyundan alınışı ve yerine kurtarıcı olarak Mehmet Topal'ın girmesinden sonra ben maçtan tamamen koptum.Mehmet Topal'ın oynadığı oyunu ve kendisini severim fakat skor olarak gitmiş ve mutlaka gol atmamız gereken bir maçta ofansif adam çıkarıp savunma ağırlıklı bir adam oyuna dahil etmenin mantığı nerede ?
Süper yetenek Arda Turan'ın egoist tavrı,Emre'nin her zaman ki agresifliğide eklenince orta saha işlemez oldu.
Forvet hattında en üzüldüğüm isim Burak Yılmaz oldu.Geniş ve açık alanda aldığı toplarda etkili olan ve savunma arasında kaybolduğunda etkisiz olan Burak'ın bütün korktuğu başına geldi.Erken gelen gollerden sonra 6-7 Hırvat savunmacının arasında kalınca Burak'la resmen oyun oynadılar.
Hiddink: Bu akşama kadar Hiddink'e her zaman saygı duydum.Ömrünü bu işe adamış ve süper kariyerli bir hocanın hemen harcanmaması gerektiğini düşünüyordum fakat bugün gördüklerime inanamadım.Erken gelen golün etkisinden kurtulamamış televizyonda izleyen seyirciden bile takıma daha az etki eden bir adam.
İlk yarıyı geride kapatıyoruz takım berbat halde ileri çıkamıyor pres yapmıyoruz.İkinci yarı değişiklik beklerken bakıyoruz sadece Gökhan Gönül çıkmış yerinde Gökhan Töre var.Defanstan yada orta sahadan eksiltip forvete bir takviye yok.
Skor oluyor 3-0.Bütün riskleri almasını arkayı tamamen boşlamasını beklerken Selçuk İnan çıkıyor yerine Mehmet Topal giriyor.Hocanın neyin peşinde olduğunu merak edip beklerken nihayet hocanında aklına geliyor ve 80 küsürde ikinci forveti almak aklına geliyor.Bu dakikayımı bekledin diye söylenirken çıkan oyuncu Burak Yılmaz !!
Yukarıdaki yaptığı sadece değişikliklere bile bakarak Hiddink'in gitmesi gerektiği ve zorla güzellik olmayacağı ortada.Kendi evinde ölüm kalım maçına çıkıp 3-0 geridesin ve bir forvet çıkarıp 80 de yeni adam sokup tek forvet devam ediyorsun pes !! Olmadı Hiddink olmadı.
Rıdvan Dilmen: Yorumcu olarak en beğendiğim insanların başında gelir fakat yaptığı yorumlara bugün kesinlikle katılmıyorum.Volkan'ın yaptığı inanılmaz hatalara tepki gösterip ıslıklayan seyirciyi yerden yere vurdu.Milli formaya saygısızlıkmış,yada Gs-Fb düşmanlığıymış olmadı hoca.Belki Volkan'la olan kişisel münasebetinden dolayı koruma içgüdüsü ile hareket etmiş olabilirsin ama bugün Volkan hepsini hak etti.
İyi işler yaptığında alkışlanıp övgü alıyorsa yanlış yaptığında eleştirilmesi kadar doğal birşey olamaz.Tribündeki taraftarı tahrik edici hareketleri ve ettiği küfürler televizyona bile yansıdı.Milli forma üzerindeyken ıslık yemek istemiyorsa üzerindeki formaya yakışan şekilde oynaması şart.
Sahada yokları oynayan Arda,Emre,Hakan Balta gibi isimler rövanşta da olmayacaklar.Arda'nın sahadaki kötü performansın üstüne deplasmana gitmemek için yaptığı topa vurma direk sarı kart istiyorum'un vücuda gelmiş haliydi.Oradaki maçta olmayışları bize çok birşey kaybettirmez.İçeride 3 yedik orada 4-5 hiç fark etmez en azından bunların yerine formayı biraz hak eden ve içinde heyecan kalmış gençleri oynatalım.
Takım olmayı başaran ve oyundan bir dakika bile kopmayan Hırvatistan'a Avrupa Şampiyonası'nda başarılar..
7 Kasım 2011 Pazartesi
Atkı Koleksiyonu #9 Panathinaikos
Genel itibariyle karışık giden koleksiyonumun oluşturmaya çalıştığım ana temasından Yunan takımları grubundan olan Panathinaikos atkısı.
Yunanların yapmayı sevdiği cinsten yani tek kat bir atkı.Böyle atkıları bağlamak ve kullanmak zor olsada çift katlara göre görüntü bakımından çok daha iyi oluyorlar.Elime geçme hikayeside daha önce yine 'atkı koleksiyonu' başlığı altında paylaştığım Partizan atkısını kendisinden aldığım Ulaş sayesinde oldu.Atkılar hakkındaki muhabbet ve münasebetten sonra bu atkıyı bana hediye etmişti.Bu bahaneyle kendisine buradan selamımı da çakalım.
2 Kasım 2011 Çarşamba
Karşıyaka 99. Yaşında
Türkiye'nin en köklü ve mazisi en güzel olan kulüplerin ilk sıralarında gelir Karşıyaka.Başarıları olarak olmasada,kurucuları,getirdiği ruh ve felsefe olarak her zaman diğerlerinden farklıdır.Kısacası BÜYÜK'tür Karşıyaka.
Büyüktür büyük olmasına ama dün kutlanan 99.yıl kutlamaları Karşıyaka'nın isim ve tarihine yakışmayacak türdeydi.Kişisel beklentim Türkiye'nin tribün olarak en iyilerinden birine sahip olan bir takımın taraftarının İzmir'i yakmasını beklerdim fakat çok sönük kaldı.Karşıyaka'nın büyüklüğüne yakışmadı.
29 Ekim 2011 Cumartesi
27 Ekim 2011 Perşembe
BEŞİKTAŞ:2 - Fenerbahçe:2
Süperlig'de uzun zamandır izlemediğimiz bir tempo ve heyecana sahne oldu İnönü Stadı.90 dakika boyunca izlediğimiz mücadele eğer futbol buysa diğerleri neydi diye herkesi düşündürmüştür.Bu mücadeleyi ortaya koyan iki takım oyuncularınada teşekkür etmek şart.
Maç :
Maça hiç tahmin etmediğim ve beklemediğim bir kadroyla başladık.Geçen hafta Mersin'e götürülmeyen Fernandes,Guti ve Almeida'yı bu hafta sahada görmeyi bekliyordum.
Carvalhal orta sahada teknik becerinin yerine daha çok koşan,mücadele eden oyuncuları tercih etti ki bence bu doğru karardı.Aurelio ve Ernst'in defansif yönleri ve Veli'nin dinamizmi orta sahamızı güçlü kıldı.
Orta sahanın mücadelesine ileri uçta Quaresma ve Simao'nun sürekli yer değiştirmeli oyunları ve Mustafa Pektemek'in kendini paralayıcı koşuşları ilk anlardaki etkinliğimizi arttırdı.Orta saha ve ileri ucun koordineli oyunu ise erken golü getirdi.
Bugün sahada rakibe göre daha iyi olduğumuzu düşünüyorum.Fakat ilk yarının 25.dk'sına kadar yaptığımız tempolu oyunla 2.golü bulamayınca biraz oyundan düşmeye başladık.Bu dakikalarda Fener'in bize göre daha sakin kalması kalemizde pozisyon vermemize sebep oldu.
Rakibin hücum organizasyonlarının yarısından fazlasını üzerine kurduğu Alex'i kaçırmamız sürekli kalemizde gol görme tehlikesi yaşattı.Kötü gününde olmasına rağmen bir gol atıp bazı pozisyonlarda savunmamızı allak bullak etmesi Alex'in büyük topçu olduğunu gösterir.
İkinci yarıda ilk yarı olduğu gibi baskılı başlamamız ve yine 2.golü bulamayışımız aynı 1.yarıda olduğu gibi bizi yine oyundan düşürdü.Bugün sahada taktikten çok gazla oynayan bir takım görüntüsü çizdik.Golü bulunca şahlanan atamayınca oyundan düşen tarzımız bizim için tehlike arz ediyor.
Attığımız iki golde usta işi goller.Birinde Simao'nun füzesi ikincisinde Quaresma'nın raket gibi kullandığı ayağıyla topu Almeida'nın tam kafasına yollaması enfes.Yediğimiz iki gole gelirsek ikiside tam bir fiyasko.İlk golde Caner'i boş bırakmamız ikincide ise frikikte Alex'e yoğunlaşıp golü Christian'ın atması.
Bugün sahada ortaya koyduğumuz mücadeleyi gaz veya taktik ben takdir ettim.Önceki maçlarda olduğu gibi yürümekten aciz adamlar topluluğu değildik.Ufak eksiklerimizi giderir bu mücadeleci tavırdan ödün vermezsek başarılı olmamız hiç zor değil.
Bireysel Performanslar:
İsmail Köybaşı: Sezonun en güzel topunu bu akşam oynadı.Baskı seviyesi en yüksek maçta ayaklarını yere sağlam bastı.Zaman zaman yaptığı şık çalımları abartmayıp tadında bıraksa hiç puan kırılmadan tam not alırdı.Not:10/8
Simao: Geçen sezondan beri beklediğimiz takımı sahiplenen oynayan Simao nihayet kendini gösterdi.Üzerindeki ölü toprağını silktiği,kötü performansı geride bıraktığı maç olsun bu.Göğsünde taşıdığı armaya ve beraberinde getirdiği kariyere uygun oyun oynamanın vakti geldi.Not:10/7
Quaresma: Takımımızın uçuk adamı tribünlerin sevgilisi yine yaptı yapacağını.Maça tam olarak girememesinden,Caner'e yaptığı gereksiz faulden şikayet ederken Allah vergisi sağ dışını kullanıp Almeida'ya yolladığı topla yine kendini affettirdi.Not:10/6
Veli Kavlak: Rapid Wien'de oynadığı futbola en yakın oynadığı maç kesinlikle bu maç.Yıllardır Beşiktaş forması giyiyormuş gibi oynadığı futbol ve gözünü budaktan sakınmaması süper.Yaşının daha fazla ilerlememiş olması sayesinde futbolunun üstüne daha çok koyar.Uzun yıllar Beşiktaş'a hizmet eder umarım.Not:10/8
Ernst: Ernst bildiğimiz gibi gösterişten uzak,işini yapan,sağlam profesyonel oyuncumuz olarak ortalamasını yine tutturdu.Ernst'te gördüğüm tek sıkıntı topu biraz daha dikine oynaması gerektiği.Aldığı topları çok çabuk dağıtıyor.Topu biraz daha sürüp,daha dikine oynarsa Ernst tadından yenmez.10/7
Hilbert: Ekrem Dağ'a kıyasla sağ beke daha fazla yakıştığı kesin.Kanattan ara ara yaptığı bindirmeleri bugün kullanamadık.Bugün Stoch ve Caner onu çok zorladı.Alex'in verilmeyen golünde Ziegler'den yediği bacak arası ve ilk yarının sonlarında Alex'in önüne yuvarladığı topla yürekleri ağızlara getirdi.10/4.5
Saha Dışı Olaylar :
Fenerbahçe taraftarının kapıyı kırıp açlıktan çıkmış sürüler gibi stada saldırması gibi bir olayı ben daha önce hiçbir yerde görmedim.2 yıl önce Kadıköy'de kaybettikleri şampiyonluktan sonra stadlarını yakmaları gibi yine anlamsız ve gereksiz bir olaya daha imza attılar.Bileti olan,olmayan herkes deplasman tribününe doluştu.
Fenerbahçe taraftarının sahaya dalmasına kıyasla belli bir amaca hizmet eden atkıların sahaya atılması eylemi yapıldığı dakika itibariyle niyet iyi olsada eylemin her zaman iyi olmayacağını gösterdi.Golü yediğimiz ve maçın bitimine 3-4 dakika kala golü arayan,uğraşan takıma köstek oldu.Hem sahadaki saldırmaya çalışan oyuncuların dikkatini dağıttı,hemde hakemin oyunu durdurmasına sebep oldu.Niyet olarak iyi eylem olarak kötü oldu.
26 Ekim 2011 Çarşamba
WTA İstanbul 1.Gün
Büyük heyecan ve merakla biletlerimi kapıp gittiğim turnuvanın ilk gününden izlenimlerimi ve bazı gördüğüm şeyleri paylaşmak istiyorum.Futbolda yada basketbolda yaptığım gibi Teniste maçları yorumlayacak kadar bilgi birikimine yada tecrübesine sahip olmadığım için organizasyonla ilgili yazacağım.
Herşeyden önce belirtmem gereken birşey varsa oda seyircidir.Bu kadar seyirciyi herkes gibi bende beklemiyordum.İstanbul'da hafta içi geç saatlere kadar sürecek olan bir organizasyonda 10.000 den fazla bir seyirciyi görmek beni çok şaşırttı.
İlk maçın başlama saatine 15 dk kala salonun önünde oldum.Kapıdaki seyirci kuyruğu Sinan Erdem'in önündeki boşluğu doldurmuş hatta neredeyse yola kadar gelmişti.Bu sıra yarım saate bitmez diye düşünürken güvenlik görevlilerinin işlerini çabuk yapmaları sayesinde ilk maç başlamadan 7-8 dk kadar sıra bekleyip içeri girdim.Efes maçlarından aşina olduğum salonun oturma planına bu organizasyonda alışamadım ve yardım almak zorunda kaldım.Çünkü bazı geçişlerdeki demirler kaldırılmış bazılarına ise demirler konmuş.Salona çıkan merdivenlere çekilen siyah perdeler ise olaya ayrı bir gizem katmış diyebilirim.
Buraya ilk kez gelen biri daha önce burada basketbol oynandığını kesinlikle söyleyemez.Salon evrim geçirmiş ve tenis kortuna dönüşmüş.Saha kenarlarında İstanbul yazısını görmek insana nedeni bilinmez bir gurur yaşatıyor.
Yerimizi bulup oturduktan sonra ilk maçın set arasında arkamızdaki Rus ailenin ikazıyla yerimizin aslında orası olmadığı onların yerinde oturduğumuz aslında bir arka sırada olmamız gerektiğini söyledi.Nispeten boş olan pota arkasına tekabül eden tribünlerde bu aileyle yer değiştirdik.Fakat gariplikler bundan sonra başladı yer değiştirdikten sonra biraz oturup sonrada kalkıp giden bu aile birdaha geri dönmedi.Boş olan arka tribünlerde yer değiştirtip birdaha da geri dönmeyen bu aileye anlam veremedik.
Yukarıda yazdıklarımdan çok acayip bir olaya daha tanık oldum.Okurlardan da ricam benim anlam veremediğim bu olaya bir anlam verirlerse yorum kısmında paylaşmalarını rica ediyorum.Sıra beklerken yada salon içinde gördüğüm birbirinden bağımsız en az 30 kişi maça tenis çantaları ve raketleriyle gelmişlerdi.Giyinişlerinden,ekipmanlarından tenis oynadıklarını düşündüğüm bu insanların tenis organizasyonu izlemeye gelirken neden bütün ekipmanlarını yanında getirdiklerine akıl erdiremedim.Şov ve hava atma konusunda dünya birincisi olduğumuz kesin.
İlk günde 3 maç oynanacak ve salondaki çoğu kişiye göre assolist Sharapova en son çıkacaktı.İlk maçta Petra Kvitova, Zera Zvonareva'yı 1.30 saat gibi bir sürede yenip ilk maçı kazandı.
İkinci maçta adı anons edildiğinde salonun daha çok reaksiyon verdiği Carolin Wozniacki rakibini 2.30 saatten daha fazla süren bir maç sonunda yendi yenmesine ama salonda herkes bitsin artık demeye başladı.Maç başında iki tenisçi arasında bölünmüş salon maç sonuna doğru kim kazanırsa kazansın bitsin artık düşüncesine kendini bıraktı.
İlk iki maçın ardından beklenen isim Sharapova korta çıktı.Sharapo'nın maçı kazanıp kazanamayacağından,çok acaba ne kadar bağırıyor?Dedikleri kadar sesi çok çıkıyormu soruları etrafta dolaşıyordu.Merak edenler varsa benim fikrime göre sesi abartıldığı kadar çok çıkmıyor.Kapalı bir alan olmasına rağmen ses gayet sınırlar dahilinde bir ses ve insanı kesinlikle rahatsız eden bir tonda değil.Fakat Sharapova yaklaşık 4.30 saattir kendisini bekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattı.Kortta vasat bir oyun ortaya koyup ilk maçta boynu bükük ayrılan Sharapova'yı seyirci maç sonunda yinede ayakta alkışladı.
Son olarak beklentilerimin aksine ilk gün itibariyle çok çok çok güzel bir organizasyon düzenliyoruz.Turnuvanın son gününe kadar bu ilgi ve dikkat devam ederse süper bir organizasyon düzenleyip alnımızın akıyla bu işin altından kalkmış oluruz.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Çaresizlik..
Dün oynanan Manchester derbisinde ezilen taraf United'lı Evra ve Ferdinand'ın gelen 6 gollük yenilgi sonrası surat ifadeleri..Belkide yıllardan beri süren Man. Utd. hegemonyasının kırıldığı maç olarak tarihe geçecek.Manchester şehrinin abisi rolündeki United'ın bu sene tahtı derinden sallanıyor..
21 Ekim 2011 Cuma
Sharapova vs Ayran
Şu sıralar ' Wta Championships' için İstanbul'da bulunan Sharapova fırsattan istifade ederek Türk yemeklerininde tadına bakıyor.Hem turnuva hemde Efes'in yeni yıldızlarından sevgilisi Sasha Vujacic ile geçirdiği zamanlarla moral depoluyormuş.
Yukarıdaki fotoğraftada ayran makinesine o kadar hasta olmuş ki hatıra fotoğrafı çektirip facebook'una yüklemiş.Enteresan kadın vesselam.Bizdende Sharapova'ya Vujacic'le olan ilişkisinden mütevellit afiyet olsun yenge demek düşüyor.
19 Ekim 2011 Çarşamba
17 Ekim 2011 Pazartesi
Felipe Melo,Beşiktaş ve Ruh Eksikliği
Fatih Terim'in Galatasaray'ını bu sene bir başka gözle izliyorum.Geçen seneki dağılışlarından sonra bu sezona başlamaları ve neler yapacaklarının merakı vardı.Bu merak ve futbol sevgisiyle Galatasaray'ı izlerken Galatasaray'ın geçtiğimiz transfer döneminde ne kadar başarılı olduğunu gördüm.
