28 Şubat 2011 Pazartesi
Kendi Ayağına Sıkmak
Dün akşam izlediğimiz Trabzonspor-Kayserispor maçı lig kalitemiz olarak ligin üstünde futbol ve seyir zevki yaşattı bizlere.Bu haftanın lig liderini belirleyecek bu bıçak sırtı maç taraflı,tarafsız herkesin beğenisi kazanmıştır diye düşünüyorum.
Trabzon yada Kayseri için oyuncular hakkında yada oyun hakkında bir yorumda bulunmayacağım.Bahsetmek istediklerim başka şeyler.
Sezonun ilk yarısının bitişi ikinci yarının başında Tranzon en yakın rakibine 9 puan fark yapmıştı.Ne oldu da Trabzon bugün averajla 2.sıraya düştü ?
1-Devre arası kampı sıkıntıları :
Devre arası kampını yapan Trabzon'da latin kökenli oyuncular kampa diğer oyunculara göre geç katıldılar.Kampa noter çağırıldı,zabıt tutuldu,cezalar yağdı.Burada Trabzon yönetimini suçlamıyorum.Kampa katılma süresini geciktirenlere muhakkak ceza verilmeli fakat,niyet iyi olsada yapılan iş her zaman doğru olmuyor.Şöyleki;
-Trabzon bütün basın mensuplarının önünde noter getirmektense,klübe her zaman gelen biriymiş gibi noteri çağırıp zabıtını daha gizli olarak tutabilirdi.
-Bakın ligde lideriz ama yine oyunculara ceza verebiliyoruz! imajı yerine geç kalan oyunculara son ihtar yapılır,ihtar sonucu gelen oyunculara cezası yada yaptırımı neyse daha saklı olarak yapılabilirdi.
-Oyuncuların lige motivasyonu,tekrardan çalışma disiplinine ayak uydurması için son derece önemli olan kampın havasını bozmamak adına ceza geçici olarak ertelenebilir,kötü gidişte yada disiplinsizlik devam ettiği takdirde verilebilirdi.
2-Şehir Baskısı
İşte benim belkide en anlamadığım nokta burası.Basında da sürekli şehir baskısı muhabbeti dönüyor fakat tam olarak anlayabilmiş değilim.Uzun yıllardır gelmeyen şampiyonluk,halkın sabırsızlığı,futbolun hayatın merkezinde olması hepsi sayılabilir.Yanlız şöyle bir noktada var futbolcular normal sıradan insanlara göre daha izole bir hayat yaşadıkları aşikar.Şöyleki;bir futbolcuyu köşedeki kasapta,manavda,kuruyemişte gören varmıdır ?
Daha çok alışveriş merkezlerinde yada gece klüplerinde görülmeleri daha muhtemel oluyor.Gördüldükleri yerlerde de halkla çok alakadar oldukları zaten söylenemez.Kafam kadar güneş gözlüklerini takıp önlerine bakarak yürüyolar.Yani dolayısıyla halkla çok haşır neşir olmadıktan sonra,onların içinde çok vakit geçirmedikten sonra neyin etkisi bu ?
Ha ayrıca çok başka bir yerden de bakarsak bu adamlar profesyonel futbolcular.Futbola yeni başlamış 8-9 yaşında çocuklar değiller.Aman ben iyi oynayayım annem,babam beni beğensin alkışlasın derdinde olan kişiler değil.9 puan önde giderken saçmalayıp 3 hafta üst üste kendi evinde galibiyet alamazsan ve üstüne baskıdan bahsedersen kimse kusura bakmasın ama bizim ülkemizde profesyonel az var.
3-Taraftar Etmeni
Bu grubu aslında şehir baskısı adı altında yazmakta mümkün olabilirdi fakat konu çok uzar karman çorman bir hal alırdı.O yüzden ayrı başlık altında yazmayı uygun gördüm.
Trabzon seyircisi/taraftarı 26 senedir şampiyonluk göremeyen bir taraftar.Bu şampiyonluk gelmeyen yıllarda da kaçan şampiyonluklar ve nedenleri gün gibi ortada.Bugün geldiğimiz noktada yine aynı durum mevcut.Trabzon üst üste kazandığı her maçtan sonra özellikle yerel basın Karadeniz Fırtınası,Şampiyonluk Geliyor gibi iddialı başlıklar atmıştı.Dereyi görmeden paçayı sıvama hesabı yani.Bu yapılanlardan sonra medyanın önemi daha iyi anlaşılıyor.Halkı ligin sonunu görmeden şampiyonluğa inandırma,umut aşılama,pohpohlamadan sonra birde çıkıp vay efendim şehir baskısı var takım ondan böyle diyorlar.Ölürmüsün öldürürmüsün ?
Birde artık alışkanlık haline getirdikleri 61.dk şovları var.Tamam görüntü olarak,kendine özgü olması açısından herşey güzel fakat nerede duracaklarını bilmiyorlar.Takım gol arıyor,rakibi baskı altına alıyor,rakip vakit geçirmek için fırsat kolluyor ardından rakibin imdadına 61.dk şovu yetişiyor.Oyunun durması,sahanın temizlenmesi derken o gaz,o çoşku,tempo kaybediliyor oyun soğuyor.
Üstüne üstlük sahaya attıkları cisimleri fırsat bilip oyunu soğutan rakip takım kalecisinede ayakkabı,çakmak ellerine ne gelirse atıyorlar..Sahaya cisimleri atan kendileri,sonra bunlardan neden oyun duruyor diye kızan yine kendileri entresan hakikaten.
Trabzonspor taraftarı,medyası,oyuncuları son dönemler ve özellikle dün akşamla birlikte kendi ayağına sıkmıştır.Takımın en çoşkulu anını bozup ardından maç sonunda hakemi yaralamaları,oyunu durdurmaları gibi sebeplerle büyük ihtimal ceza alacaklar.Saha kapatma,seyircisiz oynama,para cezası gibi cezalar alacakları muhtemel.
Bu saydıklarımızdan sonra hiçbir Trabzonspor taraftarının çıkıp da dış etmenler Trabzonspor'un şampiyonluğunu istemiyor,oyunlar dönüyor demeye hakkı yoktur.Trabzon bizzat kendi kendine zarar verip hiç yoktan çıkırdığı sıkıntılarla bugüne gelmiştir.
26 Şubat 2011 Cumartesi
Lafla Peynir Gemisi Yürümez
Boston'dan Cavs'a geçen milli oyuncumuz ntvspor'a şu açıklamaları yapmış ;
"Son anda bir takas oldu. Benim için gerçekten çok hızlı gelişti. Öğrendiğimde biraz üzüldüm çünkü Boston'da kalıp şampiyonluk yüzüğü takmayı düşünüyordum. Hedeflerim vardı. Ben bu takasın haberini daha önceden almıştım, ancak bunların dedikodu olduğunu düşündüm. Cleveland'ın beni çok istediğini öğrendim. Beni almak için herş eyi yapmışlar. Orada eminim ilk 5 başlayarak. çok fazla süre alacağım. Yeteneklerimi sergilemek için çok uygun bir ortam olacak.'
Boston'dayken de hemen her fırsatta Boston'da ki havayı ve arkadaşlığı övüp 'beni burada çok seviyorlar,saygı gösteriyorlar,herşey mükkemel' tarzında açıklamalar yapıp ilk başlarda sevinmemizi sonradan sürekli aynı açıklamaları yaptığı için bizleri sıkmıştı.
Şimdide Cavs'a geçer geçmez 'Cavs beni almak için elinden gelen herşeyi yapmış' tarzında konuşmaya başlamış.Kişisel görüşüm Semih'in biraz daha az konuşması yada kendini daha az övmesi,abartmaması yönünde.
Takası konusuna gelince kendisine pek sorulmadığı,pek önemsenmediği kanısına varılıyor.Zira Boston'da iyi süreler alamayıp,oyuna pek katkıda bulunmuyordu.(Boston'ın seyirci sayısını arttırmaktan başka +1) Cavs'a geçtiği ilk gündende konuşmaya başladı aynı Boston'da olduğu gibi.Biraz daha susup kendini işine verip yaptıklarıyla ön plana çıkmayı denemeli.
Boston'a göre takım kalitesi olarak daha kötü bir takıma geçsede,Cavs'ın su sezonki berbat gidişinden de yararlanarak çok daha fazla forma şansı bulacaktır.Eğer kendine dikkat edip,sıkı çalışıp,daha az konuşup daha fazla efor sarfederse Nba'de vasat üstü pivotlardan olabilir,belkide daha ilerisi.
Semih bu takasla beraber fazla konuşmanın,Nba yıldızlarıyla kanka olmanın,takım tarafından sevilmenin Nba'de barınmaya yeterli olmadığını umarım görmüştür.Eğer görmediyse en tepedeki Boston'dan düştüğü Cavs'tan sonra tekrardan Tbl maçlarında kendisini görmemiz pek uzak bir ihtimal olmaz.
24 Şubat 2011 Perşembe
Elveda Schuster Elveda Avrupa
Maç öncesi twitter'dan da yazmıştım 'Beşiktaş'ın olduğu yerde acaba vardır' sözünü bu sefer kendi lehimize çevirirmiyiz acaba diye.İstanbul'da 4-1 kaybettikten sonra Kiev deplasmanı imkansız gibiydi.Fakat herşeye rağmen taraftar olmanın gönül bağıyla bağlanmanın getirdiği belkide ilk olgu takım ne kadar kötü olsada umudunu korumaktır.Elenirsek süpriz olmayacaktı,elersek olay olup şampiyonlar gibi karşılanacaktık,olmadı.
Karşılaşmanın hemen başında gelen gol;ne umut,ne keyif,nede izleme isteği bıraktı.Maçı 10.dk dan sonra takip etmeyi bıraktım.Ne yüreğim nede midem sahadaki oyunu izlemeyi kaldırabildi.Efes maçına dönüp ara ara skor ve oyun durumuna bakmak için döndüm Kiev'e.
Maçı izlemediğim için teknik analize giremeyeceğim söylemek istediklerim başka şeyler bu yazıda.Sezon başı ve ara transfer döneminde yapılan flaş transferler,taraftara aşılanan umut,koltuğu sağlama almak yapılan transferler,ortaya konmuş milyonlarca eurolar.Sezon başında peri masalıyla başladığımız bu sezon daha sonunu göremeden bizim için karabasana dönmüş durumda.
Yine sezon başında önümüze geleni dağıtırız,değil ligde avrupada finale adayız gibi iddaalı sözlerimizin hepsi havada kaldı.Sezon başında beklenen başarının tam olarak gelmemesinden sonra ara transferde 17 de 17 gibi fantastik rakamlar zikretmeye başladık ondada nereye geldiğimiz mağlum.
Bu maçla beraber Schuster'in Beşiktaş'ta ki misyonu tamamlanmıştır.Tek suçlunun Schuster olmadığı gibi Üzülmez'in basın toplantısında Demirören'in söylediği gibi liderler hata yapamaz.Liderler hata yaparlarsa bedelini önce onlar öder.Bu takımında lideri ve patronu Schuster olduğu için sıra önce ona gelecek.Ben Schuster'le (bu yaştan sonra değişemeyeceğine göre) Beşiktaş'ın beraber olarak devam edebileceğine ihtimal vermiyorum.Belki Beşiktaş'ın kötü gittiği dönemlerde Schuster'i en çok savunan kişilerden biri olmuştum fakat savunulacak yan kalmadı artık.
Geçmişten edindiğimiz acı tecrübelerimiz doğrultusunda teknik direktör kovmanın tazminatı alan dışında kimseye fayda sağlamadığını gördük.Akılsız başın cezasını ayaklar çeker hesabı oluşturulan takım,oturtulan misyon yada takım hedefleriyle uygun düşmeyen teknik direktör tercihleri takımımızı bugünlere getirdi.
Mustafa Denizli gittikten sonra ismi geçenleri çoğu kişi hatırlar.5-6 adayımızın arasında futbol görüşü ve mentalitesi birbiriyle aynı birtane adam yoktu.Pazardan elma armut seçer gibi ortaya atılmış isimler ve teknik direktörün ismine ve kariyerine dayalı seçimler bu sonuçları doğurdu.
Fazlada uzatmadan toplayıp bitirelim.Beşiktaş için bu sezon artık bir kayıp sezondur.Şuan için hocayı kovmanın kimseye yararı dokunmaz sezon sonu beklenip oturup konuşulması şart.Ligde de istediğimiz yerde bitirmeye şuan uzak olduğundan elimizde kalan son şey olan Türkiye Kupası'nı kazanıp o kontenjandan avrupaya katılmak sanırım sezon başındakiler gibi hayalci hedefler olmaz.Sezon sonunda Schuster'le yollar ayrıldıktan sonra takımda kalacak ve gönderilecek oyuncuların ve YÖNETİCİLERİN tespiti iyi yapılıp kısa ve uzun vadeli oturaklı planlar doğrultusunda artık bu takıma bir mantalite oturtmanın zamanı geldi.
A hocası olur B hocası olur isim fark etmez kim gelirse gelsin.Yeter ki eldeki oyuncuların,hedeflerin ve mantalitenin farkında olan Beşiktaş'ı hakettiği yerlere taşıyacak biri olsun.
23 Şubat 2011 Çarşamba
Nba All-Star'ın Ardından
Cumartesi > Cuma > Pazar (Allstar 2011 LA)
Bu seneki Allstar haftasını bitirdikten sonraki gün sıralamam kesinlikle böyle. Hafta içi basketbol adına yaşadığım ağır darbeden sonra her şeyi bir süreliğine unutup, dört gözle bekler hale gelmiştim Allstar’ı. Hele ki iş gereği geçen seneki hafta sonunu kaçırmış olmanın acısını hala yaşarken bu seneyi daha bir can havliyle bekler olmuştum. Tabi bu kadar etken üst üste olunca beklentide yüksek oldu. Asıl Allstar gecesi olan Pazar akşamı hariç tutarsak benim için fazlasıyla tatmin edici bir hafta sonu oldu diyebilirim.
Rüya şehir, rüya oyuncular ve rüya gibi bir hafta sonu
Bu yıl bir kez daha Los Angeles da nam-ı diğer Melekler Şehrin de gerçekleşen Allstar Hafta sonu uzun süre unutulmayacak anlara sahne oldu. Tabi mekân LA olup birde üzerine haftaya düzenlenecek olan Oscar Töreni olunca, sadece basketbol yıldızlarını değil aynı zamanda sinemanın yıldızlarını üç gün boyunca takip eder olduk.
Cuma gecesi başlayıp pazartesi sabahına kadar süren bu büyük şölende insan yazmaya nerden başlayacağını şaşırıyor.
T-Mobile Rookie Challenge And Youth Jam (Çaylaklar Maçı)
Haier Shooting Stars (Şutör Yarışması)
Skills Challenge (Yetenek Yarışması)
3P (3 Sayı Yarışması)
Slam Dunk (Smaç Yarışması)
Allstar
Bunlar ana yemeklerimiz, bunlara geçmeden önce izleme fırsatı bulduğum iki ara sıcaktan bahsetmek istiyorum; Celebrity Game ve Slam Dunk Showdown.
Celebrity Game
Bu dünya nereye gidiyor dediğimiz anlar yaşadım mesela bu maçta, Justin Bieber !!! denen çocuğu MVP yapan bir nesil var geriden gelen, korkmuyorum dersem yalan söylemiş olurum. İyi tamam fena da oynamadı ama bu kadar abartılmasını anlayabilmiş değilim. Hayır, etrafımda 12-17 yaş arası hemcinsim de yok ki sorayım. “Nedir bu çocuğun olayı?”diye. Ekrana her geldiğinde, top her eline değdiğinde yükselen çığlığın bir nedeni olmalı.
Gerçi Scottie Pippen sağ olsun hepimizin yerine vermiş oldu cevabı ; “Bak çocuk istediğin kadar ünlü ol ama burası benim dünyam. O yüzden otur oturduğun yere.” http://www.youtube.com/watch?v=XmyZj72_U-o
Sağ olasın üstadım.
Sprite Slam Dunk Showdown
Denk gelip izleyene kadar hiçbir fikrimin olmadığı bir smaç yarışmasıydı buda. İzledikten sonra biraz araştırma yapma fırsatı buldum. Buraya gelen 4 yarışmacı da online olarak oylanarak belirlenmişler. Kurallar asıl Slam Dunk yarışmasıyla aynı. 2 dakikalık süre zarfında yarışmacılar hareketlerini yapmak zorundular yoksa hiç puan alamıyorlar ve 4 jüri üyesinden toplamda en yüksek puanı alan iki yarışmacı finale çıkan isimler oluyor. Tabi bu seneki jüri üyelerimiz arasında da tanıdık isimler var; LeBron James ve Darryl Dawkins.
İlk tur smaçlarında beni en çok heyecanlandıran Kenny Dobbs’ın 3 kişi üzerinden yaptığı smaç oldu. Şöyle ki uçması yetmezmiş gibi birde topu bacak arasından geçirerek yaptı smacı. Jüriden de tam puanı aldı. Ama ne yazık ki ikinci smacında başaralı olamayınca finale adını yazdıramadı.
İşte o smaçtan bir fotoğraf;
Final turu biraz daha sönük geçerken, oylamanın izleyenler tarafından sms yoluyla yapılması sanırım biraz haksızlığa neden oldu. Haneef Munir ve Terry Cournoyea arasında geçen final kapışmasında benim fikrim şampiyonluğu kazanan H. Munir’in birazcık daha “adıyla” bu sefer kazanmış olduğu yönünde. 2 finalist son smaçlarını yapmakta yorgunluktan sanırım çok zorlansa da, kesinlikle 4 yarışmacı da inanılmaz atletik özellikleriyle beni kendilerine hayran bıraktılar.
Direk bu Smaç yarışmasından videolar bulamadım ama merak edenleriniz olursa şöyle bir iki aperatif verebilirim.
Haneef Munir http://www.youtube.com/watch?v=I3SkxfQDK9c
Terry Cournoyea http://www.metacafe.com/watch/957126/terry_cournoyea_aka_t_dub_best_dunker_under_6_ft_dunkers23_m/
Kenny Dobb
http://www.youtube.com/watch?v=OzTNc4kPQ-4
Justin Darlington
Çaylaklar Maçı
İşte ilk büyük heyecana geldik. “Çaylaklar” ve “İkinci Yıl Oyuncuları” arasında oynanan maçı Staples Center da yaklaşık olarak 17 bin 200 kişi canlı izleme şansı bulurken 1 saat 40 dakika süren karşılaşmayı Çaylaklar 148-140 kazandı.
John Wall’ın 22 asist yaparak hem rekor kırdığı hem de MVP olduğu karşılaşmada, Blake Griffin ve James Harden’ın smaçları da görülmeye değerdi. Çaylaklar da skor yükünü DeMarcus Cousins 33 sayı ile çekerken İkinci yıl oyuncularında bu görevi 30 sayı atan James Harden üstlendi.
Steve Kerr’in İkinci yıl oyuncularının koçu olduğu maçta ikinci yarı yardımcılığını da Carmelo Anthony yaptı. Aynı şekilde diğer tarafta Çaylakların koçu Kevin McHale olurken yardımcısı Amare Stoudemire’dı. Sakatlığı nedeniyle Tyreke Evans ne yazık ki oynayamadı.
Maçta aklımda kalan eğlenceli anlardan bir tanesi de en az oyuncular kadar eğlenen koçlar oldu. Yorumcularla sürekli sohbet halinde olan iki büyük isim hem kendi oyuncularına hem de karşı takımın oyuncularına takılmakta geri kalmadılar. Bununla birlikte maç sanki ertesi gün oynanacak olan smaç yarışmasına ön hazırlık gibiydi. Kimse potaya gitmekten çekinmezken Wall’ın bonus pasıyla ters smaç basan Griffin gecenin en güzel hareketini yapmış oldu. Ayrıca Dejuan Blair’in potadan kendine asist yaparak bastı smaç ta gecenin en iyilerinden biriydi.
Şunu söylemem gerekir ki Pazar akşamı oynan asıl Allstar maçı fazlasıyla hayal kırıklığında geçmişken, Blake Griffin ve smaçları dışında çokta umut bağlamadığım çaylaklar maçı çok daha Allstar havasında geçti.
http://www.ntvspor.net/video-galeri/zafer-caylaklarin
Cumartesi Ateşi
Bu sene gerçek şu ki asıl beklenen cumartesi gecesiydi. Çünkü NBA e getirdiği inanılmaz heyecanla Blake Griffin’in Smaç Yarışmasında ne yapacağı en merak edilen konuydu. Tabi Smaç Yarışması gecenin tek karşılaması değil, o yüzden sırayla başlayalım en iyisi;
Haier Shooting Stars Atlanta Takımı; Coco Miller, Steve Smith, Al Horford Chicago Takımı; Cathrine Kraayeveld, Steve Kerr,Taj Gibson Los Angeles Takımı; Tina Thompson, Rick Fox, Pau Gasol Teksas Takımı; Roneeka Hodges, Kenny Smith, Dirk Nowitzki
Belirli 6 noktadan en kısa sürede isabet bulmak için seçilen oyuncular arasında herkesin hemen aklına takılan Taj Gibson oldu. Yaklaşık olarak % 45’lik 2 sayı yüzdesi olan Gibson’ın NBA kariyerinde tek bir 3 sayılık atışı var ve buda zaten isabetli değil. Buna rağmen hem Gibson hem de takımın diğer isimleri iyi bir performans sergilese de son noktanın(yarı saha) klasik zorluğunu yaşadılar ve ilk turun en kötü performansını yaptılar. Diğer tarafta geçen senenin şampiyonu Teksas takımı, ilk 5 noktayı biraz zorlanarak geçse de Kenny Smith’in 6. Noktada ki ilk atışında isabet bulması onlara ilk turun en iyi derecesini kazandırmış oldu. Teksas Takımına en yakın süreyi Al Horford’lı Atlanta Takımı yapabildi ve finale çıkan diğer takım oldu.
Final turuna ise ilk turda daha kötü süre yapan Atlanta Takımı başlarken, 6. Noktaya kadar da çok zorlanmadan geldiler, bu noktada yaklaşık bir 40 saniye şut arayan takım 1.10 da istedikleri isabeti sağladılar. Teksas Takımı da ilk 5 atışta çok zorlanmasa da son nokta da 1.10 saniyeye kadar isabet bulamayınca kazanan Atlanta oldu.
Skills Challenge Stephen Curry Russell Westbrook John Wall Derrick Rose Chris Paul
Los Angeles da maddi olarak problem yaşayan öğrencilere burs kazandırmak amacıda eklenen Yetenek Yarışmasını kazanan Stephen Curry oldu. İlk turda şut atmakta biraz zorlansa da Curry, final turunda vitesi biraz arttırıp sadece Bonus Pass’ı iki defa deneyince 28.2 saniye gibi çok çok iyi bir dereceyle yarışmayı bitirdi. Diğer tarafta ilk tur da en iyi süreyi yapan Westbrook, final de hem şut atmakta hem de pas vermekte çok zorlandı. Stephen Curry böylece temsil ettiği Karen Batani adlı öğrenciye 30 bin dolarlık bursu da kazandırmış oldu.
3-Point Contest James Jones Daniel Gibson Ray Allen Kevin Durant Dorell Wright Paul Pierce
Los Angeles’a bir Boston Celtics’li gelir ise ve bu isim Paul Pierce olursa, televizyon başından bile rahatlıkla duyulabilen iğneleyici ıslıkları duymak hiçte şaşırtıcı olmadı. Yarışmanın hemen başında Pierce ve seyircinin karşılıklı atışmaları kesinlikle görülmeye değerdi.
İlk turda 20 puan yapan Allen’dan sonra en iyi skoru yapan iki oyun Jones ve Pierce oldu. Final turunda ise iki Boston Celtic’li oyuncuya karşı J. Jones 20 puan alarak kazanan isim oldu.
SLAM DUNK
DeMar Derozen ve Koçu Darryl, Dawkins Serge Ibaka ve Koçu Kevin Durrant,Javale McGee ve Koçu Chris Webber,Blake Griffin ve Koçu Kenny Smith
Söylenebilecek tek bir şey varsa oda bu adamların insan olmadığıdır. Gecenin en çok merak edilen yarışmasıydı ve herkesin önceliği tabi ki Blake Griffin’di ama diğer 3 isminde bana göre ondan geri kalır tarafı yoktu. Ibaka ve Derozen’ın smaçları bile son dönem izlediklerimizden çok daha iyi iken, bir üst tura çıkamamaları gerçekten trajediydi.
Diğer tarafta ise iki inanılmaz smaç vardı ki bana göre bütün gecenin en güzel hareketi( final de yapılanlar da dâhil)bu smaçlardan biri olan, McGee’nin iki potaya aynı anda -biraz da kaba bir tabir olacak ama- topları resmen gömmesiydi. Evet, Griffin’in 360 dönüp, son olarak da arabanın kaputu üzerinden uçması inanılmaz heyecanlıydı kabul ediyorum ama benim hareketim kesinlikle bu smaç oldu.
Yetenek ve yaratıcılığın en üst seviye de geçtiği yarışmayı birçoğumuzun favorisi Griffin kazanmış olsa da bence bu ödül yarışan 4 isme birden verilmeliydi. Ya da bundan sonra yapılacak yarışmalarda Slam Dunk dört farklı kategoriye falan ayrılsın ve bu dört isim de birbirlerinden ayrı yarışsın. Çünkü hem biz izleyenlere seçim yapmak konusunda yazık hem de bu inanılmaz isimlere yazık.
Anlatmak yerine seyredelim. Ne dersiniz?
http://ntvspor.net/video-galeri/smac-sampiyonu-blake-griffin
ALL-STAR
Belki biraz ağır olacak ve Kobe Braynt’ı seven okuyucularımız kızacaklar ama şu bir gerçek ki kendi evinde MVP ödülünü kazanabilmek uğruna hepimizin zevkini mahvetti. Geçen seneki yarışmayı canlı izlemedim o yüzden onu çok ayrı tutacağım ama son 10 yılda izlediğim Allstar maçları içinde en sıkıldığım bu oldu. Tabi sadece Braynt’a bir şeyler söylemekte hata olur. Bütün gece gördüğümüz, topu eline alan kişinin bireysel olarak pota ile arasındaki ilişkiyi izlemek oldu. Buda zaten Allstar olan oyuncuların bütün sene yaptıkları şeydi. O yüzden kendi adıma çokta zevk alarak izlemediğimi söylemem gerekiyor. Aslında bakıldığında kadro derinliği açsından da diğer senelere nazaran daha vasat iki takım vardı karşımızda. Ne çok şaşalı hareketler gördük nede çok üst düzey bir basketbol.
Eleştirileri bir tarafa bırakıp, geceye dönersek de eğer bütün maçı Batı üstün götürdü, sonlara doğru Doğu ciddi atak yapsa da onlar için yeterli olmadı bu. 17 sayıya kadar çıkan farkı son dakikalarda 4 sayıya kadar indirse de Doğu Takımının mücadelesi kazanmaları için yeterli olmadı. Batının en güçlü ismi 37 sayı 14 ribauntluk performansıyla Kobe Braynt olurken, Doğu’nun en etkili ismi 29 sayı 12 ribaunt ve 10 asist ile triple-double yapan LeBron James oldu. Allstar tarihinde Micheal Jordan’dan sonra bunu gerçekleştiren ikinci isim oldu.
Maça iyi başlayan Batı ekibinde daha ilk çeyrekte 11 sayı atarak oyuna ağırlığını koyan Kobe Braynt’a karşılk Doğu tarafından Chris Bosh’dan geldi. İlk çeyrek 8 sayı bulan Bosh’a Stoudemire 6 sayı ile eşlik etti. İkinci çeyrekte de üstünlüğünü koruyan Batı Karmasında en etkili isimler çeyrek başında Griffin ve Westbrook oldu.Sonlara doğru Braynt ta tekrar devreye girince araya Batı 76-62 önde gitti.
Devre arasında da eğlencenin dozajı azaltılmazken sahneye çıkan Rihanna verdiği mini konserle izleyenleri etkisi altına alırken Kanye West ve Drake ile de yaptığı düet gecenin en gzel anlarından biriydi. Üçüncü çeyrekte, özellikle James ve Braynt arasında ki rekabet artsa da Batı’yı bir türlü yakalayamayan Doğu son çeyreğe de 17 sayı geride girdi. (117-110) Dördüncü çeyrekte daha etkin olan taraf Doğu Takımıydı. James’in takımını sırtlamasıyla ateşlenen Doğu Takımı son dakikalarda maça ortak olsa da Batı maçı bırakmayarak 148-143 kazanmayı başardı.
Maçın istatistiklerine de buradan ulaşabilirsiniz;
http://www.allstarnba.es/editions/2011.htm
22 Şubat 2011 Salı
Günün fotoğrafı 22.02.2011
Günün fotoğrafı bölümü için bugün kullandığım resimler koyu ve sağlam Sakaryaspor taraftarı arkadaşım Batuhan tarafından gönderildiler.Ona teşekkür edip geçelim fotoğrafların hikayesine;
Fotoğralardan ilki 1988-1989 sezonunda Waldstadion'da oynanan Eintracht Frankfurt-Sakaryaspor maçının G blok bileti.
İkinci fotoğraf ise tam olarak doğru çeviri olmasada yakın olarak 'Rahat Türkiye Seyahati' başlığını atan Frankfurt gazetesinden.
Bir zamanlar Türkiye Kupasını Fenerbahçe'yi 5-1,Beşiktaş'ı 4-0 mağlup edip kazanarak,Türkiye'yi kupa galipleri kupasında temsil eden bu klübün geçmişteki başarılarını tekrarlaması ve hakettiği yere dönmesi dileğiyle.
Not:Okuyucularımız arasından eğer sizde Günün Fotoğrafı bölümünde paylaşılıp,yayınlanmasını istediğiniz fotoğraflarınız varsa iletişim adresimizden bizimle bağlantıya geçip yayınlanmasını sağlayabilirsiniz.
21 Şubat 2011 Pazartesi
Kobe Bryant - The Black Mamba
Nike'ın merakla beklenen The Black Mamba kısa filmi sonunda yayınlandı.Basketbol ve özellikle Kobe severler için idollerini birde bu şekilde görmek hayli mutluluk verici bir durumdur diye tahmin ediyorum.Filmin yönetmenliğini Robert Rodriguez yapmış.Ayrıca sürpriz olarakta Bruce Willis rol almış.Filmde kahraman olarak vurgulanan Kobe'nin filmle ilgili söyledikleri ise şunlar :
-Bu film basketbol oynarken ortaya çıkan ikinci kimliğimi konu alıyor. Black Mamba’yı harekete geçiren itici güç, engeller ne olursa olsun korkusuz ve yorulmak bilmez biri olma, daima kendine güvenme ve kendine karşı dürüst olma arzusudur. Bunlar her maçta sergilediğim özellikler.
Bu kadar anlatıp da filmi paylaşmamak olmaz.Buyrun Gololurr okuyucuları için gelsin o zaman ;
Atkı Koleksiyonu #4 Karşıyaka
Atkı koleksiyonu ile ilgili uzun zamandır post atıp yeni atkı eklemediğimi fark ettim.Paylaştığım atkınında fotoğraflarını uzun zaman önce çekmiştim paylaşmak için fakat arada unutmuşum kısmet bugüneymiş.
Hikayesine gelince benim için kıymetli atkıların ilk sıralarındadır.Karşıyaka tutkumla orantılı olarak malesefki forma,atkı kategorisinde belli bir süre öncesine kadar elimde ürün yoktu.Yine storedan aldığım t-shirtlerim mevcuttu ama tribün eşyası mevcut değildi.
İlk Karşıyaka atkım olması sebebiyle çok değerlidir.Üzerindeki temayıda çok severim.Karşıyaka'nın seneye gelecek olan 100.yaşı şerefine,üzerinde taraftarının gölgesi ile birlikte taraftarıyla olan ayrılmaz bütünlüğünü çok güzel simgeliyor.
Efes tribünlerinden tanıştığım güzel insanlardan Caner abi sayesinde iletişime geçtiğim Elif'te atkıyı almakla ilgilenip İzmir'den kargolamakla uğraştığı için onada teşekkürü borç bilirim.
20 Şubat 2011 Pazar
Ferrari Böyle İstedi
Maçla ilgili o kadar çok yazacak şey varki belkide hiçbirşey yok..Keyfim kaçmış,sesim kısılmış,takıma olan öfke tavan yapmış durumda.Yazı yazacak sağlıklı kafa ve ruh halinde değilim yani.O yüzden birşeyler karalayıp pek uzatmadan bitireceğim.
-Schuster'in vadesi Beşiktaş'ta şuan itibariyle dolmuştur.Ya şimdiye kadar kimsenin gösteremediği sabırı gösterip vardır bir bildiği diyeceğiz yada gerekeni yapacağız.
-Artık kapanarak oynayan Anadolu takımlarına karşı laf etmeye hiçbir şekilde hakkımız yok.Kendi işimizi kendimiz görmemiz gerekiyordu.
-Fenerbahçe her zaman olduğu gibi bulduğu erken golün avantajını çok çok iyi kullandı.İlk yarı Beşiktaş açısından Ekrem'in golüne kadar rezaletti.
-İkinci yarıda aynı Fener'in ilk yarıda yaptığı gibi erken golü bularak inanılmaz oynamaya başladık.Farkı ikiye hatta üçe çıkaracak fırsatları bulmamıza rağmen kullanamayınca durum bu oldu.
-Bu maçın en büyük suçlusu Ferrari'dir.Maç boyunca kendisini çeken,iten,vuran,çirkefliğe yatan Lugano'nun doldurmalarına daha fazla dayanamayarak bu hareketi yaptı.Profesyonel bir futbolcunun kesinlikle düşmemesi gereken bir hataya düşerek 3 puanı bizden alıp rakibe verdi.
-Almeida bizim aradığımız tip forvetmi merak ediyorum.Düşmeyen,yılmayan,hızlı,top hakimiyeti yüksek bir golcü ararken kule santrafor alıp ondan ne beklediğimizi bilmiyorum.Almeida'nın istediği tip pozisyonları bir türlü yaratamıyoruz.
-Schuster Kiev maçında yaptığı anlamsız değişikliğe yenisini ekleyerek Fener golleri arka arkaya atarken izleyip 80 den sonra Nobre'yi oyuna aldı.Birşey anlayan yorum bıraksın.
-Toz pembe başlayan sezon hüsranla devam ediyor takımımız için.Gereken neyse yapılmalı artık.
-Son olarakta eğri oturup doğru konuşalım.Fenerbahçe bugün maçın büyük bölümünde bizden daha çok savaşıp galibiyeti bizden daha çok arzuladılar.Kritik dakikaları bizim gibi saçmalamadan atlatarak çöküşten galibiyete uzandılar.Bu haftadan sonra benimde şampiyonluk adayım hiç istemeyerekte olsa Fenerbahçe'dir.
Derbi Öncesi Kısa Kısa
Biz futbol severlerin heyecanla beklediği üzerine haftalar önceden muhabbetlerin yapıldığı maç sonunda geldi çattı.Spor severlerin dışında hem biz hemde Fenerbahçe cephesi için çok farklı anlamlarda ifade ediyor bu maç.
Sezonun ilk yarsında Kadıköy'de oynanan maçı hatırladığımızda Beşiktaş'ın iyi Fenerbahçe'nin kötü gittiğini hatırlıyoruz.Hatta o dönemde Schuster'e tam destek varken Aykut Kocaman'ın koltuğu sallanıyordu.İşte bugün geldiğimiz noktada yukarıda belirttiğim özellikler yer değiştirmiş durumda.Sıkıntıda olan Beşiktaş rüzgarı arkasına alan Fenerbahçe.
Schuster deplasmanda ki maç öncesi Fenerbahçe'ye yaralı demiş ve yaralı birinden çekinilmesi gerektiğini söylemişti.Bugün maç önceside yaralı olan taraf biz oluyoruz.
Yaptığımız flaş transferlerle istediğimiz yere gelemememiz,avrupada aldığımız ağır mağlubiyet,rakibimizin şampiyonluk yolundaki sağlam adımları maçın bizim için önemini arttırıyor.Fener cephesinde ise avrupa ve kupadan elenmenin ve 3 yıldır gelmeyen şampiyonluğun özlemi onlar açısından önemli nokta.
Maç öncesi yaşanan gelişmelerde bazı dengeleri değiştirme yolunda aday gibi.Şöyleki;
Beşiktaş'ın kötü gitmesi sonucu antreman tesislerinde yapılan kriz toplantısı ve futbolcuların kendilerini kanıtlamak ve affettirmek için verdikleri söz.
Fenerbahçe tarafından ise Gökhan Gönül'ün muhtemel yokluğu söz konusu.Özellikle Quaresma o kanattan ciddi sıkıntılar yaşatabilir.
Bizim için ifade ettiği önem rakibimize göre nispeten daha az.Fenerbahçe 5 maçlık galibiyet serilerini korumak ve Bursa'nın kaybettiği haftada onlarla arayı açarken maç fazlasıyla Trabzon'un üstüne çıkmak gibi bir niyetleri var.Bugün İnönü'den puan çıkaramadıkları takdirde yenilirlerse zirve yarışında çok çok ağır bir darbe almış olacaklar.Bu yüzden daha stresli taraf olarak Fenerbahçe'yi görüyorum.
Maçla ilgili olarakta ilk 20 dk pres ve kapanmayla ilk hedefi gol yememek olacak Fenerbahçe'nin.Maçın hemen başında golü bulamadığı takdirde sıkıntı yaşayan takımımız ise maçın hemen başında bütün gücüyle yükleneceğini düşünüyorum.Olurda gol ilk yarım saat içinde gelmezse çok ilginç bir maç izleyebiliriz.Beşiktaş'ın hücum yaparken arkada bıraktığı boşluklar,kontra ataklarda pek başarılı olamayan Fenerbahçe.
Beşiktaş'ın en önemli hücum silahları kanat oyuncularının getirdiği yan toplar ve Guti'nin arkadan gönderdiği derinlemesine paslarla gol arayacağımızı düşünüyorum.Fenerbahçe cephesi ise hem bizim zaafımız hemde bu işi yaptıklarından dolayı duran top ve yan toplar sayesinde gol arayacaklar.Neresinden bakılırsa bakılsın çok keyifli bir 90 dk bekliyorum.
Maç kehaneti olarak ta ilk 20 dk da gol bulduğu takdirde gollü bir maç sonucu Beşiktaş galibiyeti.İlk anlarda gol gelmez ise sıkıntılı bir maç sonucu alt yada beraberlik öngörüyorum.
18 Şubat 2011 Cuma
İki Maç Arasındaki Tek Fark
İnançsızlık
İlk tur maçlarında, Efes Pilsen’in deplasman da oynadığı PAO maçından beri bu kadar ruhsuz bir oyun sergilediğini görmemiştik. Sanırım her grup maçların da kendilerinde bu tarz bir oyunu haklı görüyorlar, bilemiyorum. Ayrıca o maçın gene belirterek “deplasman” maçı olduğu ve bu konuda fobi-kolik olduğumuz bir dönem de gerçekleştiğini de unutmamalıyız. Dün akşam ise kendi evinde bu kadar “ top acizi ” bir basketbol oyunu sergilemek büyük biri başarı gerektiriyordu. Bunun bedelini umarım haftaya “buraya kadarmış” diyerek ödemeyiz.
Kaybedilen Madrid deplasmanında nasıl kimseyi suçlamadıysam, bu maçtaki herkesi de suçluyorum. Sene başından beri özellikle takım savunması olarak yeterli bir seviyeye ulaşamayan Efes Pilsen’de en önemli skor opsiyonu sakatlığı nedeniyle süre alamayınca takımda kimse ne sorumluluk aldı ne de varlık gösterebildi. Şöyle ki yanlış hatırlamıyorsam 4. Periyot ortalarına kadar takımda 10 sayı atan adam yoktu. Zaten savunma yap-(a)-mayan bir takım hücumda da varlık gösteremezse böyle bir yenilgi kaçınılmaz olurdu. Madrid’in de çok iyi bir oyun sergileyemediği maçta, Efes Pilsen evinde ki ilk yenilgisini çok ağır bir şekilde aldı.
Maç yazısına geçmeden önce özel olarak da değinmek istediğim 2 nokta var; Rakocevic ve taraftarlar.
Rakocevic ile ilgili her hafta okuduğumuz olumsuz her şeyi bir tarafa bırakıp biraz geniş bir açıyla bakmamız gerekiyor bu konuda. Rakocevic artık 32 yaşına gelmiş bir oyuncu, ondan 5 sene önce bile doğru düzgün yapamadığı savunmayı yapmasını bekleyemezsiniz. Onun arkasını kapatmak savunma zaafını örtmek onunla birlikte saha da olan diğer 4 kişinin sorumluluğu. Aynı şekil de hücumda top ona geldiğinde hiç kıpırdamadan onu izlerse bu 4 adam, onun da yaptığı-yapamadığı her şey hepimizin gözüne batar. Bu maçta o yokken kimsenin onun yerini alamayacağını da gördük. Rakocevic’e ihtiyacımız yok, bu takım onsuzda idare eder diyebilen herkes umarım birazcık olsa anlamıştır Rako’nun neden gerekli olduğunu. Çünkü topu onun eline verin ve bütün sorumluluğu onun üzerine yükleyin. İyi ya da kötü bir şekilde o bu sorumluluğun altından kalkabiliyorken takımda bunu yapabilecek başka oyuncunuz yok. Bu doğru bir sistem mi peki? Hayır değil, ama şu saatten sonra da değiştirebileceğiniz bir durum değil.
Diğer konu ise bir tenis maçını izler gibi basketbol izleyen seyirci. Sizin gibi seyirci olmaz olsun arkadaş. Kalabalık olmak, her zaman en önemli etken olmuyor işte dün akşam görmüş olduk. Bağırmaktan aciz, desteklemekten bir haber, takımı kötü giderken salonu terk eden seyirci taraftar değildir. Hiçbir takımında sırf kalabalık görünsün diye böyle seyirciye ihtiyacı yoktur. Ha eğer boş vaktinizi basketbol maçı izleyerek değerlendirmek istiyorsanız hafta sonları oynanan lig maçlarına gidin. O da spor o da basketbol sonucunda. Değil mi?
Siz görmediniz belki -çünkü o sırada çıkıp gidiyordunuz- ama saha da senin oyuncun olan o adam senin gidişini gördü. Zaten bu kadar sorun yaşarken bu takımı daha da üzmeye hakkın var mı? O takım yerde de sürünse hezimette yaşasa senin görevin gene o takımı desteklemektir. Taraftarlığın ne zaman sadece kazanmaktan ibaret olmadığını bu seyirci anlarsa o zaman bu ülke de basketbol seyircisi oluşur. Biraz bakıp örnek alınması için buyurun; Partizan seyircisi http://euroleague.infrontams.tv/index.php?id=4372
*** Şöyle ufak ama ilginç bir istatistikte paylaşalım sizinle; bu hafta oynan maçlarda en çok seyirci katılımı; 14250 kişi ile Efes Pilsen’in, aynı şekil de bu hafta oynanan maçlarda ki en düşük skor; 60 sayı ile gene Efes Pilsen’in.
Kısaca maçı anlatalım; İki takımın da düşük şut yüzdesiyle başladığı maçta Madrid ilk toparlanan taraf oldu. Yakaladığı seriyle 4-11 öne geçen konuk takıma karşılık ev sahibi ekipte Wisniewski ve Kerem Gönlüm den geldi. İlk çeyrekte 12-13 Madrid lehine geçti.
İkinci periyota da iyi başlayan konuk takımın 5-0’lık serisine Vujcic ve Kerem Gönlüm ile bulduğu sayılarla karşılık veren Efes Pilsen farkı 2 sayıya indirse de üstünlük kuramadı. Tomic ve Llull’un da devreye girmesiyle Madrid ilk yarıyı 35-24 önde kapadı. Madrid de ki maçta skor anlamında fazla katkı veremeyen Llull’un ilk yarı biterken attığı “ hadi canım yok artık” 3’lüğü ise bana göre maçın kırılma anıydı.
Üçüncü periyota başladığında da hücum yönünde zorlanan Efes Pilsen savunmada da yetersiz kalınca bir ara fark 22 sayıya kadar çıktı (32-54). Son çeyreğe girilirken de skor 37-56’ydı. Son çeyrekte Efes Pilsen’in farkı kapatmak için uğraşlarına Llull bulduğu üç sayılık basketlerle karşılık veren Madrid son dakikalarında zorlanmadığı maçı 60-77 kazanarak grubu birinci olarak bitirmeyi garantilemiş oldu.
Maçın istatistikleri için;
http://www.euroleague.net/main/results/showgame?gamecode=150
Real Madrid açısından bakarsak biraz da, grup birinciliğini garantiledikleri için önümüzde ki iki hafta onlar için az süre alan oyuncuları Top 8’e hazırlamak ve gelebilecek olan rakibi iyice çalışmak için yeterli zamanı verecektir. Ama bu kadar erken grup birinciliğini kesinleşmiş olması onlar için biraz da kötü sonuçlar doğurabilir. Eşleşecekleri takımlar büyük ihtimal ya Olympiacos ya da Fenerbahçe Ülker olacaktır. Onların isteyecekleri rakip ise su sıralar sakatlıklar yüzünden büyük sıkıntı çeken Fenerbahçe Ülker. Ama Olympiacos’un alacağı beklenmedik bir mağlubiyet onlarında planlarını altüst edebilir.
Grubun bir gün önce oynanan diğer maçında ise Siena Partizan’ı 77-74 yenerek grupta 2.sırayı almış oldu. Böylece haftaya oynanacak olan Montepaschi Siena-Efes Pilsen maçı kimin bir üst tura adını yazacağını belirleyen maç olacak. Siena’nın evinde ne kadar iyi bir takım olmasıyla birlikte bir numaralı ismi McCaleb’in büyük ihtimal oynayacak olması Efes Pilsen’in işini çok çok çok zorlaştıracak ama artık bu zorluklara da bir dur deyip elini masaya vurması gerekiyor Efes’in. Bu sene bu kadar sorunla uğraşıp buraya kadar gelinmişken, son burada olmamalı.
Klasik bir şekilde de bitirelim yazımızı; Biz inandık, sizde inanın diyelim. Çünkü bizim bir hikâyemiz var 35 yıllık ve biz bu hikâyenin sonunu henüz yazmadık. Daha da yazmaya niyetimiz yok.
+Fotoğraflar:www.efesbasket.org
Çifte Hüzün (Beşiktaş vs Efes Pilsen)
Dün akşamı twitter'da da belirttiğim gibi süper geçeceğini düşünmüştüm fakat beklentilerin altında değil kalmak tam tersine zıt oldu.
Beşiktaş - Dinamo Kiev
-Geçmiş maçlarda kendini belli etmeye başlayan bu maçlada artık tamamen ben buradayım diye bağıran sorunlarımızı artık görmezden gelmemiz mümkün değil.Q7 ve çetesi,süper transferler,hücumsal oyun hepsi yalan oldu.Bütün toz pembe bulutlar dağılmış durumda çözüm şart.
-Schuster'in zaten maç sonunda yıkılmış olan taraftara sarfettiği sözler yakışmadı.
-Quaresma imza töreninde söylediği Beşiktaş için kanımı akıtacağım sözünün arkasında olduğunu bir kez daha gösterdi.
-Hakan Arıkan takıma geldiğinde çok umut vaad ediyordu fakat gelişinde neyse üstüne hiç koymadı hatta geri gitti.Yıllardan beri süre gelen duran top ve yan top hastalığını hala atlatabilmiş değil.Hatası bu kadar bariz olup bu hatayı düzeltmek için birşey yapmaması inanılır gibi değil.Her yan topta bir acaba duygusu beliriyor.Tribünden yada televizyondan izleyen taraftar bu acaba duygusu yaşıyorsa önünde oynayan savunma oyuncularının yaşadığı stresi sizlere bırakıyorum.
-Cenk'in sakatlığı devam ediyormu emin değilim eğer sakatsa Fenerbahçe maçında mutlaka Rüştü forma giymeli.Beşiktaş'ı yan ve duran toplarla vurmaya çalışacak olan Fenerbahçe karşısında kalede Arıkan'ı düşünemiyorum.
-Schuster'in Nobre'den hala ne beklediğini,Ernst'i çıkarıp Erhan Güven'i almasını hala anlayabilmiş değilim.Anlayan varsa eğer lütfen bana açıklasın.
Efes Pilsen - Real Madrid
Lige verilen kupa arasından sonra tekrardan Sinan Erdem'e doğru düştük yollara.Soğuk yada trafiğe aldırmadan gelen 15.000 kişi hüsranla döndü evlerine.Sorunları maddeler halinde geçelim:
-Efes'in en büyük eksikliklerinden biri taraftarı olmaması.Euroleague maçlarında salonu dolsada gelen taraftarların kendilerini tiyatroda zannetmelerinden ötürü değişen birşey olmuyor.Elindeki bilet numarasına tek tek sayarak oturmaya çalışanlardan tutun,takım 3lük atıp sevinmek için ayağa kalkanları bile oturun göremiyoruz diye oturtmaya çalışanlara kadar her tip malesef mevcut.
-Rakocevic'e her fırsatta sallayan Melih Gümüşbıçak dahil diğer Efes taraftarlarıda dün takımın halini görmüştür.Yaptığı top kayıpları ve kritik anlarda yaptığı hatalar dolayısıyla eleştirilerin odak noktası olmuştu.Tek suçu sorumluluk almak olan Rako dün akşam olmayınca saklananlar takımı doğal olarak skor üretemedi.
-Pota altındaki Vujcic ve sakatlıktan dönen Raduljica bir türlü gerekli sertliği gösteremediler.Marid'in sert pota altı oyuncuları karşısında lokuma dönüp bütün itiş kakışta saçmaladılar.
-Kerem Gönlüm oyuna dahil olduğu dakikalarda tek başına pota altında mücadele versede tek başına olunca herşey bir yere kadar.Aynı Quaresma'nın durumu gibi.
-Kerem Tunçeri'ye sevgimiz sonsuz fakat oda bu sezon üstünde bir tutukluk var.Dünya şampiyonasında ki başarıdan sonra kendine gelememiş gibi.Fiziksel yada Zihinsel olarak çok yorgun gözüküyor.
-Perasovic'in manevi oğlu Wisniewski ise Euroleague seviyesinde olan bir guard değil.Çok sıradan Tbl'de orta sıralarda yada alt sıralarda takımların guardı olarak oynayabilecek kapasiteye sahip.
-Ne lig maçlarında nede kopan maçlarda bile adam gibi süre alamayan Ender Arslan'ın Madrid maçında sahaya kurtarıcı olarak sürülmesine anlam veremedim.Kondisyon olarak maç eksikliği,kafa olarakta Perasovic'in yarattığı takımdan uzaklaşmışlık sayesinde oda birşey yapamadı.
-Bu mağlubiyetle tur şansı zora girdi.Marid'e karşı İspanya'daki oyunu görüp nasıl umutlandıysak İstanbul'daki oyunu görüp bir o kadarda umutsuz durumdayım Siena maçı için.Önümüzdeki İtalya'da oynanacak olan Siena maçını alıp umarım gruptan çıkarız.
+Fotoğraflar: www.ntvspor.net
17 Şubat 2011 Perşembe
Twitter'dayız
Sevgili Gololurr okurları blogumuz olarak,iyice gelişen geliştikçe içinde daha çok insan barındıran Twitter dünyasına dün itibariyle giriş yapmış bulunuyoruz.Blogda yer verecek kadar yeterli yazı imkanı olmayan konuları orada tartışıp bazende küçük yarışmalar yapmak gibi bir niyetimiz var.Şuan itibariyle sadece birşeyler karalayıp tweet butonuna basıp gönderme aşamasındayım.İlerleyen zamanlarda içeriği daha fazla çözüp anlayınca daha güzel şeyler olacağına eminim.Durum böyledir yani blogumuzu takip edenleri twitter üzerinden de paylaşmaya ve takibe çağırıyoruz adresimiz şöyle :
www.twitter.com/gololurr
14 Şubat 2011 Pazartesi
Nası Yani ?
İnternet sitemizden yapılan duyuruya göre 11 yıldır Beşiktaş'a hizmet eden,hiçbir zaman mücadeleden kaçmayan,formasını hakkıyla terleten kaptanımız İbrahim Üzülmez'in sözleşmesi feshedildiğini öğrendik.Gerekçe olarak da Ankaragücü maçının devre arasında yaptığı sportmenliğe aykırı davranışı gösterilmiş.Yaptığı davranış hakkında detaylı açıklama yok.
İnsan düşününce yaptığı bir hareketin sonucunun buraya gelmesini düşünüyor.Yapılan hareket neydi ?,ne kadar ileri gidildi,cezası bumu olmalıydı ? Herşeyden önce ben çok acele alınmış bir karar gibi geldi.Burada amacım yönetime laf atmak,onlara laf sokmak değil.Gördüğüm olayın bende yarattığı şokla bunları yazıyorum.
Yapılan açıklamayı gördüğümde ilk olarak aklıma Pascal'ı gönderişimiz geldi.Oda değerlerinden taviz vermeyen(!),Beşiktaş'lı duruşu kafaların kurbanı olmuştu.Herkesin hatırladığı gibi Nouma'yı göndermemiz adamlık yerine geçmemiş bazı spor klübü adı altında spora hizmet ettiğini sanan klüpler Nouma'nın yaptığından daha beterini yapan oyuncularını kadrolarında tutmaya devam etmişlerdi.(gerçi hala kadrolarında barınıyorlar)
Herşeye rağmen acele alınmış karar umarım bize uzun vadede geri dönüp burnumuzdan gelmez.11 yıl siyah-beyaza hizmet eden kaptan yolun açık olsun.
13 Şubat 2011 Pazar
Futbolun Bittiği 'An'
Ankaragücü maçıyla ilgili 'aklımda kaldığı kadarıyla' yazmak içimden gelmedi.Bu maçla ilgili aklımda kalan tek şey biz izleyenler,sahada oynayanlar açısından sıkıntıdan başka birşey vermediğiydi.
Seyircisiz maçların çekilmemesi bir yana sahadaki futbolda iğrenç olunca süper ikiliyi oluşturdular.Kendi takımım adına kötü oynadığımız ortada onlara söyleyecek bir sürü şey var fakat yazmanın pek anlamı yok benim söyleyeceklerim daha çok Ankaragücü ile ilgili.
Kendi evinde oynuyorsun,dakika birde golü bulmuşsun,bu kadar kötü Beşiktaş'ı yakalamışsın bu kadar kapanmak neyin nesi böyle ? Türkiye'de hakikaten futbol oynanmıyor Anadolu takımları 3 büyüklerden birini karşılarında görünce ne yapacaklarını bilemez bir hale dönüşüyorlar.
Schuster'in söylediği 'on kişi savunma oynadılar' sözüne sonuna kadar katılıyorum.Hatta bu söylediğinin az bile olduğunu söylüyorum.Dünya üzerinde böyle bir futbol,böyle bir anlayış kalmadı artık.Pozisyon üretmekten,sahada yürümekten aciz Beşiktaş'ı yakalamışken git üstüne 2 yi at 3 ü at hatta 4 ü 5 i at ama böyle kapanma.Bir oyun bu kadar çirkinleştirilemezdi.Hayatım boyunca izlediğim en kötü maçlar listesine dahil olmaya hak kazandı.
Kendi evinde oynayıp bu kadar korkak,saçma,kapanmanın suyunu çıkaran başka bir takım olurmu Türkiye dışında merak ediyorum.Sonrada bu 3 puana sevinip,futbolcuyum,antrenörüm,Beşiktaş'ı devirdik diye ortada gezebiliyorlar.
İç sahada oynarken topla oynama oranın %24 rakibin %76 ile oynuyorsa bu işi bugün bırakmak gerekir.
11 Şubat 2011 Cuma
Efes Pilsen - Real Madrid maçına bilet veriyoruz
17.02.2011 tarihinde saat 20.30'da Sinan Erdem Spor Salonunda oynanacak olan Efes Pilsen - Real Madrid maçına blog üyelerimizden sorduğumuz soruya doğru cevap veren 3 kişi bilet kazanacak.Kurallar ise şöyle:
-Blogumuzun izleyicisi olmak başlıca kural.Eğer izleyici değilseniz izleyici olmanız gerekmekte.Bilet etkinliğimiz izleyicilerimiz için geçerlidir.
-Ad,Soyad ve e-mail adresi ulaşım için mutlaka yazılmalıdır.
-Yazılan cevapların sırası önemli değildir,verilen cevaplar arasından 3 talihlimiz seçilecek.
-Çarşamba akşamı saat 20.00'a kadar verilen cevaplar değerlendirmeye alınacaktır.
Sorumuz ise şöyle ;
- Kaptanımız Kerem Tunçeri eski takımı Real Madrid'te hangi yıllar arası forma giymiştir ?
KAZANANLAR :
1-Uğur Zenk
2-Yusuf Büyüktorun
3-Ozan Yıldız
*Biletler konusunda yardımcı olan Efesliler.org'a teşekkürler..
9 Şubat 2011 Çarşamba
Beşiktaş-Efes Pilsen aklımda kaldığı kadarıyla (57-55)
Herşeyden önce bu kupanın gereksizliğini bugün bir kere daha gördük.Ligin,Plaf-off ların,avrupa maçlarının zaten mevcut olduğu takım programlarına eklenen gereksiz bir turnuva.Özellikle büyük takımlar,oyuncular,yöneticiler,koçlar tarafından pek ciddiye alınmıyor.Zira Efes Pilsen'in bugün aldığı yenilgide de eksik olan motivasyonun etkisi büyüktü.Maçtan akılda kalan notları karışık olarak vermeye başlayalım;
Efes Pilsen
-Maçın kaybedilmesinde ki en büyük etken motivasyon eksikliğiydi.Motivasyon eksikliğini gidermek oyuncuları maça motive etmekte koça düştüğünden dolaylı yoldan yenilginin bir sorumlusuda Perasovic'tir diyebiliriz.
-Bazı maçlarda eleştiri oklarının hedefi olan Rakocevic yine bu maçta eleştirenler tarafından hedefteki isimlerden olacaktır.Efes'in genel anlamda tıkanan hücumlarda yaptığı 'at topu rako'ya yapsın bişeyler' taktiği bugünde işledi.Belli bir dinamizm ve tempo içinde işleyen takımda başarılı olan Rakocevic bu zorlama hücumlarda hata yapıyor.Kendisine fazladan sorumluluk yüklenince oda topla oynamayı sevdiğinden hatalar meydana geliyor.
-Vujcic'in dengesiz oyunu devam ediyor.Pota altında bir türlü istenilen sertlik düzeyine erişemedi.Hızlı hücumlarda çok yavaş kalıyor ayrıca rakip forvetlere ve beş numarasına gerekli sertliği gösteremediğinden dolayı pota altı yol geçen hanına dönüyor.
-Kerem Tunçeri'yi,oyun tarzını,kişiliğini severim ama son dönemlerde üstünde bir tutukluk var gibi.Bazı maçlarda yaşadığı gereksiz asabiliği ve tutukluğu sıkıntı yaratıyor.Belki takım onun üstüne fazladan yükleniyor ama tek başına oda yetersiz kalıyor.Halbuki yanına ona uyabilecek bir partner bulunabilirse çok daha iyi işler yapabilir.
-Wisniewski'yi Efesliler olarak zaman zaman ağır eleştirilere maruz bırakıyoruz.Söylemek istemiyorum ama bugün onu bile aradı takım.
-Ender malesefki hakettiği süreyi almamaya devam ediyor.Gitmesini istemem ama kendi iyiliği için takımla ilişkisini en yakın sürede kesmeli.Artık çok net olarak belli Perasovic olduğu sürece ona gün yüzü yok.
-Son hücuma kalan maçlarda yada son saniyelere taşınan maçlarda saçmala sürüyor.Ne yapıldığı belli olmayan son hücumlar,nasıl çizildiği belli olmayan setler,son topu kimin kullanacağı belli olmayan oyuncular ve kararlar devam ediyor.Perasovic'i eleştirenlere şuana kadar hep vardır bir bildiği demiştim fakat hakikaten son anları oynatmayı bilmiyor bu adam.
Beşiktaş Cola Turka
-Herşeyden önce Ergin Ataman'ın kendine göre bir intikam maçı olduğunu söyleyebiliriz.Eski takımına karşı aldığı galibiyet onu hayli mutlu etmiştir.
-İgnersky'nin üstüne bazı hücumlarda gerektiğinden fazla yükleniliyor.Aynı Efes'te Rako'ya olduğu gibi tıkanan toplar İgnersky'ye atılıyor ve 3'lük bekleniyor.(gerçi bugün başarılı oldu) Özünde iyi bir oyuncu.Ergin Ataman önderliğinde oturmuş Beşiktaş'ta daha iyi işler yapabilir.
-Serkan Erdoğan'ı takıma ısınamamış olarak gördüm.Sanki vücut olarak burda fakat kafa olarak başka yerde kalmış gibi.Bugün erken faul problemine girdi,etkisizdi.Takıma uyumu sağlandığında kendisinden beklenen verimi vereceğini düşünüyorum.
-Ogılvy gençliğinin verdiği gücü ve refleks hızını maksimum derecede kullanıyor.Beşiktaş'ta bugün takımın yıldızıydı.Kendisinden yaşça büyük ve kat kat tecbüreye sahip Vujcic'i katladı desek yeridir.Tecrübe kazandıkça ve güçlendikçe ileride daha iyi yerlerde göreceğiz onu.
-Yeni transfer Kemp ilk maçı olmasına rağmen bugün iyiydi.Sert oyundan yılmayan,geri adım atmayan yapısıyla dikkat çekti.İlk maçı olması,takıma uyumunu tam olarak sağlamamış bir oyuncu olmasına rağmen sorumluluk almaktan kaçmadı.İleride oda daha iyi olacak.
-Cevher bugün hücumlarda kaçırdığı şutlarla takımının sayıya çok ihtiyaç duyduğu bölümlerde katkıyı veremedi.Savunmada da gereksiz bir kaç faul yaptı.Gelişmesi şart.
-Chatman'ın bugün kü oyununa anlam veremedim.Guard pozisyonunda oynayıp 3.çeyreğin ortalarında ilk sayılarıyla tanıştı.Topla oynamayı aşırı seviyor bu alışkanlığından vazgeçmesi şart.Biraz bencilliğinden vazgeçip takımı daha çok oynatmaya başlaması lazım.
Sonuç olarak Efes Pilsen kupaya veda etti Beşiktaş yoluna devam ediyor.Umarım yolun sonuna kadar giderler.Ligde beklentilerin altında kalan başarıyı kupada yakalarlar.Kehanet olarak da Beşiktaş-Fenerbahçe finali olur diyorum.
7 Şubat 2011 Pazartesi
Kâğıt, Kalem, Hesap Makinesi ve İhtimaller (Efes Pilsen)
Geçtiğimiz 3 haftanın sonuclarını gözümüzün önüne alıp, güzel olan senaryoyu hazırlayalım ;
1. Hafta Efes Pilsen - Montepaschi Siena
60-58
Real Madrid - Partizan mt:s
78-58
2. Hafta
Partizan mt:s - Efes Pilsen
76-79
Montepaschi Siena – Real Madrid
68-78
3. Hafta
Real Madrid - Efes Pilsen
89-86
Partizan mt:s – Montepaschi Siena
58-66
2. Versiyon
4. Hafta
Efes Pilsen – Real Madrid
77-73
Montepaschi Siena – Partizan mt:s
68-62
Sinan Erdem de oynadığımız oyun, seyirci desteği ve hatalarımızdan ders almış olmamız bize evimizde yeni bir zaferi getirecektir. Real Madrid’in grupta oluşturduğu üstünlüğü de son bulmuş olacaktır. Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekir Real Madrid’in bahsettiğimiz üstünlüğü sadece kazandıkları maç bazında. Evet, kazanıyorlar ama oynadıkları basketbol açıkçası pek de parlak değil. Baktığımız da Siena maçında son periyot attıkları 26 sayıya karşılık potalarında sadece 6 sayı görmeleri ekstra bir performanstı. Aynı şekilde Efes maçında da konuk takımın yaptığı kritik hataları çok doğru değerlendirerek kazanmayı başardılar. Tabi maç sonuçlarını sadece bu yazılanlara bağlamak Coach Messina gibi bir ekole büyük haksızlık etmek olur.
Aslında kısaca Partizan’dan bahsetmek de gerekir. Eğer 2. Hafta evlerinde Efes Pilsen’i yenebilmiş olsalardı bu onlar için bir kırılma noktası olabilirdi. Hatta ilk grup kuraları çekildiğinde 4 takımında galibiyet-mağlubiyet eşitliği ile grup maçlarını tamamlayabileceği konuşulmuştu. Eğer Partizan evinde Efes’e kaybetmemiş olsaydı, çok büyük ihtimalle bu tahmin doğru çıkmış olurdu.
5. Hafta
Montepaschi Siena – Efes Pilsen
70-71
Real Madrid – Partizan mt:s
69-67
Bu alınan galibiyetlerle hem Efes Pilsen hem de Real Madrid bir üst tura çıkan takımlar oluyor. Averajla Efes Pilsen ilk sıraya çıkarken Real Madrid de ikinci oluyor. Son hafta oynanacak maçlar da asıl sıralamayı gösterip, H Grubunda kimin kiminle karşılaşacağını belirleyecek.
6. Hafta
Real Madrid – Montepaschi Siena
???
Efes Pilsen – Partizan mt:s
???
Son maçlar için skor belirlemeden bir şeyler yazabiliriz. En başta eğer Efes Partizan’ı yenerse, Madrid evinde Siena’ya karşı kazansa bile sıralama değişmiyor. Sadece Efes evinde Partizan’a yenilir ve Real Madrid kazanırsa, o zaman Madrid ilk sıraya çıkıyor Efes de ikinci olarak bitiriyor grubunu. Bu durumda da H grubu 2.si Madrid ile eşleşirken grup birincisi de Efes ile eşleşmiş oluyor.
Tabi burada; “Kiminle eşleşmek istersiniz?” sorusu da ön plana çıkıyor. H grubunda Fenerbahçe Ülker ve Olympiacos’un bir üst tura çıkan takımlar olacaklarına kesin gözüyle bakabiliriz. Ama sıralama hangi hafta da tam belli olur, bilinmez ve eğer o grupta da sıralama G Grubu gibi son haftaya kalırsa dört takımın da izleyeceği yol bu seneki Euroleague kaderlerini belirleyecek. 2 temsilcimizin de rakip seçmek için strateji oluşturacaklarını zannetmiyorum. Ama diğer tarafta Real Madrid’in Olympiacos yerine Fenerbahçe Ülker ile, Olympiacos’un da Efes Pilsen yerine Real Madrid ile bir üst tur da karşılaşmayı planlayacağını düşünmek sanırım komplo teorisi olmaz.
The Damned United
David Peace'in aynı isimli romanından uyarlanmış bu harika filmi henüz izledim.Nedenini bilmediğim ve anlayamadığım birşeyden dolayı ülkemizde gösterime girmemiş.Bunca saçma filmin bile izleyici bulduğu ülkemizde herhalde izleyen çıkmaz diye düşünmüş olabilir parayı basıp getiren abiler.Böylelikle vizyona girmemiş.Neyse filme dönelim.
Film BrianClough'un Derby County'de teknik direktör olarak yakaladığı hızlı yükselişi ve artık takıntı haline getirdiği Leeds United takımında ki 44 gününü anlatıyor.Yardımcısı Peter Taylor'la beraber 'köy' takımı havasında olan Derby'yi önce 2.lig şampiyonluğu ardından İngiltere şampiyonluğu ve son olarak avrupa kupa galipleri kupasında yarı final oynatmasıyla başlıyor.
Ardından Derby'den ayrılışı ve yardımcısı Peter olmadan başlayan Leeds macerası anlatılıyor.Kendine olan aşırı güveni,egoistliği,futbol aşkıyla geldiği bu takımda kafasındakileri uygulayamayıp kapı önüne koyuluşu ve unuttuğu bazı şeyleri hatırlaması anlatılıyor.
Futbol izleyicisiyim herşeyden önce spor severim diyebilen herkesin özellikle izlemesi gereken nadir filmlerden biri olmuş.Sporla alakası olmayan insanların bile birşeyler bulabileceği en azından sıkılmadan izleyeceği bir film yapmışlar.Futbol severlerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir yapım.Yazıyı okuduktan sonra izleyen olursa yorum bırakması bizi mutlu eder.Yada daha önceden izlemiş olan varsa onlarında görüşlerini almak isteriz.
Buda öve öve bitiremediğim filmin fragmanı :
5 Şubat 2011 Cumartesi
4 Şubat 2011 Cuma
Partizan Top16 T-shirt
Zaman zaman avrupa takımlarının,taraftar ürünlerini sattığı internet sitelerini gezerim.Bakarım ne var ne yok neler yapıyor takımlar diye.Geçende Partizan'ın sitesini ziyaret ettiğimde yukarıda görülen t-shirt ü gördüm.
Avrupalılar artık bu' fan' ürünleri konusunu çözmüş durumdalar.İşin başına getirilen profesyonel kişiler tarafından tasarlanıp küreselleşmenin verdiği bütün nimetlerden sonuna kadar faydalanıyorlar.Bizim klüplerimiz hala amatörce hazırlanmış ürünleri,çok yüksek fiyatlara taraftarına satmaya çalışıyor.Taraftarın,takımına duyduğu sevgiyi sömürerek çoğu beş para etmez ürünlerden kazanç sağlıyorlar.
Yukarıda görülen t-shirt 13€'dan satışa sunulmuş.Hemen hemen Türkiye'de satılan takım t-shirt leriyle aynı fiyata tekabül ediyor.Türkiye'de satılan çoğu pazar malı ürünün yanında çok şık kalıyor.Aslında sade tasarım ve o yıl yaşanan hatırayı canlı tutmak adına yapılmış bir ürün.
Son yıllarda Fb ve Gs store larına hayli çeki düzen verdi.Beşiktaş biraz geride kaldı bu ikiliye göre.Umarım Beşiktaş bu sektörün getirisinin farkına vararak daha profesyonel ve ciddi işlere imza atarak hem gelir elde eder hemde biz taraftarını mutlu eder.Efes mi dediniz ? O konuya hiç girmiyorum daha doğru düzgün formasını bile bulamıyoruz.
3 Şubat 2011 Perşembe
Top 8 İçin Son Bir Adım (gololurr basketbol yazarı transferi)
THY Euroleague Top 16 H Grubu 3. hafta ilk maçında Fenerbahçe Ülker evinde Zalgiris Kaunas’ı 80-72 mağlup ederek oynadığı 3 maçı da kazanmış oldu. Böylece grubunda büyük bir avantaj sağladı.
Fenerbahçe Ülker adına bu maç için yapılabilecek en iyi yorum, “artık kötü oynadıkları maçları bile kazanmayı öğrenmiş olmaları” olabilir. Geçen hafta Power E. Valencia maçında son 3 dakika oynayamadıkları! basketbol ve nerdeyse kaybedilme noktasına gelen bir maç Emir Preldzic’in insanlık dışı 2 bloğuyla dönmüştü. Bu hafta ise maçın birçok kısmını kötü oynadıkları halde kazanmayı başardılar. Takımın sakatlıklar konusun da yaşadığı sorunlar ortada, bir türlü tam istenilen sistem oturtulamadığı halde Koç Spahija ve Aydın Örs’ün takıma getirdikleri “takım olabilme bilinci” bu maçların kazanılmasında ki en önemli nedendir. Fenerbahçe Ülker aldığı bu galibiyetle gruptan çıkmayı %80 kesinleştirdiği gibi, grup birincisi olarak çıkabilme avantajını da ciddi bir şekilde arttırmış oldu. Şimdi takımın önün de yaklaşık olarak 2 haftalık bir dinlenme süreci mevcut hem Euroleague deki ara hem de Beko Basketbol Ligi Allstar Hafta sonu ile birlikte Koç ve Aydın Örs’ün bu görünür de iyi olan ama aslında kötü giden gidişata akılcı önlemler alabileceklerine inanıyorum. Hafif sakatlıkları olan oyuncuların da tekrar sağlıklarına kovuşup takıma dönmeleri kalan maçlar da Fenerbahçe Ülker için önemli avantaj sağlayacaktır.
