İnançsızlık
İlk tur maçlarında, Efes Pilsen’in deplasman da oynadığı PAO maçından beri bu kadar ruhsuz bir oyun sergilediğini görmemiştik. Sanırım her grup maçların da kendilerinde bu tarz bir oyunu haklı görüyorlar, bilemiyorum. Ayrıca o maçın gene belirterek “deplasman” maçı olduğu ve bu konuda fobi-kolik olduğumuz bir dönem de gerçekleştiğini de unutmamalıyız. Dün akşam ise kendi evinde bu kadar “ top acizi ” bir basketbol oyunu sergilemek büyük biri başarı gerektiriyordu. Bunun bedelini umarım haftaya “buraya kadarmış” diyerek ödemeyiz.
Kaybedilen Madrid deplasmanında nasıl kimseyi suçlamadıysam, bu maçtaki herkesi de suçluyorum. Sene başından beri özellikle takım savunması olarak yeterli bir seviyeye ulaşamayan Efes Pilsen’de en önemli skor opsiyonu sakatlığı nedeniyle süre alamayınca takımda kimse ne sorumluluk aldı ne de varlık gösterebildi. Şöyle ki yanlış hatırlamıyorsam 4. Periyot ortalarına kadar takımda 10 sayı atan adam yoktu. Zaten savunma yap-(a)-mayan bir takım hücumda da varlık gösteremezse böyle bir yenilgi kaçınılmaz olurdu. Madrid’in de çok iyi bir oyun sergileyemediği maçta, Efes Pilsen evinde ki ilk yenilgisini çok ağır bir şekilde aldı.
Maç yazısına geçmeden önce özel olarak da değinmek istediğim 2 nokta var; Rakocevic ve taraftarlar.
Rakocevic ile ilgili her hafta okuduğumuz olumsuz her şeyi bir tarafa bırakıp biraz geniş bir açıyla bakmamız gerekiyor bu konuda. Rakocevic artık 32 yaşına gelmiş bir oyuncu, ondan 5 sene önce bile doğru düzgün yapamadığı savunmayı yapmasını bekleyemezsiniz. Onun arkasını kapatmak savunma zaafını örtmek onunla birlikte saha da olan diğer 4 kişinin sorumluluğu. Aynı şekil de hücumda top ona geldiğinde hiç kıpırdamadan onu izlerse bu 4 adam, onun da yaptığı-yapamadığı her şey hepimizin gözüne batar. Bu maçta o yokken kimsenin onun yerini alamayacağını da gördük. Rakocevic’e ihtiyacımız yok, bu takım onsuzda idare eder diyebilen herkes umarım birazcık olsa anlamıştır Rako’nun neden gerekli olduğunu. Çünkü topu onun eline verin ve bütün sorumluluğu onun üzerine yükleyin. İyi ya da kötü bir şekilde o bu sorumluluğun altından kalkabiliyorken takımda bunu yapabilecek başka oyuncunuz yok. Bu doğru bir sistem mi peki? Hayır değil, ama şu saatten sonra da değiştirebileceğiniz bir durum değil.
Diğer konu ise bir tenis maçını izler gibi basketbol izleyen seyirci. Sizin gibi seyirci olmaz olsun arkadaş. Kalabalık olmak, her zaman en önemli etken olmuyor işte dün akşam görmüş olduk. Bağırmaktan aciz, desteklemekten bir haber, takımı kötü giderken salonu terk eden seyirci taraftar değildir. Hiçbir takımında sırf kalabalık görünsün diye böyle seyirciye ihtiyacı yoktur. Ha eğer boş vaktinizi basketbol maçı izleyerek değerlendirmek istiyorsanız hafta sonları oynanan lig maçlarına gidin. O da spor o da basketbol sonucunda. Değil mi?