Geçen yıldan başlayan yıldız transfer deliliğimiz,her mevkiye dünyaca ünlü 'isimler' getirme çabamız sonucu bugün geldiğimiz durum ortada.Amacımıza belli bir derece ulaşmış amaçladığımız isimleri buraya getirmiş ama kafa olarak getiremediğimizi görüyoruz.
Yıldız oyuncularımızın sonsuz dertleri,kaprisleri,kötü yaşamları,kafa olarak kendilerini takıma vermemeleri gibi türlü dertle boğuşurken rakibimizin nokta transferler yaptığını görmek beni imrendiriyor.Biri Trabzonspor'un tescilli sorunlusu Engin Baytar diğeride agresif tavırlarıyla tanıdığımız Felipe Melo.Bu iki ne yapacağı kestirilemeyen nispeten dengesiz iki futbolcunun sistem içine yerleştirilmesi ve en önemlisi takımın ateşleyici gücü haline gelmeleri çok enteresan.
Özellikle Felipe Melo'nun uzaklaştırdığı her top,yapılan her artı işten sonra içindeki hırsı dışarı vurup tribünleri gazlaması ve takımı sahiplediğini göstermesi çok güzel.
Kayserispor maçında tel tel dökülen sahaya ne için çıktığını bilmeyen Beşiktaş'ın sözde yıldızlarına Melo'nun videoları izletilmeli.Sezon başından beri ne oynadığımız belli değil fakat sahadaki adamların yürümekten bile aciz olmaları orada çok çok ciddi sorunlar olduğunu gösterir.
Yıllık 3 milyon euro'ları alırken gayet ciddi ve istekli olan fakat iş sahada oynamaya gelince turistik gezide havası takınan oyuncularımızı Florya'ya Fatih Terim'e bir terapiye göndersek işe yararmı acaba ?
6 Ekim 2011 Perşembe
Atkı Koleksiyonu #8 Aris
Bloga 10 gündür post atmamışım.Girip çıkıyorum ha bugün ha yarın derken 10 günü bulmuş.Takımın dengesiz oyunu,üstüne yazacak birşey görememekten belkide 10 gün ara vermişim.Atkı koleksiyonu bölümüne Aris'i ekleyip bu sessizliğe son verelim.
Aylar öncesinde atkı koleksiyonuna eklediğim Paok atkılarını bana ulaştıran Rogermilla sayesinde ulaştığım başka bir atkı daha.Paok atkılarının hikayesinde bahsettiğim bazı atkıları kaptırmam üzerine bu atkıyı bana hediye etmişti.Aris store'dan alınma arkasında etiketi mevcut,tek kat ince güzel bir atkı.Ana tema olarak belirlediğim Yunan atkıları arasında koleksiyona girme şekli ile de özel bir yere sahip.
26 Eylül 2011 Pazartesi
Premier League World İntro
Benim gibi Premier League sevdalılarının severek izlediğini düşündüğüm bir nevi Premier lig tanıtım ve magazin programı olan 'Premier League World' programının hazırlamış olduğu harika introyu sizle paylaşmak istiyorum.Ligde bu sezon yer alacak 20 takımın armalarının,takımın sembolleştiği bazı öğelerle birleştirilerek hazırlandığı harika bir animasyon olmuş.Düşünenin ve yapanın ellerine sağlık.
25 Eylül 2011 Pazar
BEŞİKTAŞ-Antalyaspor aklımda kaldığı kadarıyla (1-0)
Ne oynadığımızın belli olmadığı,sahada olana anlam verebilene helal olsun denebilecek bir akşam daha yaşadık.
Evinde oynayan bir Beşiktaş'ın aciz durumlara düştüğü,deplasmana gelmiş Anadolu takımı görüntüsü çizdiği bu ne olduğu belli olmayan karmaşadan 3 puan çıkarmamız büyük başarı.
Bugün sahada olan performas ve oyuna göre kesinlikle 3 puanı haketmedik.Maçın başında gelen penaltı kurtarıcımız oldu.
Sezona iyi başlamadığımız,iyi oynamadığımız hepsi ilk günden beri ortada ama evinde Antalyaspor gibi bir takımı konuk ederken bu hallere düşmek beni ilerisi için düşündürüyor.
Quaresma bir kesim tarafından çok eleştiriliyor.Bencilliğinden,takıma birşey vermemesinden yakınan bu arkadaşlar bugün sahada olan Beşiktaş'ın Quaresma'sız nasıl olduğuna iyi baksınlar.Topu rakip sahaya getirmekten,orta yapmaktan,topu ayağında tutmaktan kısacası futbolun temel hareketlerini yapmaktan aciz bir takım.
Quaresma'nın kart cezalısı,Fernandes'in de kenarda olması Beşiktaş'ı lidersiz bıraktı.Simao sorumluluk almıyor.İsmine,kariyerine,potansiyeline uygun davranmak yerine sıradan takım oyuncuları arasında kaybolmayı tercih ediyor.
Hücumun en uçtaki adamlarınında ne olduğu belli değil.Edu desen savunmacıdan yaratılmaya çalışılan bir forvetimsi oyuncu.Pektemek ise geldiği günlerdeki çekincelerim hala devam ediyor.Gençlerbirliği'nde gösterdiği performansı Beşiktaş'ta gösterebilecekmi diye merak ediyordum.Şuana kadar gösterdiği performansla sınıfta kaldı.Topu ayağına aldığında ne yapacağına karar verememesi,acele etmesi,tercihlerini kötü kullanması düşündürücü.
Hücum hattında çektiğimiz onca sıkıntıya rağmen sezon başında transfer ettiğimiz Mehmet Akyüz'ü neden kullanmıyoruz ? Bütün hücum rotasyonlarını deneyip sonuç alamıyorken bir kerede Akyüz'e şans verip neden denemiyoruz ? En fazla ne kaybedebiliriz ? Yada hepsinden önceki temel soru Mehmet Akyüz'ün nerede olduğunu,ne yaptığını ve neden kullanılmadığını bilen varmı ?
Bugün yenilmediysek tamamen savunmanın başarısı ve Antalyaspor'un beceriksizliği sonucudur.Egemen'in geride patlayıcı güç olması,cefakar Toraman,Sidnei ve Cenk'in hücum özürlü takıma ses çıkarmayıp işine bakması sonucunda alınan 3 puan hepimize hayırlı olsun..
22 Eylül 2011 Perşembe
Bursaspor-BEŞİKTAŞ aklımda kaldığı kadarıyla
Resmi maçlarda attığımız son 10 golün 8'i kafayla atılan goller.Yakaladığımız bu istatistik Beşiktaş'ı bilmeyen biri için anlam ifade etmeyebilir ama yıllardır yaşadığımız sıkıntıdan sonra bu sezon coşmuş durumdayız.
Aramızdaki husumetten dolayı karşılıklı taraftar gitmeyen Bursa deplasmanımız her zaman olduğu gibi bizim için yine zor geçti.Maç öncesi yağan 'deli' yağmur ayağa ve yerden oynamaya çalışan takımımızı çok etkiledi.Maçın başında yediğimiz saçma gol ise zor olan deplasmanı hepten çıkmaza soktu.
Bursaspor tribünlerinin maçın başından beri Egemen'e takmaları ve eski futbolcuları olan birine ağızlarına geleni söylemeri resmen iğrençlik boyutuna vardı.Egemen'in maruz kaldığı ağır tahrik ve küfürlerden psikolojik olarak etkilenmesi ve reaksiyon göstermesi tehlikesinide göz önüne alarak Carvalhal,Egemen'i oyundan aldı.Bahsettiğimiz dakikalarda Bursa'nın 10kişi kalmasıda göz önüne alınırsa yerinde bir değişiklikti.
Rakibin sertlik gösterip,hemen yılmadığı maçlarda sıkıntı yaşıyoruz.Sezon başı korkulan şeyler gerçekleşiyor aslında.Hücum ve savunma arasındaki boşluk ve koordinasyon eksikliği takıma çok dağınık bir görüntü veriyor.Çoğu hücumumuzun oyuncuların bireysel yeteneklerine bırakılması bizim için önemli bir sorun teşkil ediyor.Türkiye liginde hasbelkader gidiyoruz ama Avrupa'da üst düzey maçlarda sıkıntısını çekeceğiz.
Her maç bize gösteriyor ki bizim aradığımız forvet stili ne Edu,ne Almeida nede Holosko.Bize rakibin sert müdahalelerinden yılmayan,kendi pozisyonunu yaratan,hızlı çevik adamlar gerek.Almeida'nın sakatlığında Edu'nun kesinlikle onun yerini doldurması mümkün değil çözüm şart.
Quaresma her maç olduğu gibi yine savaşmaktan kaçmayarak kendini kanıtlıyor.Saha içinde kaçak güreşmemesi takımı sahiplenmesi süper şeyler fakat takımın genelinin ona uymaması ve çoğu pozisyonda yalnız kalması onu agresifleştiriyor.Nitekim bugünde gördük takımı 10 kişi bıraktı.Ona uyumsuzluk konusunda beni en çok şaşırtan oyuncu Simao.Geldiğinde en çok sevinenlerden biriydim ve büyük şeyler bekliyordum fakat o beklediklerimi bir türlü göremiyorum.Quresma'nın 4 te 3 ü kadar destek verse tek kanat yerine çift kanadı kullansak bu takım uçar.
Sidnei'yi bu gün sahada çok beğendim.Takım 10 kişi kalmış yıldızlar kenara gelmiş,maçın bitimine 5 dk var,büyük ihtimal mağlubiyet kesinleşmiş ve Sidnei rakip ceza sahasının orada top dağıtıyor.Maçın sonlarında aldığı bu sorumluluk beni çok mutlu etti.Onun göstermiş olduğu bireysel çaba belkide takımı son dakikalarda motive eden etkenlerdendi.
İsmail genelde her maç eleştirilir.Geldiğinden beri gösteremediği büyük patlaması ve oyuna yarım yamalak verdiği katkı hep eleştiri konusudur.Nitekim maçta kullandığı duran toplarda 'İsmail'e kaldıysak vay halimize' hepimiz demişizdir.Fakat o adrese teslim yolladığı 2 topla galibiyetin en önemli mimarı oldu.80 dakika varlık gösteremeyip son 10 dakikada gösterdiği patlamayla maçın adamı olmayı bildi.
Son söz olarak Bursa seyircisi hala neyin peşinde çözemiyorum.Stadyumda Beşiktaş taraftarı yok,ortada bişey yok küfür yine var.Yarattıkları sanal düşmanlık almış başını yürümüş işi iyice çirkinleştirmişler.Çözülmeye çalışılan sorunları körüklemek ne açıdan kendilerine yarıyor yada bir fayda sağlıyor bilmiyorum.'Bursa deplasmanı çok pis,gidilmez valla' dedirtmeye çalışıyorlarsa bunu çoktan başardılar.Yaratmaya çalıştıkları ve sonunda başardıkları bu kaos daha ne kadar sürecek bakalım.
Maçın en güzel anı: Erken gelen golün gazıyla maç boyu Beşiktaş'a giydiren,kendinden geçip galibiyet sevincine hazırlanan Bursa taraftarının maç sonunda peş peşe gelen gollerle sudan çıkmış balığa dönmüş görüntüsü.
20 Eylül 2011 Salı
Beleş Bilet Baldan Tatlıdır
Türk futbol tarihinin en saçma ve anlamsız günlerinden birini yaşadık bu akşam.Play-off sistemi gibi çıkardığı harika kurallarla adından söz ettiren federasyonumuzun son icraatı 'seyircisiz maçlarda kadınlar ve çocuklar'ın ilk perdesi oynandı.
Schaktar maçında aldığı saha kapatma cezalarıyla sezona başlayan Fenerbahçe'yi yalnız bırakmak zaten olmazdı.Cumartesi günü birden ortaya çıkıp ne zaman yürürlüğe girdiğini anlamadan hemen uygulandı.Futbol camiasıda olanları izlemekle yetindi.Bakalım ilerleyen zamanlarda play-off,seyiricisiz maçlarda kadınlar ve çocuklar kuralından sonra bazı kişiler ve kurumların yağlaması yapılması için ne kadar saçma kurallar göreceğiz.
Amaç belli derecede başarıya ulaştı ve Fenerbahçe seyircisiz oynamaktan kurtuldu.Fakat hesaplamadıkları sahada bir rakibin olduğuydu.
Son yıllarda Kadıköy'de izlediğim en delikanlı oynayan Anadolu kulübüydü.Şike,teşvik dışında futbol oynandığı zaman demekki Fb'ye karşı oynanabiliyormuş.Yeterki şartlar eşit olsun..
(not:Maçın 2-1 bittiğini sanan ablalara golün ofsayttan dolayı verilmediğini söylemeyelim.)
19 Eylül 2011 Pazartesi
Beşiktaş-Ankaragücü aklımda kaldığı kadarıyla (3-1)
3 gün içinde Maccabi'den sonra renkleri sarı-lacivert olan başka bir takımı daha devirdik.Hafta içinde Maccabi'ye karşı kazanan kadroyu mecburiyetler dışında bozmamış olan hocamızın düşüncesi bence yerindeydi.
Orta sahayı perşembe günü iyi tutmuş olan Fernandes,Aurelio ve Necip üçlüsünden Maccabi maçında olduğu gibi Fernandes ve Aurelio öne çıktılar.
Cumartesi günü yenilsende yensende'de konuşurken Ankaragücü taraftarı olan arkadaşın dediği gibi Ankaragücü takımında tam anlamıyla merkez forvet diyebileceğimiz bir adam yok.Üstüne Ziya Doğan'ında gelmesiyle klasik Ziya Doğan takımına dönmeye başlamışlar.
Ziya Doğan'dan alışık olunan üzere kapanan,sert oynayan,kontra kovalayan takım sahadaydı bugün.Maçın bazı bölümlerinde sertlik düzeyini abartmaları ve hakeminde bazı sertliklere müsade etmesi işimizi zorlaştırdı.Bu sezon rakiplerin yıldızlarımıza uyguladığı kontrolsüz şiddet 'ten çekeceğimiz var.
Bugün aklımda kalan iki önemli gelişme var;
1.si aslında pek yabancı olduğumuz bir durum değil.Yıllardır hastalığımız olan golü erken bulamayınca bocalama ve saçmalama hastalığımız yine kendini gösterdi.1-1'e kadar ve 1-1'den sonra 2.gole kadar orta sahamız tamamen düştü ve ilerideki adamların bireysel yeteneklerine bakar olduk.Bu bocalama anlarını çabuk üstümüzden atamıyoruz ve hücumda çabuk konsantre olmayı beceremiyoruz.Türkiye liginde ıkına,sıkıla zorlayarak belki gol bulup rahatlamaya geçebiliriz ama üst düzey avrupa maçlarında uygulayabilirmiyiz önemli bir soru işareti.
2. olay ise bize tamamen yeni olan bir konu.Zago ve Ronaldo ikilisinden beri göremediğimiz yan top ve duran toplardaki etkinliğimiz.Quaresma,Simao ve özellikle Fernandes'in adrese teslim ortaları bu sezon önemli silahlarımız arasında olacak gibi.Maccabi maçında kafayla bulduğumuz 2 gol ve bu maçta gollerin hepsinin kafayla gelmesi olumlu bir işaret.Çok uzun zamandır takım duran top kullanırken heyecanlanmayan bizler yeni oluşan bu özelliğimizle duran toplarda bir beklenti oluşuyor.Henüz başları olmasına rağmen iyi sonuç veren bu yeni hücum opsiyonumuzu geliştirirsek daha çok canlar yakarız.
17 Eylül 2011 Cumartesi
Kardeş Payı
İzmir'in 'düşman kardeşler'i bu akşam karşı karşıya geldiler.İlk hafta maçlarını kaybeden iki takımında kazanması gereken en önemli maçtı belkide.Ev sahibi konumundaki Göztepe,Karşıyaka'ya göre daha stres altındaydı.İlk hafta Denizli'de beklenen oyunu sergileyememiş ve yenik ayrılmıştı.Bu sezon yükseldiği 2.ligde evinde tam hazır olmayan bir Karşıyaka'yı yakalamışken yenmenin hesapları vardı.
Körfezin öbür tarafındaki Karşıyaka ise ilk hafta Göztepe'yle aynı senaryoyu yaşamış evinde Adanaspor'a 2-0 yenilmişti.100.yılını yaşayan Karşıyaka'da yıllardır karşılaşmadığı Göztepe'nin bu sene lige yükselmeside ironik bir durum oluşturdu.
Türkiye liglerinde eşine az rastlanan derbilerden ve rekabetlerden birini oluşturduğu için enteresan bir maç olacağını bekliyordu herkes.Gerilimin üst düzeyde olacağı,tribünlerin birbirine girmeye hazır olacağı gibi beklentiler dillendirilmesede mevcuttu.Fakat bu saydığım olayların hiçbirinin gerçekleşmemiş olması bazı önlemlerin alındığına yada taraftarların duyarlılığına bağlıyorum.
İki takım içinde büyük önem arz ettiği için çok kontrollü başladı.Hücumlara katılan oyuncuların 'hemen hücum bitsede yerime dönsem' düşünceleri yaptığı hareketlerden anlaşılıyordu.Maçla ilgili çok teknik detaya girmek pek mümkün olmayacak ama Karşıyaka'nın iki siyahi forveti Agbetu ve Adiyiah birbirlerine,takıma alıştıkları zaman büyük katkı vereceklerdir.
Fakat herşeyden önemlisi üzülerek olsada söylememiz gereken şeyler var.Türkiye'nin en köklü kulüplerinden Göztepe ve Karşıyaka yönetim bazında,finansal konuda yada başka platformlarda yeterli desteği göremiyor.Ulusal basından tutup,formalarına bulmaya çalıştıkları reklamlara kadar yeterli desteği almıyorlar.Yıllardan beri süre gelen iyi takım kuramama,bütün takımı sil baştan yapma,sezonda 3-4 hoca değiştirme hastalıkları yine ortaya çıkacak gibi.
100.yılını yaşayan Karşıyaka'yı iki haftadır izliyorum ama geçen sezona göre değişen birşey göremedim.Taraftara pompalanan gazlar,beklentiler fos çıkacak gibi.100.yılı Süperlig'de yaşama hayali gerçekleşmemişti ama 100.yılda süperlige yükselme hayali uzak değil.Yeni kurulan takımın uyumu ve başarılı sonuçlar alması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalı İzmir'liler.Yoksa bu kafayla gitmeye devam edilirse ne Karşıyaka ne Göztepe bu yıl süperlig göremez.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)