Diğer tarafa baktığımız da ise; Fenerbahçe Ülker için ne kadar olumlu konuşabiliyorsak, Zalgiris Kaunas için de ne yazık ki bunun tam tersi geçerli. Burada oynadıkları maç onların için tam bir ölüm kalım savaşıydı. İlk iki maçı kaybetmeleri onları grubun en alt sırasına itse de önlerinde çok önemli bir şansları vardı. Maça da istekli, kritik nokta da olduklarının bilincinde başlayan taraf onlardı. Ama iyi başladıkları maçı iyi bitiremediler ve büyük ihtimalle gruptan çıkabilme ihtimallerini kaybettiler. Evet kağıt üzerin de hala bir şansları var gibi görünse de Zalgiris Kaunas’ın gruptan çıkabilmesi artık mucizelere bağlı.
Ayrıca grubun diğer maçında Olympiacos kendi evinde Power E. Valencia’yı 77-62 geçerek 2. galibiyetini almış oldu. Bu farklı galibiyetle de olursa eğer 2’li averaj da ciddi bir üstünlük sağladı. Bu iki takım arasın da şu sonuca bakıp Olympiacos’un bir adım daha önde olduğunu söyleyebiliriz belki ama Koç Svetislav Pesic’in takımı üzerinde ki etkisi kesinlikle yabana atılmamalı. Yukarda da bahsettim gibi bu 2 haftalık ara, bir çok takım yapısında değişikliklere neden olabilir. Power E. Valencia’nın alabileceği fazladan bir galibiyet gruptaki bütün dengeleri değiştirebilir.
Şimdi Sinan Erdem de oynanan maça dönersek, ev sahibi ekipte Engin Atsür, Gasper Vidmar, Tarence Kinsey ve Kaya Peker sakatlıkları nedeniyle kadro da yer alamazken, Zalgiris Kaunas da ise Mantas Kalnietis aynı şekilde kadro dışıydı.
Konuk takımın hızlı başladığı maç da Fenerbahçe Ülker ilk sayısını 2. dakika içinde Oğuz Savaş’ın 1/2 serbest atıştan bulduğu sayıyla kaydetti. İlk 5 dakikayı da 15-5 geri de geçiren Fenerbahçe Ülker’de Koç Neven Spahija’nın Sarunas Jasikevicius ve Mirsad Türkcan’ı oyuna almasıyla ivme ev sahibi takımın lehine dönemeye başladı. Ardarda gelen basketlerle 13-2’lik bir seri yakalayan FenerbahçeÜlker ilk çeyreği de 22-19 önde geçti.
İkinci çeyreğe de iyi başlayan Fenerbahçe Ülker Zalgiris Kaunas karşısın da yaptığı baskılı savunmayla konuk takımı el üstü atışlara ve top kayıplarına zorladı. Ama Fenerbahçe Ülker’in maç başında ki gibi hücum da sayı bulma da zorlanmaya başlamasıyla Zalgiris Kaunas pota altında oynadığı ikili oyunlarla sayı bulmak da zorlanmadı. Çeyreğin sonuna doğru Roko Ukic’in üst üste attığı 4 sayı ile skoru 41-38 getiren Fenerbahçe Ülker Zalgiris Kaunas’ın son hücumdaki üçlüğüne engel olamayınca devreye 41-41 beraberlikle girildi.
Üçüncü çeyrek iki takım için karşılıklı basketlerle başlarken Fenerbahçe Ülker adına Thomas ve Mirsad’ın ekstra performansları skoru 48-43’ e getirse de ev sahibi takım farkı daha fazla açmayı başaramadı. Farkın açılamamasında ki en büyük etkenlerden biri de çok düşük bir yüzdeyle atılan serbest atışlardı. Fenerbahçe Ülker bu dakikalara kadar 1/7 serbest atış yüzdesiyle oynarken, Zalgiris Kaunas çizgiden 10/12 isabet bulunca rakibi karşısında direncini korumayı başardı. Fenerbahçe Ülker’in hücum da zorlandığı dakikalarda Roko Ukic’in başarılı 3’lüğü ile tekrar ivme kazanan temsilcimiz çeyreği de 58-54 önde geçmeyi başardı.
Dördüncü çeyreğin başında 5-0’lık bir seri ile öne geçen Zalgiris Kaunas ilerleyen dakikalar da Fenerbahçe Ülker’in sayılarını durduramayıp hücumda da etkili olamayınca ev sahibi takımın öne geçmesini engelleyemedi. 4:40 kala Fenerbahçe Ülker skoru 71-63’ e getirince Zalgiris Kaunas koçu Ilias Zouros mola almak zorunda kaldı. Mola dönüşünde iki takımda karşılıklı sayılar bulsa da savunma direncini daha da arttıran Fenerbahçe Ülker bu zor maçtan 80-72 skorla ayrılmayı başardı.
Maçta Fenerbahçe Ülker adına en ilginç istatistik 9/22 isabetle (%40.9) atılan serbest atışlardı. Şöyle ki bütün bir maç boyunca sadece bir kere Emir Preldzic - maçın bitimine 1:52 kala- 2 serbest atışını da sayıya çevirebildi. Koç Neven Spahija da maç sonu yaptığı açıklamasında bu konuyu “Serbest atışlarda yüzde 41 gibi bir yüzdeyle oynamamıza rağmen kazanmayı başardık. Serbest atışlarda daha iyi olabilirdik” diyerek dile getirdi. Bunun yanında Fenerbahçe Ülker diğer istatistikler de rakibi karşısın da üstünlüğünü korumayı başardı. Bakılması gereken bir diğer önemli istatistik ise 11/23 (%47.8) 3 sayı isabeti. Toplam da 11’i hücum olmak üzere 40 ribaunt alıp 17 asist yaparken 14 de top kaybetmiş Fenerbahçe Ülker.
Zalgiris Kaunas da ise en önemli istatistikler sadece 4 hücum ribaundu alabilmişmiş olmaları ve 10 assist yapabilmeleri. Toplam da 32 ribaunt alıp 13 top kaybında bulunmuşlar. Özellikle Aleksandar Capin,Dejuan Collins ve Paulius Jankunas dan toplam 40 sayı bulan konuk ekip de diğer oyuncuların fazla devreye girememeleri mağlubiyette ki en önemli etkendi.
Maçın rakamları da şöyle;
Fenerbahçe Ülker: Ukic 12sy-2rib-4as, Ömer 5sy, Tomas 15sy-1rib-, Oğuz 15sy-5rib-4as, Jasikevicius 7sy-1rib-2as, Mirsad 13sy-14rib-3as, May 4rib , Preldzic 13sy-4rib-3as
Zalgiris Kaunas: Capin 12sy-2rib-2as, Brown 6sy-3rib-3as, Pocius 6sy-3rib-4as, Jankunas 14sy-6rib-1as, Watson 4sy-6rib, Collins 14sy-1rib-1as, Delininkaitis 10sy-2rib, Klimavicius 2sy-3rib, Marjanovic 4sy-3rib
Kafsinkaf:Daha önce paylaştığım postlarda tek yönlü ve taraflı yazılar yazdığım konusunda mailler geliyordu.Bundan sonra basketbolda objektif yazıları Aslıhan yazacak.Tbl maçlarında ise Fb yerine Efes,Beşiktaş ve Karşıyaka maçlarına odaklanacak.
Geçmiş Olsun Ersan
Savunmamızda güneş gibi doğan,top ayağına yakışan,futbol bilgisine sahip ender savunmacılardan Beşiktaş'ın Ersan'ı bugün ameliyat olmuş.Resmi sitemizden yapılan açıklama şöyle :
'Sol diz ön çapraz bağında yırtık tespit edilen ve sezonu kapatan futbolcumuz Ersan Gülüm, Avustralya'nın Melbourne şehrinde ameliyat oldu. Dr. David Young tarafından dün ameliyatı yapılan Ersan'ın sağlık durumu ile ilgili kulüp doktorumuz Devrim Urgun bir açıklama yaptı.
Dr. Devrim Urgun, Ersan Gülüm'ün başarılı bir ameliyat geçirdiğini belirterek, "Ameliyat sonrası iki gün hastanede kalacak. Tedavisi üç ay Avustralya'da sürecek. Daha sonra tedavisine İstanbul'da devam edilecek" dedi.'
not: Ersan'ın resmi sitede yayınlanan ameliyattan sonra ki fotoğrafını paylaşmak istemedim.O'nu biz sahada savaşırken görmeye alışık olduğumuz için o fotoğrafı paylaşmamaya karar verdim.Tekrardan geçmiş olsun.
2 Şubat 2011 Çarşamba
Guti Reyis
Reyisimiz Guti'ye yakışırmı ? O'na yakışır..
not:Fotoğraf 'http://ultrasmovement.blogspot.com ' dan alınmıştır.Yanlız tek bir farkla sevgili arkadaşlarım bu postu Guti Madrid'in reyisiyken girmişler.O artık Beşiktaş'ın reyisi.
1 Şubat 2011 Salı
Biletix vs İbrahim Üzülmez
Beşiktaş-Gaziantep B.B. maçı biletleri satışta hemde altında süper bir etkinlik hakkında bilgiyle satışta.Etkinlik hakkında biletix ne demiş ?
'Quaresma, Simao, Fernandes, İbrahim Üzülmez ve daha fazlası için Fiyapı İnönü Stadyumu'nda yerinizi alın.'
Okuyunca biranda emin olamadım doğrumu okuyorum diye.Dünyaca ünlü transferler Quaresma,Simao,Fernandes tamam da İbrahim Üzülmez nedir ?
İbrahim Üzülmez'e saygımız sonsuz,yıllardır Beşiktaş formasını giyiyor,canını dişine takıyor,koşuyor çabalıyor,takım için elinden geleni yapıyor bunlar bizler için mutluluk verici.Fakat o kadar Beşiktaş'lı tanıdım,o kadar foruma girdim,o kadar blog okudum ama bir tane gideyimde İbrahim Üzülmez seyredeyim diyen adam görmedim.Bu kadar kariyerli isimli adamın arasına yazmak bilet satış reklamı olarak kullanmak bana çok garip geldi.Ben sanmıyorum ki bir kişi çıkıp özellikle ben gideyim bu gün İbrahim'i izleyeyim desin.Biletix'in şu etkinlik bilgilerini yazan arkadaşla oturup bir konuşması şart gibi.