Siz görmediniz belki -çünkü o sırada çıkıp gidiyordunuz- ama saha da senin oyuncun olan o adam senin gidişini gördü. Zaten bu kadar sorun yaşarken bu takımı daha da üzmeye hakkın var mı? O takım yerde de sürünse hezimette yaşasa senin görevin gene o takımı desteklemektir. Taraftarlığın ne zaman sadece kazanmaktan ibaret olmadığını bu seyirci anlarsa o zaman bu ülke de basketbol seyircisi oluşur. Biraz bakıp örnek alınması için buyurun; Partizan seyircisi http://euroleague.infrontams.tv/index.php?id=4372
*** Şöyle ufak ama ilginç bir istatistikte paylaşalım sizinle; bu hafta oynan maçlarda en çok seyirci katılımı; 14250 kişi ile Efes Pilsen’in, aynı şekil de bu hafta oynanan maçlarda ki en düşük skor; 60 sayı ile gene Efes Pilsen’in.
Kısaca maçı anlatalım; İki takımın da düşük şut yüzdesiyle başladığı maçta Madrid ilk toparlanan taraf oldu. Yakaladığı seriyle 4-11 öne geçen konuk takıma karşılık ev sahibi ekipte Wisniewski ve Kerem Gönlüm den geldi. İlk çeyrekte 12-13 Madrid lehine geçti.
İkinci periyota da iyi başlayan konuk takımın 5-0’lık serisine Vujcic ve Kerem Gönlüm ile bulduğu sayılarla karşılık veren Efes Pilsen farkı 2 sayıya indirse de üstünlük kuramadı. Tomic ve Llull’un da devreye girmesiyle Madrid ilk yarıyı 35-24 önde kapadı. Madrid de ki maçta skor anlamında fazla katkı veremeyen Llull’un ilk yarı biterken attığı “ hadi canım yok artık” 3’lüğü ise bana göre maçın kırılma anıydı.
Üçüncü periyota başladığında da hücum yönünde zorlanan Efes Pilsen savunmada da yetersiz kalınca bir ara fark 22 sayıya kadar çıktı (32-54). Son çeyreğe girilirken de skor 37-56’ydı. Son çeyrekte Efes Pilsen’in farkı kapatmak için uğraşlarına Llull bulduğu üç sayılık basketlerle karşılık veren Madrid son dakikalarında zorlanmadığı maçı 60-77 kazanarak grubu birinci olarak bitirmeyi garantilemiş oldu.
Maçın istatistikleri için;
http://www.euroleague.net/main/results/showgame?gamecode=150
Real Madrid açısından bakarsak biraz da, grup birinciliğini garantiledikleri için önümüzde ki iki hafta onlar için az süre alan oyuncuları Top 8’e hazırlamak ve gelebilecek olan rakibi iyice çalışmak için yeterli zamanı verecektir. Ama bu kadar erken grup birinciliğini kesinleşmiş olması onlar için biraz da kötü sonuçlar doğurabilir. Eşleşecekleri takımlar büyük ihtimal ya Olympiacos ya da Fenerbahçe Ülker olacaktır. Onların isteyecekleri rakip ise su sıralar sakatlıklar yüzünden büyük sıkıntı çeken Fenerbahçe Ülker. Ama Olympiacos’un alacağı beklenmedik bir mağlubiyet onlarında planlarını altüst edebilir.
Grubun bir gün önce oynanan diğer maçında ise Siena Partizan’ı 77-74 yenerek grupta 2.sırayı almış oldu. Böylece haftaya oynanacak olan Montepaschi Siena-Efes Pilsen maçı kimin bir üst tura adını yazacağını belirleyen maç olacak. Siena’nın evinde ne kadar iyi bir takım olmasıyla birlikte bir numaralı ismi McCaleb’in büyük ihtimal oynayacak olması Efes Pilsen’in işini çok çok çok zorlaştıracak ama artık bu zorluklara da bir dur deyip elini masaya vurması gerekiyor Efes’in. Bu sene bu kadar sorunla uğraşıp buraya kadar gelinmişken, son burada olmamalı.
Klasik bir şekilde de bitirelim yazımızı; Biz inandık, sizde inanın diyelim. Çünkü bizim bir hikâyemiz var 35 yıllık ve biz bu hikâyenin sonunu henüz yazmadık. Daha da yazmaya niyetimiz yok.
+Fotoğraflar:www.efesbasket.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder